İmar barışıyla ruhsatlı çöküşlere…

İmar barışıyla ruhsatlı çöküşlere…

17-02-2019 09:20

‘Gerekli dersi alıyoruz’ lafzının ardından mantıken, “‘imar barışı’ndan vazgeçiyoruz; tam aksine denetimleri hızlandırıyoruz” denmesi veya en azından “‘imar barışı’ kapsamında teknik yeterlilik başlığına daha fazla eğileceğiz, müteahhitlerle patronlarla değil alanında yetkin mühendislerle, mimarlarla, şehir plancılarla çalışacağız” denilmesini beklerdik.

NEVZAT KALENDEROĞLU

 

Erdoğan, Kartal’da çöken binanın altında kalarak can veren 21 yurttaşın hayatını kaybettiği enkaz alanını ziyaret ederek, “Bu bina enkazının altında kalmak suretiyle şehadete ulaşanlara Allah’tan rahmet diliyorum” dedi. Oysaki bir kamu görevlisinden, üstelik o isim Cumhurbaşkanı ise, ondan ‘şehadet’ demecinden ziyade, sorumluluğun kimde olduğunu, ‘imar barışı’ndan dönülüp dönülmeyeceğini, bir daha yaşanmaması için ne tür önlemlerin alınacağını duymak isterdik.

Hazin hikaye bilindiği gibi, çökme vakası gece yaşansa 47 kişinin öleceği binada, şans eseri evlerinde olmayan hane halkının kurtulmasıyla, 21 insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Onlardan birisi de henüz 1.5 yaşındaki Eylül..

Çöken bina için imar affına başvurulduğu, doğal olarak hem herkesin tepkisini çekti, hem de ‘imar affı’nın ölüm ve para arasında bir yere oturduğu gözler önüne serildi.

1992’de yapılmış bina, 3 kaçak kat 1998’de çıkılmış! Altında ruhsatsız bir konfeksiyon atölyesi var! Binayı ayakta tutmaya yarayan kolonlar da ruhsatsız atölyenin yanındaki dükkanla birleşmesi için kesilince, ölüme davetiye çıkarılmış.

Çöken bina için yapılan ‘imar barışı’ başvurusu ile bina çökmese, şimdi muhtemelen ‘tescillenerek’ kolonsuz ancak pekâlâ yasal bir biçimde yıkılacağı günü bekliyor olacaktı. Konumuz da budur.

Erdoğan: “… Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum.”, “Bizim evlerimiz genişlese de gönüllerimiz daralıyor. Bu çok önemli. Binalarımız yükseldikçe ufkumuz kararıyor. … Vahşi kapitalizmin hırslarına asla kapılmamalıyız.” (Şehir ve STK Zirvesi, 21 Ekim 2017)

Son zamanlarda ülkemizdeki yönetici tabaka, bizatihi kendi imzalarının bulunduğu plan ve projelerden şikayet edip af dilerken, yepyeni pişmanlıklara da imza atmaktan geri durmuyorlar.

Ruhsatlı çöküş

Çarpık, düzensiz, kuralsız, bilime aykırı, tıpkı Kartal’da çöken bina gibi binalarla ‘barış’maktır imar barışı. İçindekilerin tepesine çökecek binaların ‘ruhsat’lı çöküşünün onayıdır.

İşin iki boyutu var, bir tanesi, bunun bir seçim vaadi olduğu. Yaşamdan, doğadan, insan yaşamından ziyade mülk sahiplerinin yüzünü güldüren, garibanın altında kalacağı kaçak binaların da doğayı talan eden ‘kapitalizmin hırsına kapılmış’ arsız patronların kaçak göçek yapılarının da yasallaştırılmasının karşılığının, hem bir miktar para hem de ‘oy’ olarak beklendiği bir adım.

Diğer boyutu şu, daha önce toplanan fonlar nereye gittiyse, toplanan devasa bütçe de oraya gidecek. Yani şimdiye kadar toplanan 14 milyar lira civarında para, halkın ‘yoğun ilgisi’nden 6 ay daha uzatılan; hatta yasanın kapsamı genişletilerek patronlara da açılan ‘imar barışı’ muhabbetinden toplanan para, bina iyileştirmelerine, kontrolüne, düzenli disiplinli yapılaşmaya, çökme riski barındıran binaların tespitine, ‘ben geliyorum’ diye haykıran depreme harcanmayacak. Muhtemelen 1999 depreminin travmatik etkisinden hemen sonra çıkarılan, bu halkın gırtlağından kesilerek toplanan zorunlu deprem fonunun gittiği yere gidecek.

