Kafasını kaldırmayı bekleyen Halifelik: IŞİD

Kafasını kaldırmayı bekleyen Halifelik: IŞİD

28-07-2019 07:18

Basit bir bakışla bitmiş gibi gözükse de IŞİD varlığını sürdürüyor. 2006 ve 2010 örneklerinde de gördüğümüz gibi IŞİD, bitti denilen noktada yöntem değişikliklerine gidiyor. Uyuyan hücreler ve propaganda çalışmalarına dönen örgüt, tekrar başını kaldıracağı veyahut tekrar emperyalizm tarafından kullanışlı duruma geleceği zamanı bekliyor.

Hasan Dramalı

Dünyada İslamcı örgütler denildiğinde akla ilk gelen örgüt, son zamanlarda gücü ve popülaritesi azalsa da IŞİD. Çok değil bundan 5 yıl önce bu örgüt 100 bin km2’den fazla bir alanda 10 milyona yakın bir nüfusla İslam devleti ve halifelik kurmuştu. Şu anda bu toprakların tümünü kaybetmiş gözükse de sayısı 10 bin civarında uyuyan hücresi, Sünni nüfus içinde yer alan Selefiler arasında popülaritesi ile IŞİD, kafasını kaldırmayı bekleyen halifelik olarak tekrar gününü bekliyor.

Kökenleri El Kaide’ye dayansa da IŞİD’in örgütsel ortaya çıkışı, 1999 yılında Ürdün’lü cihatçı Ebu Musab Zerkavi tarafından Tevhid ve Cihat örgütünün kuruluşuna dayanıyor. El Kaide’nin Ürdün ve Irak’taki kolu olarak ortaya çıkan bu örgüt 2006 yılında Zerkavi’nin öldürülmesi ve örgütün yok olma noktasına gelmesi sonrası ismini değiştirerek Irak İslam Devleti adını aldı. Suriye’ye emperyalist saldırganlıktan yararlanan örgüt Suriye’de de yayılarak 2013 yılında ismini Irak ve Şam İslam Devleti(IŞİD) olarak değiştirdi. Örgütün diğer cihatçı örgütlerden en büyük farkı ise Selefiliği modern dünyaya büyük ölçüde uyurlaması oldu.

Irak direnişini iç savaşa çeviren Tevhid ve Cihad

2003 yılında ABD’nin Irak işgali Tevhid ve Cihad için bir milat oldu. ABD’nin saldırısından önce çok sayıda El Kaide sempatizanını Irak’ta toplayan bu örgüt, ABD işgaline karşı direniş için önemli konumlar elde etti. İlginçtir ki ABD de işgal sırasında bu örgüte neredeyse hiç dokunmadı hem de Zerkavi’nin Irak’ta ki varlığını işgal sebebi saymasına rağmen.

İşgalden birkaç ay sonra ABD’ye karşı büyük bir direniş başladı. Direnişin ilk yılında Saddam’ın eski Irak ordusundan kalma unsurlar ve laik güçler büyük bir varlık gösterdi. ABD bu gruplara odaklanırken, diğer taraftan Tevhid ve Cihad ile El Kaide’nin diğer unsurları ciddi bir güç topladı ve popülarite sağladı. 2014 Felluce çatışmalarıyla birlikte örgütün adı her yerde bilinir hale geldi. ABD, laik direnişi ezerken, Sünni nüfus içinde Tevhid ve Cihad’a alan açmış oldu. Tevhid ve Cihad bu sırada Iraklı Şiilere ve Hristiyanlara dönük büyük katliamlar uyguladı. Alternatifsiz kalan ve sürekli ülke içindeki durumları Şiilere ve Kürtlere göre kötüleşen Sünni nüfus ise Tevhid ve Cihad’ı desteklemeye başladı. Bu sürecin doğal sonucu olarak Irak direnişiyle Şiiler ve Sünniler arasında bir iç savaş birlikte ilerlemeye başladı. ABD’nin eli bu iç savaşla birlikte rahatladı.

Artık ülkede ciddi bir alanı kontrol etmeye başlayan Tevhid ve Cihad’ı kontrol altına almak amacıyla ABD, 2006 yılında örgüte büyük bir saldırı başlattı. Örgütün lideri Zerkavi’nin öldürülmesi örgütün bitişi olarak yorumlandı. Fakat bu süreçte örgüt Baas kökenli gruplara karşı giriştiği savaşta önemli bir başarı gösterdi. Aynı yıl Irak İslam Devleti(IİD) adını aldı. Örgüt 2010 yılına kadar ABD’ye karşı düzenlediği ayaklanmalarla ülkenin hatırı sayılır bir kısmında kontrol sahibi duruma geldi. Şiilere karşı yürüttüğü iç savaşta ise Şiilerin çok daha kalabalık olmasına rağmen, Şiileri ülkenin güneyinde tutmayı başardı. Örgütün ciddi bir alanı kontrol altına almasında ABD’nin Şii direnişi odaklanması etkili oldu. Fakat ABD’nin Şii muhalefetle ateşkes durumuna geçmesi, bu Selefi örgüt için tehlike çanlarının çaldığını gösteriyordu. 2010 yılında ABD’nin düzenlediği büyük operasyonlar sonucunda örgüt elindeki bölgeleri ve gücünü büyük ölçüde kaybetti. Nisan 2010’da örgütün lider kadrosu öldürüldü. Bu örgütün bitişi olarak yorumlandı. Fakat örgüt Sünni halk içerisinde popülaritesini koruyordu. Dahası Doğu Suriye’ye kaçan Iraklılar içinde örgüte ciddi bir sempati bulunuyordu. Bu süreçte örgütün başına Ebubekir el Bağdadi geçti. Örgüt bir güç toplama dönemine geçti.

