Irak’ta protestolar: ABD-İran çekişmesi mi ulusal uyanış mı?

Irak’ta protestolar: ABD-İran çekişmesi mi ulusal uyanış mı?

09-11-2019 10:54

Protestolara şimdiye kadar Sunniler ve Kürtler ciddi bir katılım göstermedi. Sunniler 2012-2013 yıllarında başlayan protestolarda IŞİD’in yükselmesinden dolayı kendilerine tepki yöneleceğinden korkarak protestolardan uzak duruyor. Aynı zamanda Sunni bölgeleri IŞİD’le savaşta ciddi zarar gördü.

Erkin Öztok

 

1 Ekim tarihinden itibaren Irak’ta süren protestolar bir ayaklanma halini almış durumda. 1 Ekim’de başlayan protestoların 1. dalgası 9 Ekim tarihinde Erbain törenlerinin başlamasıyla durulmuştu. 1. dalgada 157 protestocu hayatını kaybetti. 25 Ekim’de başlayan protestoların 2. dalgasında ise 4 Kasım tarihine kadar 97 protestocu hayatını kaybetti. Onlarca güvenlik görevlisi ise protestocular ve kimliği belirsiz gruplarca açılan ateş sonucu hayatını kaybetti.

Irak’ta Şii çoğunluğun yaşadığı güney vilayetlerinde etkili olan protestolara dair şimdiye kadar çeşitli yorumlar yapıldı. Ülkedeki İran varlığına karşıtlıktan çokça söz edilse de gerek protestoların arkasında yatan sebepler, gerekse protestoların gelişim süreçleri ve talepleri protestoların çok farklı bir noktaya evrildiğine işaret ediyor.

Protestoların arkasında yatan sebepler ne?

2003’te ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra yeni bir Irak Anayasası hazırlandı. Ülkede güç dengesini Şiiler, Sunniler ve Kürtler arasında katı şekilde dağıtan bu anayasa, siyasetçilerin ve bürokratların yolsuzluk yapmasına çok kolay bir yapı sundu. Diğer taraftan ise ülkeyi fiili olarak üç parçaya böldü. Ciddi yolsuzluklar, hükümetlerin ve devletin şeffaf olmayan şekilde çalışması, ülke ekonomisine ve siyasetine ABD’nin sürekli, İran’ın ise yer yer müdahaleleri, mezhepler arasında gerginliklerden doğan çatışmalar ve en son IŞİD’le savaş dolayısıyla ülkenin ciddi kısmının yıkıma uğraması ülke ekonomisini ve halkın gündelik yaşamını alt üst etti.

Irak en büyük 4. petrol üreticisi durumunda olmasına ve bölge ülkelerine görece daha iyi bir sanayiye sahip olmasına rağmen halk sürekli bir yoksullaşmanın içine girdi. 2014 verileriyle halkın dörtte biri günlük 1,90 Dolar’ın(11 TL) altında bir parayla geçinme savaşı veriyor. Diğer taraftan ise halkın ciddi kısmı açlık sınırının altında yaşamaya çalışıyor. Üniversite mezunu gençlerde işsizlik oranı ise %20’leri geçmiş durumda. Ciddi yığınlar ise zaten iş bulmaktan umudu kesti. IŞİD ile savaş sırasında yıkılan bölgeler ise henüz onarılıp, normal ekonomik yaşama dönebilmiş değil. Ülke sürekli elektrik kesintileri ve temiz su sıkıntısıyla boğuşuyor.

Dış müdahalelerle ülke üst üste süresi 1 yılı bulan hükümetin kurulamaması krizleriyle karşılaşıyor. Dış müdahalelerin sonucu olarak ülkede ulusal birlik sağlanamıyor. Petrol zengini ülke, bu zenginliğinden kendi yararlanamaz durumda. Diğer taraftan sayısı yüz bine yaklaşan yabancı çalışan, Irak vatandaşlarına göre çok yüksek maaşlarla çalışıyor.

Son 3 yıldır özellikle güney vilayetlerinde ayaklanma haline dönüşen protestolar yaşanıyor. Geçtiğimiz ay başlayan son protestolara kadar 1 yıldır ciddi bir ayaklanma olmasa da ülke patlamaya hazır barut fıçısı haline gelmişti.

Protestoların nasıl başladı, hangi noktaya evrildi?

Geçen yıl Ekim ayında göreve başlayan Başbakan Adil Abdülmehdi, 27 Eylül Cuma günü “Elit Terörle Mücadele Güçleri Komutanı” General Abdülvahap el Saadi’yi görevden aldı. Konuya dair resmi bir açıklama yapılmadı. Saadi’nin ABD’ye yakın olması sebebiyle, İran’ın etkisinde görevden alındığı çokça dillendirildi. Bu olay üzerine küçük çaplı protestolar yaşandı. İşte bu protestolar fitili ateşledi.

1 Ekim Salı günü çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu kalabalık gruplar, çeşitli ülkelerin Irak üzerindeki etkilerine ve siyasi yozlaşmanın ekonomiye zarar vermesiyle genç işsizliğin yükselmesine tepki göstermek için sokaklara çıktı. Protestolar hızla büyüdü. Güvenlik güçlerinin sert müdahalesi protestoların daha radikal bir ayaklanma halini almasına sebep oldu. Hükümet ilk başta daha çok güvenlik gücü göndererek ve interneti keserek protestoları durdurmaya çalıştı. Bu ters tepti. Aynı gün Başbakan Adil Abdulmehdi’nin çağrısı üzerine Bakanlar Kurulu, göstericiler başta olmak üzere tüm vatandaşların taleplerini ele almak için olağanüstü toplandı. Toplantı sonucunda göstericilerin taleplerini de içeren bazı reformlar açıklandı. Fakat bu reformlar göstericiler tarafından yeterli bulunmadı ve göz boyama olarak görüldü.

