İşçi Sınıfının Dünya Partisi’nin 100. yılı

İşçi Sınıfının Dünya Partisi’nin 100. yılı

16-11-2019 08:59

Kuruluş kongresi yüz yıl önce, 2-6 Mart 1919 tarihleri arasında, Moskova’da toplanan Üçüncü (Komünist) Enternasyonal’in örgütsel varlığı, dönemin koşulları gereği 1943 yılında sona ermiş olsa da ortaya koyduğu ilkeler ve geriye bıraktığı mücadele mirası, dünya komünist hareketine ışık tutmaya devam ediyor.

Demir Silahtar

Uluslararası sermaye ve sağlı sollu liberaller şu günlerde, reel sosyalizmin çözülüşünü temsil eden Berlin Duvarı’nın yıkılmasının 30. yılını, neredeyse ilk günkü kadar coşkulu sevinç gösterileriyle kutlayadursun; bir yandan Filistin’de, Meksika sınırında yoksul halkların karşısına yeni duvarlar ören, aç ve perişan mültecilerin geçişini engellemek için Avrupa’nın dört bir yanını dikenli tellerle çevreleyen, diğer yandan işçi ve emekçiler ile burjuvazi arasındaki sınıfsal uçurumun duvarını her geçen gün daha da aşılmaz hale getiren kapitalizmin utanmaz riyakârlığı karşısında biz komünistler de mücadele tarihimizin şanlı yıldönümlerini, Alman ve Macar devrimci kalkışmalarının ve Komünist  Enternasyonal’in kuruluşunun yüzüncü yılını kutluyoruz.

Kuruluş kongresi yüz yıl önce, 2-6 Mart 1919 tarihleri arasında, Moskova’da toplanan Üçüncü (Komünist) Enternasyonal’in örgütsel varlığı, dönemin koşulları gereği 1943 yılında sona ermiş olsa da ortaya koyduğu ilkeler ve geriye bıraktığı mücadele mirası, dünya komünist hareketine ışık tutmaya devam ediyor.

Büyük Ekim Devrimi’nin zafere ulaştığı, Avusturya Macaristan ve Alman imparatorluklarının işçi sınıfının devrimci kalkışmalarıyla yıkıldığı, sömürgelerdeki ulusal kurtuluş mücadelelerinin yükselişe geçtiği, dolayısıyla da dünya devriminin acil bir gündem halini aldığı koşullarda kurulan Komünist Enternasyonal, işçi sınıfının bir “Dünya Partisi” ve her şeyden önce bir iç savaş örgütlenmesi olarak ortaya çıkmıştı.

1914′ten itibaren, sosyal demokrat liderlerin işçi sınıfının enternasyonal mücadele geleneğine ihanet ederek savaşta kendi hükümetlerini desteklemeleri hatta savaş kabinelerinde bakanlık görevlerini üstlenmeleri, yükselen devrimci işçi hareketini ortak hedefler doğrultusunda yönetecek yeni bir enternasyonal örgütlenmeye gidilmesi zorunluluğunu dayatıyordu. Komünist Enternasyonal sosyalist devrim perspektifinde bu sorumluluğu üstlenecek, katı disipline ve en merkezi örgütsel biçime sahip bir kurmay heyetini oluşturma göreviyle yola çıktı. Lenin’in, Ekim devriminden ve Üçüncü Enternasyonal’in kuruluşundan çok önce, 1914 yılında dönemin şartları gereği söylediği şu sözler, Komünist Enternasyonal’in önüne koyduğu görevin açık ifadesidir: “Üçüncü Enternasyonal’in görevi, sosyalizmin zaferi ve devlet iktidarının ele geçirilmesi amacıyla proletaryayı, kapitalist hükümetlere karşı devrimci mücadeleye ve tüm ülkelerin burjuvazisine karşı iç savaşa hazırlamaktır.

Bu görev doğrultusunda Komünist Enternasyonal, yeni yeni kurulmakta olan komünist partilere devrimci işçi sınıfının hücuma geçmesi için gereken örgütsel şekli vermeyi hedeflerken, her ülkenin partisinin içinde mücadele ettiği özgün koşullar ile işçi sınıfının uluslararası sosyalist devrim stratejisi arasındaki diyalektik bağı da önemle gözetiyordu. Örneğin Komünist Enternasyonal’in tüm kongrelerinde: “Uluslararası komünist disiplin, hareketin yerel ve kısmi çıkarlarının genel ve daimî çıkarlarına tabi kılınması ve Komünist Enternasyonal’in yönetsel organlarının aldığı tüm kararların tüm komünistlerce katı bir biçimde uygulanmasıyla kendini ifade eder.” ilkesi teyit edilerek “hareketin her ülkedeki çıkarlarının devrimin uluslararası ölçekteki ortak çıkarlarına tabi kılınması” gerektiği vurgulanırken, Üçüncü Kongre’de kabul edilen Komünist Partilerin eylem, yöntem ve yapısı üzerine tezlerde şöyle deniliyordu: “Tüm Komünist Partiler için mutlak olarak uygulanabilir ve değişmez tek bir örgüt biçimi yoktur. Proleter mücadelesinin koşulları durmadan değişip dönüşmektedir ve bu dönüşümlere uygun olarak, proletaryanın öncü örgütleri de sürekli olarak gerekli yeni biçimleri araştırmak zorundadır. Her ülkenin tarihsel özellikleri de farklı partiler için özel örgütlenme biçimleri ortaya çıkarır. Ancak bu farklılaşmaların belirli bir sınırı vardır.

