El Nusra: Suriye cihadının mantıki sonucu

El Nusra: Suriye cihadının mantıki sonucu

28-07-2019 07:12

ABD’nin Irak işgalinden sonra, Irak'ta yaşanan uzun süreli savaşta ciddi deneyim kazanan El Kaide bağlantılı gruplar, emperyalizmin Suriye sahasında deneyimli kuvvetlere ihtiyaç duyması sonucunda Suriye’ye yönlendirildiler.

Erkin Öztok

Suriye savaşının geldiği noktada verdiği görüntüyle ve gücüyle bir örgüt öne çıkmayı başarmış durumda. Modern ordular benzeri ekipmana sahip militanlarının çatışma videolarını sık sık yayınlayan, aynı zamanda İdlib’te bir İslam devleti kurmaya girişen bu örgüt El Nusra Cephesi ya da şu anda kendilerine verdikleri isimle Heyet Tahrir Şam(HTŞ). 2012 yılında El Kaide’nin Suriye kolu olarak ortaya çıkan bu örgüt, deneyimli çekirdek kadrosunun ve uluslararası desteğin etkisiyle yabancı cihatçıların ciddi bir kısmını çevresinde topladı. Bugün teçhizatı ve yapılanmasıyla bilindik cihatçılardan çok profesyonel bir ordu görüntüsü veren El Nusra’yı kökenleri ve kuruluşundan itibaren nasıl bir yol izlediği ile birlikte inceleyeceğiz.

Ne zaman kuruldu, kökenleri ne?

El Kaide’nin Irak kolu olarak kabul edilen Irak İslam Devleti(IİD) içinde bulunan Suriyeliler, savaşın başlamasıyla birlikte Suriye Ordusu’na saldırmak üzere Suriye’de görevlendirildiler. Bu gruplar 24 Ocak 2012 tarihinde internet üzerinden El Nusra Cephesi’nin kurulduğunu açıkladı. Bu açıklamayı örgütün de lideri olan Muhammed el Cevlani yaptı.

El Kaide kökenli olan bu gruplar, Selefi anlayışına sahip ve İslam Devleti kurma amacı taşıyan gruplar olarak tanınıyordu. ABD’nin Irak işgalinden sonra yaşanan uzun süreli savaşta ciddi deneyim kazanan bu gruplar, emperyalizmin sahada deneyimli kuvvetlere ihtiyaç duyması amacıyla Suriye’ye yönlendirildiler. Diğer taraftan Selefi ideoloji, savaş olmasından yararlanarak Suriye’yi yayılabileceği alan olarak seçmişti.

Kimler destekledi, nasıl gelişti?

Nusra Cephesi, uzun yıllardır benzer bölgelerde savaşarak deneyim kazanmış olan militanlarıyla kısa sürede sahada ciddi başarılar sağladı. İlk başlarda normal sayılabilecek silahlı çatışmaların yaşandığı Suriye savaşında, El Nusra tarafından yoğun şekilde intihar saldırıları, bomba yüklü araç saldırıları kullanılmaya başladı. Bu yöntemlere karşı Suriye Ordusu başlarda ciddi bir önlem geliştiremedi. Diğer taraftan El Nusra Cephesi militanları pek çok yerde kitlesel katliamlar ve kafa kesme yöntemleri kullanarak korku salmayı başardı. Adam kaçırma, yağma vb. olaylarla ise ciddi bir maddi kaynağa erişti.

El Nusra Cephesi’nin Suriye’de yayıldığı bu ilk süreçte Deyr-ez Zor ve Rakka bölgelerinin çoğu cihatçıların kontrolüne geçti. Savaşta gösterdiği bu başarılar El Nusra Cephesi’nin hızla özellikle yabancı cihatçıları bünyesinde toplamasını sağladı. Suriye Çölü olarak adlandırılan Suriye’nin doğu bölgesinde bulunan aşiretler ise büyük ölçüde Suudi, Kuveyt ve Katar paralarıyla satın alınarak Nusra’ya katılmaya yönlendirildi. Nusra’nın bu hızlı büyümesi ve sahada kazandığı başarılar ÖSO’ya bağlı diğer gruplarla gerginliklere sebep oldu. Bu gerginlikler zaman zaman silahlı çatışmaya dönüşse de bu dönemde ÖSO ile El Nusra arasında topyekün bir savaş olmadı.

Daha sonra IŞİD’i kuracak olan IİD’nin bir kolu olarak Suriye’deki savaşa katılan El Nusra Cephesi, uzun süre IİD’den maddi ve lojistik destek aldı. Bu süreçte ciddi bir güç haline geldi. 2013’ün Nisan ayında IİD’nin lider Ebubekir el-Bağdadi, Nusra Cephesi’ni kendilerinin kurduğunu ve Nusra Cephesi’yle birleşerek Irak ve Şam İslam Devleti(IŞİD)’ni kuracaklarını açıkladı. Bu açıklama üzerine El Nusra Cephesi lideri Cavlani IŞİD’le birleşmeyi reddetti ve El Kaide’ye bağlılıklarını açıkladı. Bu aynı zamanda El Nusra Cephesi’nin IİD’den ayrışması anlamına geliyordu. Kısa süre sonra Deyr-ez Zor ve Rakka’da iki örgüt arasında ciddi çatışmalar yaşandı. Bu çatışmaları IŞİD büyük bir zaferle sonuçlandırdı. El Nusra ise diğer gruplarla birlikte hareket ederek IŞİD’i, İdlib ve Halep kırsallarından kovdu.

