Turnusol kağıdı

Turnusol kağıdı

23-10-2019 07:30

Suriye Devleti dışında anlatılan hikaye, aslında hedeflerini, niyetlerini, planlarını, gizli operasyonlarını örtmek isteyen güçlerin arkasına saklandıkları yalanlar değil mi? Suriye’de 8 yıldır süren savaş, belki yakın dönemde bir çözüm noktasına gelecek. Ancak bütün bu 8 yılda ortaya çıkan açık ve somut gerçekler, bir turnusol kağıdı gibi kimin ne olduğunu fazlasıyla göstermiştir.

Ali Ateş

 

2011 yılında başlayan ve bugüne kadar büyük yıkım ve acılara yol açan “Suriye sorunu”, Barış Pınarı Hareketiyle yeni bir aşamaya gelmiş bulunuyor. İşin askeri,  siyasi ve diplomatik yanlarının daha çok tartışılacağı günler önümüzde duruyor. AKP iktidarı sözde ABD karşıtıymış gibi propaganda yürütüyor, emperyalizm tarafından tehditlerin arkası kesilmiyor, Kürt siyasi hareketi ABD’nin kendisini sattığını ilan ediyor, siyasal İslamcılık BOP’un kullanışlı aparatı olarak ortada kalmışa benziyor.

Yaklaşık 8 yıldır sürdürülen emperyalizm planlı Suriye’deki yıkım, parçalama ve bölme siyasetinin sonuna geliyoruz gibi. Barış Pınarı Hareketi ile sürecin getirmiş olduğu düğüm ya çözülecek ya da başka düğümler atılacak. Geride kalan Suriye’nin yıkımı, yüzbinlerce insanın ölümü, milyonlarca insanın ise hicreti.

Mesele Suriye’de başladı. Suriye’de emperyalizmle uyumlu ve İhvancı harkete dayanan bir rejim değişikliği idi. Olmayınca dünyanın bütün cihatçılarını topladılar. ABD merkezli koalisyon kurdular. Türkiye ortağı, Suudi Arabistan ortağı, İsrail ortağı, NATO ortağı, Mısır ortağı, bilumum cihatçı örgüt ortağı, İngiltere, Almanya, Fransa ortağı. Ortaktılar; birlikte Suriye’de rejim değişikliği için ne gerekiyorsa yaptılar. Sonra Kürt siyaseti, Suriye düşmanlarının safına geçti.

Rusya’nın ve İran’ın Suriye Devleti’ne verdiği destek, emperyalist planları boşa çıkarmış, Suriye’de bir rejim değişikliği gündeme gelmeyince Suriye’nin parçalanması siyaseti devreye sokulmuş oldu. ABD şemsiyesi altında Kürt siyaseti, AKP şemsiyesi altında ÖSO’cularla Suriye’nin bölünme senaryoları yazılmaya başlanmıştı bile. Önce ABD emperyalizminin İsrail’in çıkarları için siyasal İslamcılık kartını devreye sokmuş, AKP İslam dünyasının lideri diye pazarlanmıştı. Sonra ABD emperyalizmi, yüzünü Kürt siyasetine dönmüş, bu sefer Kürt kartını devreye sokmuştu. Buradan bakıldığında ABD hem AKP’yi hem de YPG’yi, Suriye’de kullanma beceresini bütün bu süreçte başarıyla devreye sokmuştu. Kimsenin görmek istemediği, ancak daha genel bir bakışla bakıldığında karşımıza çıkan tablo bundan başka değil.

Bugün Barış Pınarı Operasyonu, Türkiye kamuoyunda, Suriye’de bölücü Kürt devletleşmesine karşı diye meşru ilan edilirken, Kürt siyaseti açısından da Kürtlerin meşru yönetimine karşı bir işgal girişimi olarak karşıya alınmaktadır. Mesele, bugün Kürt sorunu ya da bölücülük olarak ele alındıkça, büyük fotoğrafın gerçek mahiyeti gözlerden kaçmaktadır.