Bu ilkeler temelinde Komünist Enternasyonal kendisini bir dünya partisi olarak örgütlemişti: “Komünist Enternasyonal’e bağlı tüm parti ve örgütler, (Komünist Enternasyonal’in seksiyonları) bu veya şu ülkenin Komünist Partisi adını taşırlar.” (Komünist Enternasyonal Tüzüğü Madde 3)

Alman ve Macar Devrimleri’nin yenilgiye uğraması, devrimci dalganın geriye çekilmesi, kapitalizmin görece bir istikrar dönemine girmesi ve Sovyetler Birliği’nin tek ülkede sosyalizmi inşa etme zorunluluğuyla karşı kalması, Komünist Enternasyonal’in Sovyetler Birliği’ni savunmak ve emperyalist kapitalizme karşı uzun soluklu bir mücadele yürütmek için kendisini yeniden örgütlemesini gerektirdi. Üçüncü Kongre’de bu zorunluluk “dünya devrimi, yani kapitalizmin yıkılması, proletaryanın devrimci güçlerinin bir araya toplanması ve proletaryanın muzaffer ve saldırgan tek bir güç halinde örgütlenmesi, yeterince uzun bir devrimci mücadeleler dönemini gereksinir” ve “devrim doğrusal bir çizgide ilerleyen bir süreç değildir, kapitalizmin yavaşça yok olmasıdır, ara sıra yoğunlaşan ve giderek derinleşen krizlerle devam eden günlük devrimci altını oyma sürecidir” şeklinde ifade ediliyordu.

Dünya devrimi için verilmesi zorunlu bu uzun soluklu mücadelede, dünya devrimci sürecinin ana bileşenleri; sosyalizmi inşa eden SSCB, batıdaki büyük kapitalist ülkelerin devrimci işçi hareketi ve sömürge ve bağımlı ülkelerin ulusal hareketleri şeklinde formüle edildi ve bu üçlü sacayağı Sovyetler Birliği’ndeki karşı devrime kadar dünya komünist hareketinin temel mücadele zeminini oluşturdu.

Komünist Enternasyonal’in 1943’e kadarki tarihinin ve uluslararası komünist hareketin onu takip eden örgütlenmelerinin genel analizi bu yazının sınırlarını fazlasıyla aşmaktadır.[1] Ancak gerek burjuvazinin gerekse dünya komünist hareketine muhalif akımların literatüründe yer etmiş çarpıtmaların aksine Komünist Enternasyonal’in rolünün hiçbir zaman Sovyetler Birliği’nin propagandasını yapmak veya onun diplomatik aygıtının bir uzantısı olmaktan ibaret olmadığını vurgulamak gerekir. Komünist Enternasyonal dünya devriminin öncüsü, işçi sınıfının dünya partisiydi. Başından beri örgütlenmeye adanmış militanları ve sürekli kadroları yetiştiren, onları güçlü bir teorik ideolojik formasyonla donatan bir devrim ocağı idi. Komünist Enternasyonal dünya komünist hareketinde kendi örgütsel ömrünü aşan özgün bir komünist kültür ve kadro tipolojisi yaratmıştır ki, Serge Wolikow’un çok doğru biçimde ifade ettiği gibi: “uluslararası örgütlenmede varlığını büyük ölçüde daha sonraları da sürdüren ve ulusal örgüt ve kadrolarca güçlü biçimde içselleştirilmiş bir Kominternci kültürden söz edilebilir”.[2]

Ne mutlu bize ki mirasçısı ve yeniden örgütleyicisi olduğumuz Türkiye Komünist Partisi’nin kurucuları Mustafa Suphi ve Ethem Nejat yoldaşlar, 1973 Atılımı’nın mimarı İ. Bilen yoldaş tam da bu Kominternci kültürün taşıyıcısı ve sadık neferleri idiler. Bugün komünistlerin Atılım kararlarına da aynı Kominternci kültür ve devrimci ruh yön vermektedir.

[1] Bu konuda şu kaynaklardan yararlanılabilir: Georges Cogniot, Komünist Enternasyonal, Çev. Hüseyin Güçlü, Temel Yayınları, 1975; William Z. Foster, Üç Enternasyonalin Tarihi, Çev. Can Saday, Yazılama Yayınları, 2011; Komünist ve İşçi Partilerinin 4 Toplantısı : 1957 Moskova – 1960 Moskova – 1969 Moskova – 1976 Berlin, Çev. Savaş Erdoğan, Ürün Yayınları, 1976.

[2] Serge Wolikow, Komünist Enternasyonal (1919-1943) Komintern veya Yıkılan Dünya Devrimi Partisi Hayali, Çev. Erden Akbulut, Yordam Kitap, İstanbul:2016, s.13.