Militanlarının ciddi kısmını ve destek gördüğü nüfusun çoğunu IŞİD’e kaptıran El Nusra buna rağmen sahadaki en güçlü gruplardan biri olmaya devam etti. 2012’de örgütün merkezi Deyr Ez Zor’dayken, 2014 yılındaki IŞİD saldırıları sonrası merkez İdlib oldu. 2015 yılının ilkbaharında İdlib’in cihatçılar tarafından ele geçirilmesinde ciddi başarı gösteren El Nusra tekrar bir yükselme ivmesi yakaladı. Aynı zamanda İdlib ve Halep bölgelerinde yerel halktan destek toplamak amacıyla örgüt, uzun süreli bir propaganda çalışması yürüttü. 2015 yılına gelindiğinde örgüt yerel halktan da ciddi bir destek almaya başlamıştı.

El Nusra Cephesi’nin, gerek kullandığı teçhizat ve silahlar itibariyle gerekse de hızlı büyüme ivmesiyle, Suriye savaşını çıkartan emperyalizmden ciddi bir destek aldığı hep gündemde oldu. Nitekim bu bazı örgüt yöneticilerinin verdiği röportajlarda da dile getirildi. Örgütün üst düzey üyelerinden Ebu El Ezz, 2016 yılında Alman gazeteci Jürgen Todenhöfer’e verdiği röportajda, “Evet, ABD Suriye’de bizi destekliyor ama doğrudan değil. Bizi destekleyen ülkeleri destekliyorlar. Ama bu destekten tatmin olmuş değiliz” ifadelerini kullandı. Amerikan yapımı TOW füzeleri ve diğer silahlarla ilgili ise, “Bu roketler sayesinde rejimle denge sağladık. Tanklarımız Türkiye üzerinden Libya’ya oradan da bize geldi, BM-21 çok namlulu roketatarlara eklendi” açıklamasını yaptı. ‘Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, İsrail ve ABD’den yetkililerin Suriye’ye geldiğini’ söyleyen el Ezz, bu kişilerin askeri eğitim verdiğini belirterek şu ifadeleri kullandı; ‘uydu kullanımı, roket, keşif ve termal güvenlik kameraları konularında uzman’.1 Halep’te El Nusra’nın ilk dönemlerinde birlikte savaşmış bir militanla yapılan röportajda ise, Nusra üyelerinin kim oldukları, nereden, nasıl geldikleriyle ilgili militan şu ifadeleri kullanıyor; “Cezayirliler, Tunuslular, Afganlar vardı. Ellerinde dolar dolu çantalarla Türkiye sınırından girdiler. Kurulmazdan evvel 8 ay bunlarla çalıştım. Bunların ne yönleri belliydi, ne de başları vardı.”.2

El Nusra, El Kaide’den ayrılıyor

2015 yılının Eylül ayında, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın davetiyle, Suriye’de Rus kuvvetlerinin operasyona başlamasıyla El Nusra Cephesi tekrar zor günler yaşamaya başladı. IŞİD ile birlikte El Kaide’ye bağlı olması dolayısıyla El Nusra Rusya’nın başat hedefleri durumuna geldiler. Rusya ve Suriye’nin baskıları sonucu ABD’de Nusra Cephesi’ne hava saldırılarında bulundu. Emperyalist ülkelerde cihatçıların gerçekleştirdiği terör saldırılarının bazılarında El Kaide’nin parmağı olması dolayısıyla da El Nusra, emperyalizmin istenmeyen çocuğu durumuna geldi. Erdoğan ise bu süreçte El Nusra’ya desteğini, “PYD DAEŞ’e karşı savaşıyorsa El Nusra da canla başla savaşıyor ona neden terör örgütü diyorsunuz?” ifadeleriyle verdi.3

Bütün bu olayların üzerine El Nusra Cephesi, 2016 yılının Temmuz ayında El Kaide’den ayrıldığını duyurdu ve ismini Şam Fethi Cephesi (ŞFC) olarak değiştirdi. Bu isim değişikliği emperyalist ülkeler tarafından yetersiz bulundu. Bunun üzerine örgüt, ÖSO bağlantılı bazı irili ufaklı gruplarla birleşerek Ocak 2017’de Heyet Tahrir Şam ismini aldı. Bu birleşmeye tepki gösteren örgüt içindeki El Kaide’ye yakın yöneticiler ve birlikle örgütten ayrıldıklarını açıkladı. Bu en radikal unsurların örgütten ayrılması emperyalist ülkeler için yeterli oldu.

