Rusya’nın Suriye matrisi

Rusya’nın Suriye matrisi

23-10-2019 07:25

Dünyanın her yerinden toplanan cihatçılar, ajanların ve bölge ülkelerinin ateş gücünün desteğiyle Suriye’ye sokuldu. Suriye’nin direnişi ve uluslararası komploları boşa düşürmesiyle uzun süreli bir yıpratma savaşı başladı. Suriye krizinin başından beri Suriye devletine destek veren Rusya, daha kapsamlı bir destek için hazır beklemekteydi.

Hasan Dramalı

 

Son günlerde yaşanan Barış Pınarı Harekatı ve peşi sıra Suriye yönetiminin Kuzey Suriye’nin ciddi kısmında, sevinçten havaya atılanlar hariç olmak üzere tek kurşun atmadan kontrolü sağlamasıyla, 8 yıldır süren Suriye krizinden Rusya’nın en karlı şekilde çıktığı yorumları sıkça yapılıyor.

Henüz tam anlamıyla bunu söylemek için erken bir zamandayız. Halen pazarlıklar devam ediyor.

Kuzey Suriye’de ‘Amerikan Barışı’ mı?

Geçtiğimiz saatlerde AKP yönetimi, Amerikancılığını kanıtlayarak, Kuzey Suriye bahsinde Amerikan planlanında uzlaşma sağladı. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkan Yardımcısı Pence arasında saatlerce süren toplantının sonucunda Barış Pınarı Harekatı’nın sonu anlamına gelen 13 maddelik bir mutabakata imza atılmış oldu. Mutabakat maddeleri Türkiye’ye istediği güvenli bölgeyi kısmen de olsa verirken, Kuzey Suriye’de bir Amerikan barışına işaret ediyor. Bazı maddeler ise Astana sürecinin sonlandığına ve Suriye krizine dair sürecin Cenevre Görüşmeleri üzerinden süreceğine işaret ediyor.

Bu tablo üzerinden Rusya’nın aynı gün içinde Suriye krizinde egemen pozisyondan, masanın bir tarafındaki aktör durumuna düştüğü yorumları kısaca söylenebilir. Fakat durumun böyle olup olmadığına ancak Rusya’nın Suriye krizinden de öncesine uzanarak, kriz bölgelerine dair politikalarını inceleyip ulaşabiliriz.

Rusya tekrar kural koyucu duruma geliyor

Sovyetlerin yıkılmasıyla birlikte Rusya, yakın etki alanını bile ABD emperyalizminin ve AB yayılmacılığının saldırılarından koruyamaz duruma geldi. 2000’lerde Soros’un maaşlı ‘aktivistleri’ aracılığıyla gerçekleştirilen renkli devrimlerle, Rusya’nın dibinde bulunan Ukrayna ve Gürcistan bile Rusya’dan koparılmış oldu. Fakat Rusya 2000’lerin ortasından itibaren aktif savunma yapan duruma geçti. İlk büyük sınav çokça bilinen Gürcistan Savaşı’nda değil Lübnan’da yaşandı. 2006’da, Ortadoğu’daki direniş cephesinin içinde yer alan Hizbullah’a saldırıya geçen İsrail güçlü bir direnişle karşılaştı. Hizbullah bu savaşta gelişmiş silahları da kullandı. Ve bu silahların neredeyse tamamının menşei Rusya’ydı. Hizbullah militanları bu silahları %100 verimle kullandılar. Bu da ciddi bir eğitim desteği sağlanmadan olmayacak bir durumdu. Sonuç olarak İsrail ciddi bir zarara uğrayarak çekilmek zorunda kaldı.

2008 yılında ise ABD tarafından kışkırtılan ve Türkiye tarafından ciddi destek gören Sorosçuların kontrolündeki Gürcistan, Rusya himayesinde bulunan Güney Osetya’ya saldırıya geçti. Rusya sadece 4 gün süren askeri operasyonla Gürcistan’daki Amerikancı planları altüst etti. Bundan sonra benzer bazı olaylar yaşansa da yazının kapsamından dolayı bunları ele almayacağız.

Suriye direndi, Rusya en meşru anda müdahil oldu

Rusya’nın, Suriye’nin Tartus kentinde bulunan deniz üssü, Sovyetler sonrası sıcak denizlerde bulunan tek üssü durumunda. 2010 yılında başlayan Arap Baharı, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da emperyalizmle uyumsuzluk gösteren iktidarları, Amerikancı iktidarlarla değiştirme amacı taşıdı. Mısır, Tunus ve Yemen’de daha Amerikancı yönetimler başa getirilirken, Libya’da bağımsızlıkçı Kaddafi yönetimi Libya aylarca bombalanarak devrildi. Sırada olan Suriye için ise ciddi bir hazırlık yapıldı. Çünkü Suriye, Ortadoğu’da İran öncesi son cepheydi.

