Hamas Filistin davasının neresinde?

Hamas Filistin davasının neresinde?

28-07-2019 07:14

“Mossad Afganistan ve Mısırlı kökten dincilere silah sağlıyordu. Arap dünyasındaki köktendinci radikal İslami gruplar Mossad’ın kontrolü ve genel planı içerisindeydi. Mossad FKÖ’nün kontrolündeki Filistin sokaklarını Hamas’ın kontrolüne kaydırıyordu”

Alev Doğan

Hamas’ın, 2007’de yani iktidara gelişinin ardından bir yıl sonra; Gazze’de bulunan, 1956’da İsrail ile yaşanan çatışmalarda ölen Mısırlı ve Filistinlileri temsilen Mısır tarafından yaptırılan Meçhul Asker Anıtı’nı, dinen yasak olduğu gerekçesi ile yıktırması sanıyoruz siyasal İslamcıların Filistin davasında tutumunun ne olduğunu ortaya açık bir biçimde koyuyor. Üzerine yazılmış sayfalarca analize bedel bu örnekle yetinebilirdik ama biz siyasal İslamcılar gibi işin kolaycılığına kaçmayacağız ve işbu yazıda somut olgular ışığında Hamas’ın durduğu yeri ve misyonunu biraz açmaya çalışacağız.

Filistin davasının siyasal İslamcıların radarına girişi emperyalizmin yeşil kuşak projesi ile olurken, Sovyetler Birliği’nin çözülüşü ile birlikte İslamcı örgütler Filistin’de güçlenmeye başlıyor. İhvan’ın (Müslüman Kardeşler) bir bileşeni olan Hamas’ın 25 Ocak 2006 genel seçimlerinde iktidara gelmesi ile kamu binalarındaki Filistin bayraklarını indirip kendi bayraklarını astığı görüntüler hala hafızalarımızda zira.

Birinci İntifada ve Hamas

Hamas ya da açık adı ile Harakat al-Muqawama al-İslamiya’nın (İslami Direniş Hareketi) 1987’de birinci İntifada’nın hemen başında kurulmuş olması, siyasal İslamcıların, 1993 Oslo Anlaşması’na kadar süren bu direniş sürecini Hamas özelinde İslamcı hareketlere mal etme girişimlerine neden olsa da aslında işin perde arkası farklı. Zira birinci İntifada bir kişi ya da bir kurum tarafından başlatılmadığı gibi direnişin yerel liderliği, İsrail tarafından yönetilen sınırlar içindeki, Filistin Kurtuluş Örgütüyle (FKÖ) ilişkili El Fetih, Demokratik Cephe ve Filistin Komünist Partisi gibi gruplar ve organizasyonlar tarafından yapılmıştır. İsrail ordusunun 1000’in üzerinde Filistinliyi öldürdüğü,  120.000’den fazla Filistinliyi tutukladığı birinci İntifada’nın siyasi sonuçları başka bir yazının konusu olmakla beraber, bu süreçte başta Hamas olmak üzere İslamcı hareketlerin örgütlenmeye başladığı rahatlıkla görülebilmektedir. Sovyetler Birliği’nin çözülüşü ile beraber ABD emperyalizminin bölgede rahatlıkla at koşturduğu bilgisini de ekleyerek elbette…

Bölgede yaşayan anti-faşist ve anti-emperyalist Arapların ve Yahudilerin birbirlerinin yaralarını sağaltacakları ilacın reçetesini yazan Corc Habaş’ın FHKC’si (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi) ile Hamas gibi İslamcı yapıların davaya bakışındaki temel farkı göstermesi açısından, söze FHKC-Genel Komutanlık lideri Ahmed Cibril’in tanıklığına başvurarak devam edelim. Cibril, cihat için değil dava yolunda düşenlerin şehit sayılması adına fetva vermeleri için Filistin’de sayısız şeyhe ve din adamına başvurduğunu kimisinin İslami Emirlik kurulmadan bu fetvayı vermeyeceğini söylediğini kimisinin de korktuğunu belirtir.[1] Alıntısını yaptığımız bu tanıklık Filistin davasının ulusal bir karakterden, İslamcı bir karaktere dönüşmeye başlamasının göstermesi açısından da önemlidir.

