Solun Truva atı

Solun Truva atı

07-07-2019 07:30

2015'te Vatan Partisi ismini aldıktan sonra yayınladıkları Milli Hükümet Programı ve AKP'nin koltuk değnekçisi siyaseti ile gündemden hiç düşmeyen bir siyasi gelenek bugün kendini ısrarla solda tanımlamaya devam ediyor.

Sema Aydın

Türkiye’de sosyalist siyasetin strateji tartışmalarına damgasını vuran dönem kuşkusuz 60’lı yıllardır. Birinci paylaşım savaşı sonrasına denk gelen ve Bolşevik Devrim ile eş zamanlı gerçekleşen Türkiye’nin burjuva devrimi, taşıdığı özgünlükler nedeniyle de sosyalist hareketin önemli tartışma başlıklarından biri olagelmiştir. Türkiye’nin burjuva devriminin tamamlanıp tamamlanmadığı, Türkiye’de kapitalizmin ve işçi sınıfının gelişkinliği gibi pek çok başlık solun strateji tartışmalarının temelini oluşturmuştur. 60’lı yıllarda Türkiye solunda yaşanan bu tartışmaların sonucunda ortaya çıkan milli demokratik devrim tezi ve sosyalist devrimci hattın farklı siyasi izdüşümleri ile günümüze taşınmıştır. Türkiye’de yarı kapitalist-yarı feodal bir iktisadi yapının var olduğu, burjuva demokratik devriminin yarım kaldığı, dolayısıyla gündemde bir milli demokratik devrim aşamasının öncelikli olduğu şeklinde özetlenebilecek tez bugün de çok geniş yelpazede farklı sol özneler tarafından taşınmaktadır. Güncel siyasi açılımlara kaynaklık eden MDD’ci tezlerin tarihsel gelişimi irdelendiğinde önce sosyalizmden vazgeçildiği, bugün ise devrim fikrinin de rafa kaldırıldığı bir sürece gelindiğini görmek mümkün. Solun strateji tartışmalarını buraya sığdırmak niyetinde değiliz. Konumuz bu tartışmaların özgün bir tarafı olan Vatan Partisi ve ”Milli Hükümet Programı” ekseninde yürüttüğü siyaset ile  düzenin yaralarına merhem olma çabaları.

Sol kulvarda siyaset iddiasından AKP yandaşlığına

 31 Mart yerel seçimlerine İstanbul’da kendi adayı ile katılan Vatan Partisi, tekrarlanan 23 Haziran seçimlerinde de  adayını geri çekmemiş, seçimlere dahil olmuştur. 31 Mart’a gidilen süreçte seçim çalışmasını kriz karşıtı söylemler üzerine kuran ve emperyalizme karşı olduğunu her fırsatta dile getiren Vatan Partisi, seçimlerin hemen akabinde AKP’nin yanında göreve hazır olduğunu ilan etmiştir.

Sol bir parti olduğunu iddia eden Vatan Partisi’nin işçi sınıfının iktidarını, dolayısıyla sosyalizmi olanaksız olarak gören aşamacı tezlerinden geriye kalan ”millicilik” olmuştur. Millicilik vurgusu sağcılaşmanın anahtarı olmuş, Vatan Partisi’ne Cumhur İttifakı’nın yamacına yanaşmanın kapısını aralamıştır. 23 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde Doğu Perinçek’in Türkiye İttifakı tartışmalarına ilişkin ”İflas eden borçlanma ekonomisinin yerine üretim odaklı ekonominin kurulması, kaçınılmazdır; ancak sancılı ve zor bir görevdir. Bu görev, işçi ve çiftçiden sanayici ve tüccara kadar bütün üretici sınıflara dayanarak, Üretime odaklanarak ve zorlukları paylaştırarak yerine getirilebilir. Türkiye içine girdiği ekonomik iflas koşullarını ancak Cumhurbaşkanının kuracağı AK Parti’nin yanında, CHP, MHP ve Vatan Partisi’ni de kucaklayan bir Millî Hükümetle aşabilir.” şeklinde çağrıda bulunmuştur. Buradan ne işçi sınıfının çıkarlarını gözeten bir politika ne de solculuk çıkmayacağı aşikar. Buradan çıksa çıksa sermaye sınıfına can simidi, solu düzene entegre edecek, suyu bulandıran  tezler çıkar. Açık açık AKP ile itttifak çağrısı yapılması ne demek istediğimize yeter de artar bile.