Dünyanın her yerinden toplanan cihatçılar, ajanların ve bölge ülkelerinin ateş gücünün desteğiyle Suriye’ye sokuldu. Suriye’nin direnişi ve uluslararası komploları boşa düşürmesiyle uzun süreli bir yıpratma savaşı başladı. Suriye krizinin başından beri Suriye devletine destek veren Rusya, daha kapsamlı bir destek için hazır beklemekteydi. Bir yandan ise uluslararası komploları bertaraf etmek için Suriye’ye Sovyetler sonrası görülmemiş bir diplomatik destek sundu.

Sahada muhalif diye tanıtılan güçlerin, kafa kesen cihatçılar olduğunun dünya kamuoyunda anlaşılması ve IŞİD’in sahadaki en ciddi güç durumuna gelmesiyle Rusya, Suriye’ye direkt askeri destek verme kararı aldı. Sahanın çoğu cihatçıların kontrolündeyken, hızla Suriye ordusu inisiyatifi geri aldı. Ülkenin çoğundan cihatçılar temizlendi. Sahada kazanan durumuna geçen Rusya, diplomatik alanda da ABD’yle sorun yaşamakta olan Türkiye’ye Suriye krizinde kendi masasına çekmeyi başardı. Türkiye’nin IŞİD’e karşı Fırat Kalkanı Operasyonuna göz yuman Rusya, Türkiye’yi Astana görüşmelerine çekmeyi başardı. Bu Suriye krizinde ABD ve Avrupa ülkelerinin diplomatik muhatap olmaktan çıkması demekti. Bir taraftan da Suriye ordusu, Rus Hava Kuvvetleri’nin desteğiyle kritik bölgeleri almaya devam etti.

Kuzey Suriye’de oluşan ABD güdümündeki YPG egemenliğine ses çıkarmayan Rusya, Suriye krizi mevzuunda Türkiye ile ABD arasında sürekli gerginlik sebebi oluşmasına izin verdi.

Barış Pınarı Harekatı: Suriye Fırat’ın doğusuna geri dönüyor, Rusya rüştünü ispatlıyor

Kuzey Suriye’de YPG egemenliği, Türkiye’nin en geniş sınır bölgesinde 40 yıldır savaştığı bir örgütün egemenliği anlamına geliyordu. Üstte de bahsettiğimiz üzere, ABD desteğindeki YPG egemenliği, Türkiye ile ABD arasında sürekli bir kriz başlığı oluşmasına sebep oldu. Gerginlik bir noktada patlayacaktı. Diğer taraftan ise, neredeyse hiçbir ciddi üretime sahip olmayan bir bölgeyi, hele müttefiki olan bir ülkeyle sürekli kriz ortamı oluşması pahasına uzun süreli elinde tutmak imkansızdı. Sonuç olarak bundan 9 gün önce Türkiye, ÖSO güçleriyle birlikte ABD’nin oyalamalarına yeter diyerek operasyona başladı. Amerikan birlikleri ise hızla bölgeyi terketme kararı aldı. Cephe hattında geriye çekilen YPG güçleri ise Suriye Ordusu’na elindeki bölgeleri teslim etmeye başladı.

Bu operasyon dolayısıyla Rusya ve ABD arasında bir mutabakat olduğundan rahatça bahsedebiliriz. Sürecin dışında kalan AB ülkelerinin Türkiye’yi köşeye sıkıştırma girişimlerinin Rusya ve ABD tarafından boşa düşürülmesi de bunu gösterir nitelikte. Diğer taraftan sürecin dışında kalan ve bu mutabakatın muhtemel sonucu olarak Suriye’deki varlığı bitecek olan İran’ın da, ABD’nin kontrolündeki bir güce karşı olan bu operasyona tepki göstermesi bahsedilen mutabakatı kanıtlar nitelikte.

En başta bahsettiğimiz Türkiye-ABD uzlaşısı Kuzey Suriye’de bir Türkiye-ABD hakimiyeti öngörse de bunun teknik olarak uygulanması zor görünüyor. Suriye ordusunu, operasyon dolayısıyla YPG’nin daveti sonucu yerleştiği bölgelerden söküp atmak, ciddi bir çatışmayı göze almadan çok zor gözüküyor. Sınırda, Tel Abyad Res-ul Ayn arasında kurulacak bir güvenli bölge dışında Türkiye’nin yayılacağı alanlar Suriye ordusu tarafından zaptedilmiş durumda. Suriye tarafından gelen açıklamalar da bunun ciddi bir çatışmayı göze almadan yapabilmenin imkansızlığına işaret ediyor. Anlaşma sonrası yapılan açıklamalarda, Suriye’nin hakimiyetine geçen bu bölgeler için Türkiye’nin Rusya ve Suriye ile görüşerek adım atacağı, hem ABD hem de Türkiye tarafından açıklandı. Yani buralarda Suriye ordusunun hakimiyetinin devam edeceğini, Türkiye’nin bu bölgelere girmeyeceğini fakat YPG’nin bu bölgelerden çıkması için pazarlık yürütüleceğini söyleyebiliriz. Diğer taraftan ABD askerlerinin Türkiye kontrolündeki 30 km genişliğindeki bölgenin güneyine geri dönmesi ise, bu bölgeye Suriye ordusunun yerleşmiş olması dolayısıyla boş bir anlaşma maddesi olarak yerinde duruyor.