Uluslararası sendikal hareket üzerine

Uluslararası sendikal hareket üzerine

03-02-2019 09:07

"Avrupa'da genel olarak sarı sendikacılık hakim olsa da birçok sınıf sendikacılığı örneği de WFTU ile dirsek teması içindedir. Buna örnek olarak yine Fransa CGT içinde yer alan, WFTU'ya yakın kesimler, İspanya'da farklı bir çok sendika konfederasyonu, İngiltere'de RMT gibi örnekler mevcuttur."

MUSTAFA DEMİRAY

Uluslararası sendikal hareketi ele alırken, bu hareketi oluşturan unsurlardan; onların tarihsel ve sınıfsal konumlanışlarıyla beraber birliktelik kurdukları yapılardan bağımsız düşünmemiz mümkün değil. Bu noktada, yapıların kuruluşları ile ilgili eksik bilgi bırakmamak adına ILO ve Ebert vakfı hakkında kısa bir uyarıyı da yazımıza katmamız önem taşıyor.

SENDİKALARIN DOĞUŞUNDAN İTİBAREN YAKLAŞIM FARKLARI

Sendikalar, kapitalizmin ilk ortaya çıktığı ve işçilerin olabildiğince kötü koşullarda çalıştığı 19. yüzyıl ortalarında şekillenmiştir. İlk çıktığı dönem İngiltere’de “TradeUnion” Türkçe karşılığı olarak “Vasıf Birliği” adıyla örgütlenen sendikalar, sadece vasıflı ve yetişkin erkek emeğinin olduğu alanlarda örgütlenmekteydiler. Zamanla kitlesel işçi örgütlenmeleri haline gelen sendikalar için en önemli değişim çağrılarından biri I. Enternasyonal ile olmuştur. I. Enternasyonal’in kurulmasında etkin rol üstlenen İngiliz ve Fransız sendikalarının da katkısıyla sınıf hareketi ve sınıf sendikacılığı fikrinin oluşması, sendikal hareketin dönüm noktası olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. I. Enternasyonal, 1866 Cenevre Kongresi’nde 8 saatlik işgünü çağrısı yaparken, her meslek ve işkolunda işçiler arasında erkek-kadın, vasıflı-vasıfsız ayrımı yapmadan bütün işçilerin örgütlenmesi ve ülke çapında sendikal örgütlerin kurulması çağrısı da yapmıştır [1]. Buradaki amaç, sendikaları sadece ekonomik mücadele aracı olmaktan çıkarmak, doğrudan sınıf mücadelesi saflarına çekmektir.

Sendikal hareket içindeki farklı görüşlere rağmen, en önemli ayrım noktasını Fransız CGT konfederasyonunda LéonJouhaux’un başkanlığında görürüz. Jouhaux, aldığı Nobel Barış Ödülü ve örgütlediği II. Dünya Savaşı karşıtı işçi protestolarıyla, Jouhaux ile sendikaların sınıf partileriyle bağı olmaması, sendikal hareketin sınıfın tarihsel çıkarlarını değil yalnızca emek reformlarıyla ilgilenmesi gibi fikirler yaygınlaşmıştır ve bu çalışmaları reformist sendikacılık için önemlidir. ILO’nun da kurucuları arasında yer alan Jouhaux, ilerleyen yıllarda da Fransız CGT’den ayrılarak CGT-FO isimli reformist kanadı oluşturmuştur.

YAPTIRIMSIZ BİR SÖZLEŞME ÖRGÜTÜ: ILO

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 1917 sonrasında kurulan Komintern ve Profintern’e karşı, devletler ve reformist sendikacılar tarafından 1919’da kurulan ve devletler bazında temsil edinilen bir örgüttür. ILO, bir işçi sendika konfederasyonu olmamakla beraber, kendisine üye 187 ülke için uluslararası çalışma sözleşmeleri ilan eder. Yaptırım gücü olmayan ILO’nun koyduğu sözleşmelerin denetlenme ve kullanılma durumu ülkelerin kendi iç yasalarıyla bağlıdır.

ILO’nun ilk ve etkili kullanımı I. Dünya Savaşı sonrası anlaşmalardır. Versailles Barış Antlaşması’nın bir kısmı da ILO sözleşmesini içermektedir. Baktığımızda bu maddelere sendika hakkı,  günlük 8, haftalık 48 saat çalışma süresi, ücretli haftalık izin, çocuk işçiliğin yasaklanması gibi maddeler mevcuttur.

Savaşı kazanan ülkelerin işçi sınıflarının sahip olmadığı hakları Versailles ile Almanya işçi sınıfı için istemesi, o günkü şartlar altında Almanya’nın, gerek kazanan devletlere karşı ekonomik olarak dezavantajlı konuma düşmesi, gerekse yenilmiş ve sefil durumdaki Alman halkının bu yenilgi anlaşması için razı olmasını sağlamaktır. Sevr antlaşmasında da bazı ILO maddeleri yer almaktadır.