12 Eylül darbesini olumlayan, Sosyalist Parti döneminde 2000’e Doğru Dergisi’ni Kürt hareketinin sesi olarak adlandıran, 92’de kurulan İşçi Partisi ile Kürt hareketinin karşısında yer alan, 28 Şubat sürecinde ordunun yanında ikirciksiz saf tutan laikliğin yılmaz savunucusu rolünü oynayan, Ergenekon davasında AKP-Gülen Cemaati ittifakının gazabına uğrayan, 2015’te Vatan Partisi ismini aldıktan sonra yayınladıkları Milli Hükümet Programı ve AKP’nin koltuk değnekçisi siyaseti ile gündemden hiç düşmeyen bir siyasi gelenek bugün kendini ısrarla solda tanımlamaya devam ediyor.

Emperyalizme karşıtlık sermayenin çıkarları söz konusu olduğunda rafa kaldırılıyor

Sınıf uzlaşmacılığı üzerine kurulu MDD’ci tezlerin mantıki uzantıları Vatan Partisi’nin Milli Hükümet Programında kendine yer bulmaktadır. Programda karma ekonomi modeli önerilirken Türkiye’nin dış politikada Avrasyacı bir politika izlemesi öngörülmektedir. Emperyalist tekellerin varlığı ise ‘Yabancı sermayenin dolaşım ve faaliyeti, millî ekonominin gelişmesine katkıda bulunma şartına bağlanacaktır. ‘ ifadeleri ile meşrulaştırılmaktadır. Bu programa göre dış borçların ödenmesi ”müzakere’ ‘edilecek, yeni takvime bağlanacaktır. Burjuva devriminin tamamlanmasını işçi sınıfının iktidarı için zorunlu bir aşama olarak gören eski MDD’ci tezlerin aksine bugün Vatan Partisi’nin önerdiği program bundan bile geridir.

Türkiye Çin işbirliği toplantısı ve sermayenin ”beka sorunu”

 Sermaye yandaşlığını açıkça ortaya koyan Vatan Partisi geçtiğimiz günlerde Çin Halk Cumhuriyeti ile büyük sermaye gruplarının temsilcilerini buluşturdu. ”Üretimde Atılım İçin İşbirliği” vurgusuyla yapılan toplantıda iktisadi krizin sermayeye etkileri ve çıkış yolları masaya yatırıldı. Emperyalist sistemin üst basamaklarına tırmanmaya aday bir ülke olarak Çin ile işbirliği arayışları en fazla sermayenin beka sorununa çözüm arayışı olarak görülmelidir.

Geçmişte Sovyetler Birliği’ni sosyal emperyalist olarak tanımlayan Vatan Partisi çizgisinin bugün Türkiye’nin kurtuluşunu kapitalist Rusya ve Çin’de görmesi “manidar” sayılmalıdır.

Aşamacı tezlerle yola çıkan, antisovyetizm ile beslenen, 12 Eylül darbesini olumlayan, Kürt siyasi hareketine önce yakınlaşan ardından karşı cephesinde saf tutan, her daim ordudan medet uman bir siyasal çizgi, bugün temel dayanak olarak gösterdiği Cumhuriyet Devrimlerini tek tek tasfiye eden İkinci Cumhuriyet’in baş aktörleriyle kol kola girmiş görünüyor. Laiklik ve aydınlanma bayraktarlığı yapılan 28 Şubat süreci Perinçek ve ekibi için geride kalmış, “yeni bir Türkiye” kurulmuş, Vatan Partisi buradaki yerini almıştır.

Son yerel seçimlerle birlikte Türkiye’de düzen siyasetinin yeniden dizaynı tartışıladursun, sol, sosyalist siyasetin de tarihi bir sınavdan geçtiğini söyleyebiliriz. Bütün bu süreç içerisinde adım adım düzen muhalefetine eklemlenen sosyalist solun yanı sıra Vatan Partisi’ne  düşen yine işbirlikçilik olmuştur. En geniş yelpazede sol siyaset tanımlanacaksa eğer Vatan partisine biçilen misyon solun Truva atı olarak adlandırılmayı hak ediyor.