Suriye’ye emperyalist saldırganlık IŞİD’in tekrar doğmasını sağladı

2011 yılında başlayan Suriye’ye dönük emperyalist saldırganlık Irak İslam Devleti’nin kafasını tekrar kaldırması için bir fırsat yarattı. Emperyalizmin ve Körfez ülkelerinin Doğu Suriye’yi istikrarsızlaştırma ve Suriye’ye karşı saldırganlıkta kullanma amacıyla yaptığı planlar bu örgütü de kapsıyordu. IİD’nin Suriye kökenli militanlarla Suriye’ye geçerek emperyalizmin silah ve istihbarat desteği altında özellikle Doğu Suriye’de ciddi bir varlık gösterdiler. Bu militanlar kendilerine Nusra Cephesi isimli bir örgütte kurdular. Doğu Suriye’de bulunan Iraklı göçmenlerden ciddi bir destekte buldular.

2013 yılında IİD, Irak ve Şam İslam Devleti ismini aldığını duyurdu. Nusra Cephesi bu karara uymayarak örgütten ayrıldı. Aynı zamanda IŞİD, El Kaide’den ayrıldığını duyurdu. Suriye’de bulunan El Kaide kökenli militanların ciddi kısmı IŞİD’e katıldı. Bu katılımlarla IŞİD, Doğu Suriye’de hakimiyet sağladı.

Terör örgütünden İslam Devleti’ne

2014 yılının başında IŞİD, Rakka ve Felluce’yi ele geçirdi. Bu iki şehrin ele geçirilmesi terör örgütü olarak adlandırılan bir yapı için daha önce tahayyül edilemeyen olaylardı. Doğu Suriye’de hakimiyetini sağlama alan IŞİD, Irak’a yönelerek aynı yılın Haziran ayında Musul ve Tikrit’i ele geçirdi. Musul ele geçirdikten bir hafta sonra ise Ebubekir El Bağdadi halifeliğini ilan etti. IŞİD, kısa sürede Irak’ın Sünni bölgelerinin neredeyse tamamını ele geçirdi. Baas partisi kökenli, Sünni nüfusa dayanan örgütler ise IŞİD’e katıldı. Suriye’nin doğusunda Deyr-ez Zor kentinin yarısı ve hava üssü hariç her yeri ele geçirdi. Bu süreçte IŞİD’e dönük başını ABD’nin çektiği koalisyonun hava saldırıları başladı. Bu hava saldırıları cılız kalsada toparlanan Irak Ordusu, IŞİD’in ilerlemesini durdurdu. 2015 yılı itibariyle ise Palmira’yı ele geçiren IŞİD, Şam ve Humus’u tehdit eder duruma geldi. Bu haliyle IŞİD, 100 bin km2’den fazla bir alanda 10 milyona yakın bir nüfusla İslam devleti ve halifelik kurdu.

Tekrar zamanını bekleme dönemine geçiş

2015 yılının ikinci yarısı IŞİD’in gerilemeye başladığı dönem oldu. Tikrit’i kaybeden örgüt, Kobani kuşatmasında da başarısızlığa uğrayarak önemli kayıplara uğradı. Aynı yılın Eylül ayında Rusya, Suriye Devleti’nin daveti üzerine Suriye’de hava operasyonlarına başladı. IŞİD’e ve El Nusra’ya yoğunlaşan bu hava saldırıları, IŞİD’in askeri ve ekonomik gücünün kırılmasında büyük öneme sahipti. 3-4 bin kişilik bir Suriye ordusu garnizonunun bulunduğu Deyr-ez Zor’a dönük saldırıları ise IŞİD’in militan kaybında önemli bir etken oldu. 2017 yılının ikinci yarısına kadar geçen 2 yıllık süreçte IŞİD önemli kayıplar yaşadı. 2017 yılının ikinci yarısı itibariyle ise örgütün çöküşü başladı. 2017’nin Haziran ayında Rakka’yı kaybeden IŞİD, Temmuz ayında ise Musul’u kaybetti, daha farklı bir ifadeyle IŞİD, iki başkentini de kaybetmiş oldu.  Ekim ayında ise IŞİD’in merkezini taşıdığı Deyr-ez Zor Suriye Ordusu tarafından kurtarıldı.Bu yılın mart ayında IŞİD elinde kalan son toprak parçasını da kaybetti.

Basit bir bakışla bitmiş gibi gözükse de IŞİD varlığını sürdürüyor. 2006 ve 2010 örneklerinde de gördüğümüz gibi IŞİD, bitti denilen noktada yöntem değişikliklerine gidiyor. Uyuyan hücreler ve propaganda çalışmalarına dönen örgüt, tekrar başını kaldıracağı veyahut tekrar emperyalizm tarafından kullanışlı duruma geleceği zamanı bekliyor.