Bugün bir kez daha alevlenen olgunun temelinde ne Kürt sorunu ne IŞİD sorunu ne de mülteci sorunu bulunmaktadır. Bugün adlı adınca söylenmesi gereken temel şey, meselenin bir “Suriye sorunu” olduğudur. Emperyalizm, başta AKP olmak üzere işbirlikçi bir dizi devleti yanına alarak İsrail’in çıkarı için, “Direniş Cephesi”nin damarlarını kesmek için, İran’ı geriletmek ve kuşatmak için, kendisine bağlı yeni bir Ortadoğu şekillendirmek için düğmeye basmıştı. Bu yüzden meseleyi, bugün Türkiye iç kamuoyunda, Kürt siyasetinde ve özellikle batıda bir Kürt sorunu başlığına indirgemenin yaşanan süreç ve bölge gerçekliği bakımından dar bir bakış açısına sahip olacağını baştan söylemek lazım. Meseleyi tek başına Kürt sorunu olarak koymak, bugün Barış Pınarı Operasyonu’nun sonuçları bakımından bile mümkünatı bulunmuyor.

Böyle koymazsanız, sağından solundan çekiştirilen ve herkesin nalıncı keseri gibi kendisine yonttuğu bir hikaye karşımıza çıkıyor. AKP açısından zalim Esad’a karşı Müslümanları koruduk, sonra boşluktan ortaya çıkan “teröre” karşı operasyon başlattık. Kürt siyasetine göre, zalim Esad altında eziliyorduk, kendi yönetimimizi kurduk, IŞİD’i yendik, şimdi ülkemiz işgal ediliyor. ABD’ye göre terör örgütü IŞİD’i temizledik, Kürtler bize yardımcı oldular, şimdi yeniden IŞİD ortaya çıkmasın, aman dikkat. Avrupa ülkeleri benzer şekilde. İsrail, Esad rejimi İsrail düşmanlarını destekliyordu, yıkılması iyi olurdu, bugün İran Suriye’de varlığını güçlendirmiş durumda, İran’ın gücünün kırılması, Suriye’nin bölünmesi iyi olur demektedir. Arap ülkeleri, önce Suriye’nin yıkılması için ellerinden geleni yaptılar, sonra Araplıklarını hatırlayıp Sünni-Şii ayrımını bir tarafa bırakıp, Fars-Arap ayrımı üzerinden Suriye ile yeniden ilişki kurmanın yollarını arıyorlar. Onların da derdi tıpkı İsrail gibi İran’ın Suriye’den çekilmesi.

Peki ya Suriye? O ülkesinin işgal edildiğini, bölünmek istendiğini, ABD’nin, Türkiye’nin, Suudi Arabistan’ın, İsrail’in el ele vererek, cihatçıları destekleyerek, sonrasında Kürtleri devreye sokarak Suriye’nin bölündüğünü düşünüyor. Suriye Devleti, ülkesinin toprak bütünlüğünü ve siyasal birliğini yeniden kurmaya çalışıyor.

Herkes kendi öyküsünü yazarken, bu büyük fotoğrafta temel referans noktamız ne olmalı? Suriye Devleti dışında anlatılan hikaye, aslında hedeflerini, niyetlerini, planlarını, gizli operasyonlarını örtmek isteyen güçlerin arkasına saklandıkları yalanlar değil mi? Suriye’de 8 yıldır süren savaş, belki yakın dönemde bir çözüm noktasına gelecek. Ancak bütün bu 8 yılda ortaya çıkan açık ve somut gerçekler, bir turnusol kağıdı gibi kimin ne olduğunu fazlasıyla göstermiştir.

İşte asıl yapılması gereken bu sorgulamadır. Suriye’de yaşananlar turnusol kağıdı işlevi görmüştür: Bütün siyasi güçlerin, süreçlerin, ideolojilerin ve devletlerin ne olduğu ve ne olmadıkları bütün boyutlarıyla açığa çıkmıştır.