İmara, iskana muhalif 13 milyon konutun affedilmesi sürecini, şimdilerde AKP’nin Ankara’yı emanet etmeyi düşlediği, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, devletle yurttaşın bir kavgası olarak tanımlayarak; “Vatandaş kendi rızasıyla imara ve iskana aykırılığı bildirdikten sonra cüzi bir ücret karşılığı kayıt altına alınacak, artık devletle vatandaşın kavgası bitecek. Kavgaları bitirecek, bir taraftan da ekonomik bir değer haline getirecek bir yasayla baş başayız” demişti.

Tablo şu; kaçak binaların ‘cüzi’ sayılabilecek bir miktar parayla yasallık kazanması, yoksulun binasında ‘bir süre daha’ oturmaları, zenginin yeni yapılarla kârını artırdığı, bu esnada hazinenin kasasına ciddi miktarda para girmesi.. ‘Alan razı, veren razı’ haline bilim ve kamu adına son verecek yegâne kurumun da elleri kolları bağlanmış durumda. Kaçak yapılar, taşıdığı bir dizi riskle ve ‘kâr’ sayılan eklentileriyle herhangi bir mühendise danışılma gereği olmadan yasallaşacak, TMMOB ise yalnızca muhalif medyada itiraz yükseltebilecek.

Ancak aklımıza hemen tekil tekil yapı örnekleri gelmesin, bu görünen yüzü, normalde otel ve turizm tesisleri gibi geniş bir ruhsatlı alana kurulmuş yapılar, kaçak ve çıkmalarını tescillemek için bu imar barışından ‘faydalanamıyordu’; zira alan hesabıyla hesaplanan tescil bedeli yüksek meblağlara ulaşıyordu. Resmi Gazete’de yayımlanan bir ‘düzenleme’ ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, hesaplama sistemini değiştiriverdi! Denildi ki, ‘yalnızca kaçak bölümünüz için hesaplama yapıp, onların parasını alalım, yeterli’! Dolayısıyla asıl ‘güzellik’, otel, hastane, iş merkezi sahiplerinin kaçak yapılarına yapıldı. Hukuksuzluk yasallaştırıldı.

Haliyle, ‘olmayacak işler’in teşviki olarak da algılandı bu adım. Yine tekil tekil yurttaşların, ‘fırsattan istifade’ kat çıktığı, bahçe duvarını 1 metre daha öne taşıdığı gibi görece ‘masum’ örnekler arttığı gibi; Karadeniz’in yaylalarına, Antalya’nın heyelan bölgelerine de kaçak villalar yapılmaya başlandı! Yapılan yüzlercesi affedilecekti zira.

Üstelik, mal sahibinin devletle barış mesaisinde, mal sahibinin beyanı esas alındığından, denetim olmadığından ve işin merkezine para konulduğundan daha ne örnekler gelişecek, hep birlikte göreceğiz. Burası Türkiye ve yapıların %60’ı kaçak!

Başka? Başkası şu, Ankara’daki ruhsatsız dev hastaneler, Ankapark, Çukurambar’daki hukuk trajedisi ‘demir kafes’, hatta Cumhurbaşkanı’nın kullandığı ‘Aksaray’… İstanbul’da Boğaz’a bakan sahil şeridindeki kaçak yapılar, Üsküdar, Beykoz, Sarıyer’deki ‘Boğaz’dan bakıldığında görülmeyen yerler’ ve Erdoğan’ın da şikayetçi olduğu İstanbul siluetini bozan ‘ucube’ binalar… Bunlar da imar barışıyla affedilecek.

Nereden baksan tutarsızlık

Erdoğan, 21 kişiye mezar olan binanın enkaz alanında görüldü. Burada, ranttan şikayet eden Erdoğan, önce yerel seçimleri işaret etti, sonra da kentsel dönüşüm için kararlı olduklarını vurguladı.

Kentsel dönüşüm yapılacaksa, bozuk, hasarlı, uyumsuz binalara neden onay veriliyor? Sözgelimi, kentsel dönüşüm yapılacağı sırada ruhsatsız ve kaçak binaların tahliyesi kolaylıkla ve yasal olarak mümkünken, yapı kayıt belgesi verilmiş yapıların kentsel dönüşüm sürecine dahil edilmesi halinde, tıpkı diğer ruhsatlı yapı sahiplerine yapıldığı gibi, bu binaların sahiplerinden kamu adına alınması gerekecektir.