ILO’nun maddi kaynakları da ayrıca göz atılması gereken noktalardandır. ILO’nun aidat gelirlerinde ABD, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Hollanda’nın toplam 215,5 milyon İsviçre Franklık aidatı, ILO’nun aidat gelirinin yüzde 57’sini oluşturuyordu (2016). ILO’da her ülke, 2’si hükümet temsilcisi 1’i, en fazla temsil niteliğine sahip işçi örgütü ve 1’i de en fazla temsil niteliğine sahip işveren örgütünden oluşan 4 delege ile temsil edilir. Sadece bu bilgi dahi, ILO’nun hangi sınıfa hizmet ettiğinin göstergesidir.

AVRUPA’DA SARI REFORMİST SENDİKACILIK VE EBERT VAKFI

1945 tarihinde, İngiliz-Sovyet Sendikal Komitesi, Britanya Sendikaları Kongresi ve ABD Endüstriyel Örgütler Kongresi çabalarıyla, 56 ülkeden 64 milyon işçiyi temsilen 272 sendikacı Dünya Sendikalar Federasyonu’nu (WFTU) kurmuştur. ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrası sosyalizmin etkisini kırmaya yönelik eylemleri sonucu ABD’deki AFL öncülüğünde WFTU’dan ayrılan İngiliz ve Hollanda sendikaları ve diğer sendikalar, Uluslararası Özgür İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nu (ICFTU) kurmuştur.

ICFTU’nun ana hedefinin, sınıf sendikacılığı anlayışını sendikalarda etkisiz hale getirmek ve sosyalizme karşı aktif mücadele yürütmek için bağımlı sendikal yapılar oluşturmaktır. Bu hedefe uygun olarak  Almanya’da DGB, Fransa’da CGT’nin bölünmesine neden olan (FO-İşçi Gücü) ve İtalya’da İtalya’da CISL bu amaçlarla desteklenmiştir. Türk-İş ise, kurulduktan hemen sonra ICFTU’nun etki alanına girmiştir. 2006 yılında Dünya Emek Konfederasyonu (WCL) ile birleşerek Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC) adını almıştır.

Avrupa’da ITUC başta olmak üzere sarı reformist konfederasyonlara üye işçi sayısı yüksektir. Bunların başında Almanya merkezli Ebert Vakfı’nın fonladığı sendikalar yer almaktadır. Genel ifadesiyle sendika söylemlerini “iş / yaşam dengesi” ve “göçmenlerle/ötekilerle dayanışma” gibi sloganlara oturtan sendikacılık anlayışı hakimdir.

Avrupa’nın bir çok yerinde Hristiyan-Demokrat anlayışla yakınlık içinde sarı – muhafazakar sendikalar da mevcuttur. Bunlara örnek olarak İtalya’da CISL, Fransa’da CFTC, Belçika’da ACV/CSV, küçük de olsa Almanya’da CGB mevcuttur.

Ülkemizde de DİSK, Ebert Vakfı partnerleri arasında yer almaktadır. Türk sosyal demokrasisi için de önemli bir yer teşkil eden bu vakfın bir diğer partneri SODEV’dir. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun da Almanya ziyaretlerinde vazgeçilmez uğraklarından biridir. Ebert Vakfı’nın ayrıca ortakları arasında Uluslararası Af Örgütü, Helsinki Yurttaşlar Derneği gibi yapılarla KaosGL, SPoD gibi AB destekli STK’lar mevcuttur. Bu yapısıyla baktığımızda Ebert Vakfı’nın amacı, liberal, kimlikçi, “renkli”, sınıf siyasetinden uzak “yeni muhalefet” yapılarını desteklemektir.

SINIF SENDİKACILIĞI VE WFTU

Avrupa’da genel olarak sarı sendikacılık hakim olsa da birçok sınıf sendikacılığı örneği de WFTU ile dirsek teması içindedir. Buna örnek olarak yine Fransa CGT içinde yer alan, WFTU’ya yakın kesimler, İspanya’da farklı bir çok sendika konfederasyonu, İngiltere’de RMT gibi örnekler mevcuttur. Yunanistan’dan PAME’nin dönem başkanlığını yaptığı WFTU’ya bununla beraber KDHC, Küba, Vietnam, Suriye, Filistin, Japonya, Güney Afrika, Peru, Bolivya gibi birçok ülkede ulusal düzeyde güçlü konfederasyonlar üyedir.

PAME gibi başarılı örneklerle beraber Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Küba gibi sosyalist örneklerdeki sendikaların da WFTU’ya üye olması, WFTU’nun diğer sendika konfederasyonları gibi sermaye yönelimine sahip olmadığını göstermektedir.