Emperyalizm

Emperyalizm belli. Kendi çıkar ve dünya hakimiyeti için yapmayacağı şey yok. Kimyasal silah yalanının uydurup füze yağdırırlar, katil sürüsü cihatçıları paraya ve silaha boğup katliamlarına seyirci kalırlar, IŞİD denen ve kökenleri Suudlar tarafından kurulan El Kaide’ye dayanan terörü bahane edip işgal ederler, IŞİD’i iplerinden tutarak kullanırlar, cezaevlerinden kaçırıp sonra kullanılmak üzere saklarlar, savaştan kaçan mültecilere sınırlarını kapatırlar…

Siyasal İslamcılık

Siyasal İslamcılığın ak mı kara mı olduğu Suriye sınavında belli olmuştur. Zamanında faşizm desteği ile ortaya çıkmışlardı; Nazilerden sonra ipleri CIA ele geçirdi. Sosyalizme karşı kullanıldılar, beslendiler, yönlendirildiler. Sonra Afganistan’a ve Yugoslavya’ya taşındılar. ABD için Rusya’nın canını acıttılar. Libya’yı yıktılar, Mısır’da yapamadılar, Suriye’de başarısız oldular. Ilımlı İslam diyerek emperyalizm ile aralarındaki ilişkiyi tarif ettiler. Olmadı. Uyumlu İslamla model, radikal İslamla vurucu güç oldular. Suriye devletinin, Siyonist İsrail için ABD tarafından yıkımının ortağı oldular.

AKP

AKP, bizzat emperyalizm tarafından pazarlandı. Uyumlu İslam’ın rol modeli olarak Ortadoğu’ya sunuldu. ABD emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığına getirildi. Suriye’nin yıkımı için muhaliflere tırlarla silah verdi, muhaliflerden silahlı örgüt kurdu. Suriye’ye taşınan cihatçılara Türkiye’den geçme izni verdi. Emevi camiinde namaz kılacağız diyerek, ABD emperyalizminin kuyruğuna takıldılar. Suriye’nin yıkımının ortağı oldular, savaşı bitirmek yerine benzinle gittiler. Suriye’nin bölünmesinin Türkiye’nin bölünmesine neden olabileceğini hesap edemeyecek kadar mezhepçilik yaptılar.

Kürt siyaseti

Kürt siyasi hareketi, Suriye’nin birliğini değil bölünmesini seçti. ABD emperyalizminin saflarına geçti. İşbirlikçiliği mahkum edeceğine buradan kendisine fırsat kolladı. Emperyalizmin satışı sonrası kendisini önce ortada buldu, sonra ABD emperyalizminin hamiliğine bir kez daha evet dediler. Kürt siyasi hareketi de tıpkı AKP gibi emperyalizmin işbirlikçiliğini “ulusal çıkar” söylemiyle pragmatizme kurban etti.

İsrail

İsrail, işgal altında tuttuğu toprakları hukuksuz olarak kendine kattı. Suriye’nin zayıflaması, yıkımı, ve bölünmesi için Suriye’yi savaş uçaklarıyla sayısız kere vurdu.

Gerici Arap ülkeleri

Arap ülkeleri ya da başka bir deyişle gerici Körfez ülkeleri bir kez daha ABD emperyalizminin saflarında Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmekten asla geri durmadılar. Emperyalizm tarafından kurulmuşlardı, bugün yine emperyalizmin güdümünde Suriye savaşında büyük günahlar işlediler.

Bugün “Barış Pınarı Operasyonu” ve sonrasında Türkiye-ABD arasında varılan mutabakat sonrası, herkes ne olacağını düşünüyor, siyasi hesaplar yapıyor, haritalarda sınırlar çiziyorlar. Ancak asıl sorgulanması gereken, Suriye’de süren 8 yıllık savaşın sorumlularının kimler olduğu değil mi?