İlk günkü sloganlar ve pankartların, sağlık ve eğitim sistemindeki bozulma, işsizlik, şehirlerde yasa dışı silahların bazı grupların ellerine geçmesi, suikastler, İran’ın ve ABD’nin Irak üzerindeki etkisi ve güç dağılımının mezhepçi şekilde yapılmasına karşı olduğu görülüyordu.

Çarşamba günü ise “Halk rejimin devrilmesini istiyor” sloganı atıldı. Yolsuzlukları araştıracak, mezhep yapıyı lağvedecek ve işsizliği bitirecek yeni bir hükümet kurulması protestoların genel bir talebi haline geldi.

Erbain törenlerinin başlaması nedeniyle 9 Ekim’de ara verilen protestolar 25 Ekim’de tekrar başladı. Tekrar başlayan protestolara hükümetin tepkisi, Bağdat dahil olmak üzere protestoların olduğu şehirlerde sokağa çıkma yasağı oldu. Fakat bu yasak işe yaramadı. Irak Parlamentosu, vilayet, ilçe ve nahiye meclislerinin lağvedilmesine oy çokluğuyla karar verdi. Kentlerdeki idari ve mali işleri yürütme sorumluluğu valilerde olacak, valiler de Irak Parlamentosunca denetlenmesine karar verildi. Yolsuzlukları önlemek için yapılan bir çalışma gibi görünse de protestocular bunun yolsuzluklara büyük bir etki etmeyeceğine kanaat getirdi. Protestolar, güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanmasına, sokağa çıkma yasaklarına rağmen ülkenin orta ve güney kesimlerinde büyümeye devam etti.

Protestolara şimdiye kadar Sunniler ve Kürtler ciddi bir katılım göstermedi. Sunniler 2012-2013 yıllarında başlayan protestolarda IŞİD’in yükselmesinden dolayı kendilerine tepki yöneleceğinden korkarak protestolardan uzak duruyor. Aynı zamanda Sunni bölgeleri IŞİD’le savaşta ciddi zarar gördü. Kürtler ise ABD işgali sonrası yapılan yeni anayasayla elde ettikleri ayrıcalıklı durumu kaybetmek istemiyor.

İran karşıtlığı mı ulusal uyanış mı?

Protestolarda şimdiye kadar İran hedefte oldu. Yer yer İran konsoloslukları ve İran’a yakın Haşdi Şabi’nin yerleri saldırıya uğradı. İran protestolara dönük düşük perdeden ABD’nin işi yorumu yapsa da sonra geri adım attı. Protestolara yer yer İran’a yakın güçlerin katıldığı da görüldü. Protestoların şimdiye kadar bir öncüye sahip olmaması da, protestolarda farklı telden çıkışların temel sebepleri arasında.

Protestolar, şimdiye kadar bir öncüsü olmasa da, ülkedeki sendikaların hem protestoya katılım hem de grev olarak desteğine sahip oldu. Irak’ta Şii nüfus üzerinde etkili din adamı Ayetullah Ali Sistani, hükümete gösterilere orantısız cevap vermemesi yönünde çağrıda bulunarak, hükümetin kamu hizmetlerini geliştirmesi, işsizlere istihdam yaratması, yolsuzlukla mücadele etmesi ve sorumluları cezaevine göndermesi gerektiğini söyledi. İrak’da önde gelen din adamlarından, son seçimlerde yüzde 14,38’le en fazla oyu alarak Irak Meclisinde 54 sandalye kazanan Reform için Birlik lideri Mukteda es-Sadr ve ittifak ortağı Irak Komünist Partisi, “güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanımının soruşturulması” çağrısı yaptı. Son günlerde Sadr ve Irak Komünist Partisi protestoları destekleyen bir konumda yer alıyor. Burada Sadr’ın İran’la köklü ilişkileri olduğunu da belirtmek gerek.

Sadr, meclisin Başbakan Abdulmehdi’den güvenoyunu çekmesi ve hükümetin acilen düşürülmesi çağrısı yaptı. İran’a yakınlığıyla bilinen, hükümette en büyük grubun lideri olan ve Haşdi Şabi içinde yer alan Fetih grubunun lideri Hadi el-Amiri, Sadr’ın Abdülmehdi’den güvenoyunu çekme ve hükümetin düşürme çağrısına yanıt vererek, protestocuların talepleri için Sadr ile çalışacağını açıkladı. Amiri’nin hükümet grubu içinde yer alan diğer Şii unsurları, Sunnileri ve Kürtleri ikna etmekte zorlandığı görülüyor.

Protestocular tarafından şimdiye kadar gelen düzenin savunucuları olarak görülen Amiri ve Sadr inandırıcı bulunmuyor. Buna rağmen, bu iki aktör şimdiye kadar en ciddi adımları atmış durumda. Diğer taraftan Irak’ın mevcut mezhepsel ve anayasal yapılanmasında yeni bir hükümetin kurulma sürecinin çok uzun süreceği görülüyor. Buna karşı ise bu iki aktör ülkeyi erken seçime götürmek istiyor. Sokaklarda olan halk ise ulusal birliğin sağlandığı, işsizlikle ve yolsuzlukla ciddi mücadele edilen, dış etkilerin sınırlandırıldığı bir Irak için mücadele ediyor.