El Nusra Cephesi’nden ayrılan ve El Kaide’ye biatı olan üst düzey üyeler tarafından, Şubat 2018’de Hurras el Din (Dinin Muhafızları) grubu kuruldu. Bu grup kendini El Kaide’nin Suriye kolu olarak tanıttı. Suriye’deki El Kaide bağlantılı ve El Kaide ideolojisine yakın pek çok grup Hurras el Din’e katıldı. Bir süre HTŞ ile aralarında çatışma yaşansa da şu anda HTŞ ve Hurras el Din aynı bölgelerde varlığını sürdürüyor ve Suriye Ordusu’na ortak saldırılarda bulunuyor.

El Nusra sahadaki tek ciddi güç durumuna geliyor

El Nusra, HTŞ olarak pek çok grubu bünyesine katarken, bu hamledeki amaç İdlib genelinde bir İslam Emirliği kurma sürecini hızlandırmaktı. Nitekim HTŞ kurulduktan birkaç ay sonra, Temmuz 2017’de, Ahrar Şam ve irili ufaklı ÖSO’cu gruplara dönük El Nusra dışındaki bileşenlerinin haberinin dahi olmadığı bir saldırı başlattı. Bir hafta içerisinde Türkiye sınırının tamamını Ahrar Şam’dan ele geçiren HTŞ, İdlib merkezinde ise tek hakim güç durumuna geldi. Ahrar Şam’ın ise silahlı gücü yarı yarıya azaldı. HTŞ bu saldırılara gerekçe olarak Türkiye’ye yakın grupların Astana sürecini desteklemesini gösterdi.

Geçtiğimiz sene Ekim ayında Türkiye ve Rusya arasında varılan Soçi Mutabakatına uyarak silahsızlandırılmış bölgeden ağır silahlarını çeken HTŞ ve ÖSO grupları kısa sürede tekrar birbirine düştü. Bu yılın ilk günlerinde HTŞ, Türkiye destekli ve militan sayısının 10 bine yakın olduğu ifade edilen Nureddin Zengi Harekeiti’nin Rusya’yla anlaşma yaptığını ve kendine saldıracağını iddia ederek Zengi Hareketi’nin elindeki bölgelere saldırıya geçti. 4 gün süren çatışmalar sonucunda Zengi Hareketi komple yenildi, militanlarının az bir kısmı Afrin bölgesine kaçabildi. Afrin bölgesinde HTŞ’ye saldıran Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu ise ciddi bir başarı gösteremedi. Bu süreçte Zengi Hareketi’ne destek vermek için Ahrar Şam önderliğindeki Ulusal Kurtuluş Cephesi HTŞ’ye savaş ilan etti. Fakat HTŞ, Ahrar Şam ve bağlantılı grupları da bir haftadan kısa sürede ağır bir yenilgiye uğrattı. Ahrar Şam öncülüğündeki gruplar neredeyse ellerindeki bütün bölgeyi HTŞ’ye teslim eden bir anlaşma imzaladılar.

HTŞ ve Türkiye destekli gruplar arasında yaşanan bu 12 günlük çatışmaların sonucunda İdlib bölgesi büyük çoğunluğuyla HTŞ’nin kontrolüne geçti. Bu grupların militanlarını kendisine katan HTŞ, 50 binden fazla militana sahip bir güç durumuna geldi. Diğer taraftan Soçi mutabakatı sonrası ağır silahlardan arındırılan ve Türkiye’ye ait gözlem noktalarının bulunduğu bölge komple HTŞ’nin kontrolüne geçti. Şu anda HTŞ, İdlib sahasında tek hakim güç durumunda. Şura meclisleri gibi ‘sivil’ araçlarıyla ise bir İslam Emirliği kurma yolunda ciddi mesafe kat etti. Geçtiğimiz Mayıs ve Haziran aylarında yaşanan çatışmalarda Suriye Ordusu kısmi kazanımlar elde etsede halen bölgede HTŞ’nin gücünü kırmaktan uzak durumda. Diğer taraftan HTŞ’nin bu saldırıları durdurmasında Türkiye’den giden TOW füzeleri gibi ABD menşeli silahların önemli bir role sahip olduğu görülmekte. HTŞ militanlarının bu saldırılarında görüntülere yansıyan teçhizatlarının ise modern orduların teçhizatlarından farksız olması desteğin boyutunu gözler önüne seriyor. Emperyalizm ve Türkiye bir yandan HTŞ’yi terör örgütü ilan ederken diğer taraftan silah desteği vermeye devam ediyor.

1- El Nusra: ABD bizim yanımızda – https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201609271025022523-suriye-el-nusra-abd-silah-yardimi/

2- El Nusra Cephesi’ne neden katıldım? – https://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/11/131106_elnusra

3- Erdoğan’dan Avrupa’ya: El Nusra’ya neden terör örgütü diyorsunuz? – https://gazetemanifesto.com/2016/erdogandan-avrupaya-el-nusra-iside-karsi-canla-basla-savasiyor-48958/