Ranttan şikayet ediliyor, ancak rantın hukuksal statü kazanmasından başka bir şey değildi ‘imar barışı’. ‘Gerekli dersi alıyoruz’ lafzının ardından mantıken, “‘imar barışı’ndan vazgeçiyoruz; tam aksine denetimleri hızlandırıyoruz” denmesi veya en azından “‘imar barışı’ kapsamında teknik yeterlilik başlığına daha fazla eğileceğiz, müteahhitlerle patronlarla değil alanında yetkin mühendislerle, mimarlarla, şehir plancılarla çalışacağız” denilmesini beklerdik.

Ve son olarak, yaklaşan yerel seçimlere işaret edilerek, çöken binada ilgili yerel yönetimin asli sorumluluğu vurgulanıyor.

Yıkılan bina ile ilgili bir araştırma yapıldığında, karşımıza Murat Sekmen ismi çıkıyor. Çöken binada kaçak 3 kat çıkıldığı sırada, Sekmen 4 yıllık Kartal Belediye Başkanı idi. Ertesi yıl yine belediye başkanı seçilecek, 2002 yılında milletvekili sıralarında oturacaktı. Hakkındaki yolsuzluk iddialarından bunalan Sekmen, çareyi Erzurum’a gitmekte bulacak, 2014 yerel seçimlerinde Erzurum Belediye Başkanı seçilecekti. 3 dönem kuralı işler diye beklenen isimlerden birisi olan Sekmen, bu kurala dahil edilmemiş, bu seçimlerde yeniden Erzurum adayı olarak karşımıza çıktı.

Çöken binada oklar onu gösterirken o çok aktif kullandığı sosyal medya hesabından, “İstanbul’umuzun Kartal ilçesinde binanın çökmesi nedeniyle enkaz altında kalarak yaşamını yitiren iki vatandaşımıza Yüce Allah’tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.” yazmış yalnızca. Ölen vatandaşların sayısını güncelleme gereği duymamış, ancak kazanın ertesi günü, yani ölü sayısı artarken, Erdoğan enkaz alanında iken, o İsmailağa Cemaati’nin Vuslat Derneği’ni ziyaret etmiş: “STK ziyaretlerimiz sürüyor. Vuslat Derneği’ndeyiz. Erzurum hafız diyarıdır. Hafız yetiştirmek bu mübarek şehirde en önemli geleneklerden biridir. Kur’an-ı Kerim çağında bize düşen vazife; kerim kitabımızı hıfzeden imanlı bir nesil yetiştirmektir.”

Murat Sekmen, kentsel dönüşüme, mega projelere Erzurum’da devam ederken; 33 yıllık gecekonduların ‘tapu’ sorununu da çözmesiyle gündeme geliyor. “4 yılda 491 proje!” reklamları eşliğinde bu dönem de beledeyi yönetmeye talip. Parantezi kapatalım.

AKP’nin ilk dönem Milletvekili Emin Şirin de Erdoğan’ın enkaz alanındaki açıklamalarına tepkili, Şirin Erdoğan’a, “Sn. Başkan, ‘imar şehitlerinin’ artmaması için (bir imar felaketi olan) ‘imar barışı’ndan faydalanmak için ‘teknik yeterlilik’ şartını getirmeyi düşünüyor musunuz? Bu şartı getirmezseniz, çökecek binaların mesuliyeti kime ait olur?” diye sordu.

Şirin, 1995 yılına ait de bir gazete kupürü paylaştı. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan’ın sözleri başlığa taşınmıştı: “Kaçak yapılara ruhsat verip bağış alıyoruz”. “Geçen dönemde kaçak yapılan binalara ruhsat verip bağış alındığını kabul eden Erdoğan, 27 Mart 1994’ten önce yapılmış binalarla ilgili herhangi bir yıkım düşünmediklerini daha önce açıkladığını söyledi. Geçmiş dönemde yapılan ve meşrulaşması sakıncaları olmayan binalara ruhsat verdiklerini, inşaat sahiplerinden de hibe aldıklarını belirten Erdoğan, bundan sonra da bu tür hibeleri kabul edeceklerini bildirdi.”

Bu tür hibeler kabul edilmeye devam ediliyor!

Kartal’da çöken binanın giriş katında bulunan kaçak tekstil atölyesinin yan binadaki işyeri ile birleştirilmesine engel olan kolonlarının kesildiği, utanmadan imar affına başvurulduğu ve 21 yurttaşa mezar olan binanın çökmesi sebebiyle ‘şehadete ulaşan’ yurttaşlarımız, Erdoğan ve beraberindeki ‘imar affı’ destekçisi yöneticilerin de katıldığı cenaze merasimiyle, 15 Temmuz Şehitler Camisi’nden uğurlandı.

Masal bitti.