Siyasal İslamcılar ve Filistin

1987’de bir örgüt formuna kavuşan Hamas’ın, bağlı olduğu İhvan’ın ve genel olarak siyasal İslam’ın, ABD emperyalizminin bölgedeki aparatçıkları olduğu herkesçe bilinen apaçık bir gerçek. 1973’te İslam Külliyesini kurar kurmaz bu külliyeyi İsrail makamlarına kaydettiren Hamas’ın kurucusu Şeyh Ahmet İsmail Hasan Yasin’in ta kendisidir. Devam edelim, Gazze’ye giden yardımların taşındığı tünellere kanalizasyon suyu basmak, göreve gelir gelmez dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e “aziz dostum” hitabı ile başlayan mektuplar kaleme almak gibi “icraatları” ile tanınan isim İhvan’ın lideri Muhammed Mursi’den başkası değildir. Daha açalım mı; örneğin davamız dedikleri Mavi Marmara’yı 20 Milyon dolar karşılığında hangi iktidar satmıştır? Bu örnekler yeterli değil ise tersinden bir soru soralım; Bugün üzerinden şov yapmaya çalışan siyasal İslamcı kadrolar o dönemde daha haritada yerini gösteremezken 1969’da enternasyonal dayanışma ruhuyla Filistin’e kim gitmiştir? Cevabı yekten verelim, bu memleketin bağımsızlığı için ölümü göze alan Deniz Gezmiş ve dönemin devrimci gençliği.

Hamas’ın emek düşmanlığı ve terör

Filistin halkı bütün sosyal ve ekonomik haklarına el konulduğu yetmezmiş gibi bir de Hamas’ın emek düşmanı politikaları nedeniyle tabir-i caizse tarihinin en zor sürecini yaşamaktadır. Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde bugün işsizlik yüzde 31, yoksulluk ise yüzde 35’e çıkarken, çalışanların da maaşlarının da ödenmediği bilinmektedir. Filistin Çalışma Bakanlığı’nın Filistinli emekçilerin haklarını korumak adına uygulaması gereken iş yasasını yalnızca kâğıt üzerinde geçersiz bir akit olarak görmesi bölgedeki emekçilerin sırtındaki kambura iyice yük binmesine neden olmuştur.

Tüm bu emek düşmanı politikaların yanında Hamas’ın Filistin davasına verdiği bir diğer zarar da sivilleri hedef alan intihar eylemleridir. İlki 6 Temmuz 1989’da Kiryat Ye’arim yakınlarında gerçekleşen ve 22 sivilin öldüğü bu eylemler İsrail’in zaten yeterince saldırgan olan politikalarını kaşımış ve Siyonist İsrail yönetimi bu saldırıların faturasını Filistinli sivillere çıkartmıştır. Ek olarak bu intihar saldırıları İsrail’de sağın yükselmesine zemin hazırlayarak, İsrail Birliği, Likud ve Kadima gibi sağcı Siyonist partilerin oyunu arttırmıştır. Zira Filistin davasının İslami bir karaktere kayması Siyonist İsrail’in de işine gelen bir durumdur. Eski Mossad ajanı Victor Ostrovsky “The Other Side of Deception” adlı kitabında İsrail’in konuya ilişkin tutumunu içinde yer aldığı çalışma grubundaki belgelere dayanarak şöyle aktarır;

“Mossad Afganistan ve Mısırlı kökten dincilere silah sağlıyordu. Arap dünyasındaki köktendinci radikal İslami gruplar Mossad’ın kontrolü ve genel planı içerisindeydi. Mossad FKÖ’nün kontrolündeki Filistin sokaklarını Hamas’ın kontrolüne kaydırıyordu”[2]

Sonuç yerine

ABD’nin başını çektiği emperyalist bloğun sponsorluğunda gerçekleşen ve yarım yüzyılı aşkın bir süredir varlığını devam ettiren bu Siyonist işgali tersine çevirecek tek güç hiç kuşkusuz anti-emperyalist mücadele. O yüzden bitirirken başlıkta sorduğumuz sorunun da cevabını verebiliriz; Hamas Filistin davasının tam karşısında.

 

[1] http://medyasafak.net/haber/990/fhkc-gk-lideri-ahmed-cibril-den-onemli-tanikliklar–tam-metin-tv-prog

[2] Victor Ostrovsky, “The Other Side of Deception”, Harper Collins Publishers, New York 1994, sf. 143. 197.