Diktatörlük ve Mirabel kardeşler

1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda Mirabel kardeşlerin öldüğü gün olan 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edildi.

Diktatörlük ve Mirabel kardeşler
Suat Erdem

1930 yılında Dominik’te diktatör Rafael Trujillo bir darbeyle Dominik’in başına geçti. Rafael Trujillo’da diğer diktatörlerden Hitlerden, Mussolini’den ve birçoğundan farksızdı. Yolsuzluklar, hırsızlıklar ve cinayetlerle 1930 yılından 1961 yılına kadar Dominik’i yönetti. Latin Amerika’nın en kanlı diktatörü olarak geçen Trujillo’nun diğer diktatörler gibi kendisine karşı muhalefete en ufak tahammülü yoktu. Kendisine muhalefet edenleri ya hapse tıkıyor ya da öldürüyordu. İktidarda kalma gücünü ise şüphesiz ABD yardımlarından alıyordu zaten iki büyük misyonundan birisi Dominik’te ABD çıkarlarını korumak diğeri ise kendi yandaşı ABD işbirlikçisi patronları için yağma ve talan yolunu açmak onları alabildiğince zenginleştirmekti.

İnsanlık dışı uygulamalarıyla da tanınan diktatör Haiti’de yaptığı ‘Maydonoz Katliamı’ da dahil olmak üzere 50 bin kişinin ölümünden sorumlu. Kendi halkına bu kadar acılar çektirirken Dominik halkı uyanmaya başlamış, kendisini böylesine bir sömürü ve baskı düzenine mahkum eden Trujillo’ya karşı sessiz kalınamayacağını anlamış ve insanca bir yaşam için çözümü de bulmuştu: Örgütlenmek…

Dominik’te küçüklü büyüklü birçok örgütlenme oluşuyordu. Bunlardan birisi de Mirabel soyadındaki kız kardeşlerin ve eşlerinin öncüsü oldukları Clandestina Hareketi yani Kelebekler’di. Mirabel kardeşler ülkelerinin özgürlüğü, çocuklarının geleceği için Trujillo’ya karşı siyasal bir mücadele vermeye başlamışlardı. Ülkelerinin böyle bir diktatörden kurtulması ve insanca bir yaşam için mücadele veren ülkesinin onuruna sahip çıkan bu kardeşlerden Patria Mercedes Mirabel ve Minerva Argentina Mirabel’in şu sözleri onların düşüncelerini bizlere aktarıyor:

“Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da.” (Patria Mercedes Mirabel, 1924)

“Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü.” (Minerva Argentina Mirabel, 1926)

1960 yılında Mirabel kardeşler Trujillo’yu öylesine rahatsız ettiler ki Trujillo yaptığı bir konuşmasında; “Ülkenin en büyük iki sorunu kilise ve Mirabel Kardeşlerdir” diyerek onları hedef dahi gösterdi, mülklerine el koydu ve bunun yanında birçok yaptırım yaptı. 1960 yılının 25 Kasım’ında ise Trujillo’nun askerleri tutuklu eşlerini ziyaret etmeye giden bu kadınlara ilk önce tecavüz ettiler sonrasında ise öldürdüler ve bunu bir ‘Araba kazası’ olarak lanse ettiler. Fakat Mirabel kardeşlerin ölümü bir son değil aksine yeni bir başlangıç oldu. Dominik Cumhuriyeti’nde insanlar sokaklara çıktılar Mirabel kardeşlere ülkenin dört bir yanında sahip çıkıldı, diktatöre karşı isyan başladı. Trujillo’nun yenileceğini anlayan ABD ona olan desteğini çekti ve Trujillo 1961 yılında bir suikast sonucu öldürüldü.

1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda Mirabel kardeşlerin öldüğü gün olan 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edildi. Sonrasında ise 1985 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edilen 25 Kasım, en son 1999’da Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak resmileşti. İşte 25 Kasım kadınlara böylesine düzene ve diktatörlere karşı çıkışın mirası olarak kaldı bu miras 8 Mart’ta ABD’de sömürüye karşı baş kaldıran kadınların greve gitmesinden açlığa, yoksulluğa ve savaşa karşı Rusya’da Ekim Devriminin öncülüğünü yapan kadınlardan farksızdı.

Kadın Sorunu Nasıl Çözülür?

25 Kasım’a değiniyorsak kadınların bugün ki sorunlarına değinmememiz sağlıklı olmaz. Her insan; eşit, devredilemez ve vazgeçilemez haklarla doğar. Ancak insanlığın yarısını oluşturan kadınların, kadın olmaları sebebiyle uğradıkları pek çok haksızlık vardır. Kadın ve erkek arasında herhangi bir eşitsizlik yoktur aksine sadece bir cinsiyet farkı yatmaktadır. İşte burada farklı kültürlerde, coğrafyalarda ve bazı anlarda kadınlara erkeklere rollerini ifade eden bir toplumsal cinsiyet kavramı vardır ve eşitsizlik burada yatmaktadır. Kapitalizm, yani bugün yaşadığımız düzen bir sömürü düzenidir bundan dolayı hem sömürüyü devam ettiren de kadının konumunu belirleyen de ona kabul ettiren de bu sistem ve onun ideolojik aygıtlarıdır. Bugün kadınlar ülkemizde ve dünyanın pek çok farklı yerine düşük ücretler, uzun çalışma saatleriyle ve iş güvencesizliğiyle çalışmaktadır. Güvencesiz ve geleceksiz bir çalışma kadınları fiziksel olarak yıpratmaktadır. Aynı zamanda dinci gericilikle beraber ülkemizde çocuk gelinlerin olduğu, kadınların bir fitne kaynağı görüldüğü, kız çocuklarının geçtiğimiz dönemde tarikatlar ve vakıfların içerisinde yakılmasına ses çıkartılmadığı ve tecavüz, istismar gibi olayların üzerinin örtüldüğü, iktidarın en tepesinde ki insanların kadınla erkek eşit değildir dediği, Kadriye Moroğlu Anadolu Lisesi’nde ki gibi liselilere istismarda bulunan öğretmen olayının gerçekleşebildiği bir ülkede kadınların özgür olması da buna karşı boyun eğmesi de beklenemez!

Düzenle bu denli bağı olan kadın sorunun yine toplumsal, ekonomik, tarihsel ve siyasal başlıklardan ayrı değerlendirilmesi kesinkes bir yanlış olur. Bu yüzden yukarıda da Mirabel kardeşlerin mücadelesini okuduğumuz üzere kadınlar ancak ve ancak özgürlüğünü Küba’da ve daha önce de Sovyetler Birliği gibi ülkelerdeki kadınlar gibi kadın sorununu siyasal bir mücadeleye dönüştürdüklerinde, kapitalizmin eşitsizlik ve sömürü düzenini yıkıp sosyalizmin eşit ve hür bir ülkenin kuruluşu gerçekleştiğinde elde edeceklerdir.