Devrimci demokrasinin öyküsü: Bu aşk burada bitmez?

Devrimci demokrasinin öyküsü: Bu aşk burada bitmez?

07-07-2019 07:35

Özgürlük ve Dayanışma Partisi, kurulurken, temel sloganlarından birini “Aşkın ve Devrimin Partisi” ile ifade etmişti. Aradan geçen 24 senede çok büyük bir değişim olmadı; aşkın kiminle ve nasıl sürdüğü geçtiğimiz seçimlerde niyetlerine dair çok şeyi açığa verdi.

Vedat Altan

Bütüne bakmak açısından teorik bir çerçeve zorunlu; bu nedenle devrimci demokrasinin tarihsel kökenlerine bakmak faydalı olacaktır. Devrimci demokrasi burjuva devriminin ürünüdür. Burjuvazinin tutucu ve gerici karakteri nedeniyle kendi devrim sürecinde restorasyon ve durgunluk yaratma eğilimine karşılık, devrimci demokrat hareket devrimi tamamlamak hedefiyle burjuvaziden organik ilişkisini keserek bağımsızlaşan, mücadelesini ve muhalefetini yükselten orta sınıf tepkisidir. Burjuvazinin öksüz bıraktığı demokrasi programını ilk devralanlar devrimci demokratlar olmuştur.

Devrimci demokratlar ile sosyalistler, birbirlerinden yapısal olarak çok farklı iki misyona sahipler. İlki, bir eski devrimi tamamlama görevi ile diğeri kendine özgü ve işçi sınıfına mal ettiği bir gelecek projesi ile belirlenir. Bu iki yolun çeşitli nesnelliklerde çakışması, kavşak noktalarında karşılaşması ya da birbirlerine dönüşmeleri az rastlanır olgular değil. Bu gibi sonuçlar ve somut ilişkiler bir teorik ayrıştırma ihtiyacını yok saymamızı gerektirmiyor. Ayrışmanın en olgun halininse ifadesini program düzeyinde bulması hedeflenmelidir.

Birincisi, devrimci demokratik hareket burjuva devrim öncesinde kapitalist kuruluş hedefine, sonrasında ise sürecin olumsuz yan ürünlerine ve muhalefete yönelir. Bunlar, devrimci demokrasinin burjuvaziden organik bağımsızlığını yansıtıyor. Ancak, ikinci olarak, organik bağımsızlık, siyasal ufkun yine burjuvazininkiyle sınırlandığını bizlere unutturmamalı. Üçüncü olarak devrimci demokrasinin en genel anlamda orta sınıf tepkisi olduğu bilinmelidir. “Bu tepki somutta hangi toplum kesiminde ifadesini bulacak” sorusunun yanıtı, eldeki her örnekte değişik görüntüler kazanabilir: Rusya’da önce aydınlarda sonrasında köylü kesimlerde, bir dönem “kapitalist olmayan yol”u zorlayan ülkelerde yerel, ulusal ve küçük burjuvazide devrimci demokrasi ile karakter buldu. Kimi yerlerde öğrenci gençlik, kimisinde köylülük, özgün konjonktürlerde kısmen işçi sınıfı hareketin etki alanını oluşturdu. Ne olursa olsun muhalefetin ve mücadelenin içinde “eriyerek” mukavemet etme geleneğinden hiç vazgeçmedi.

Türkiye’de Devrimci Demokrasinin gelişip serpilmesi ise 1960’lı yıllarda gerçekleşiyor. “İlerici Subaylar”, “Yön-Devrim Dergisi”, FKF den Dev-Genç’e giden yol vb. dönemin dünyadaki yükselen sol dalgasına bakarak, yılların bunalımını üzerinden taşıyan gençlik, hızlı çözümler arama peşine, 1923’te “yarım kalan” burjuva devrimine sarılmakta çözüm buluyor. Konumuz son yerel seçimler olduğunda, bu tarihsel girişin güncel halini sosyalist sol içinde görmek çok imkansız değil.

Alper Taş’a yakından baktığımızda ise herkes tarafından sevilen, Karadenizli, İmam Hatip kökenli, kapsayıcı, üslubu sert olmayan bir kişilik olarak karşımıza çıkıyor. Belediye başkanlığı seçimleri süreçlerinde tam da istenilen profilde bir aday görüntüsü için yeterlidir. Yerel seçimlerin temel derdi biraz da bu değil midir? Programın geri itildiği, hemşericiliğin öne çıkarıldığı, bol keseden savrulduğu, projeciliğin havada uçuştuğu, hesapsız kitapsız vaatlerin döndüğü bir dönemdir. Unutulan ise programın geri çekildiğidir; siyasetin ana belirleyeninin programı ise ortalıkta yok denecek kadar azdır. CHP için bulunmaz aday ise bulunmuştur. Programın geri çekildiği ve “pragmatizmin” bu kadar çok konuşturulduğu bir yerde sorunsuz bir aday görüntüsü herkese yarayacaktır. Bu aynı zamanda sosyal-demokratlar ile sosyalist solun barışması için de bir fırsattır; düzenin ana bekçileri bile bu tip birlikteliklere hiç ses çıkarmaz.

Düzene entegrasyon

Bunun için Alper Taş’ın seçim programına bakmamız yeterli olacaktır. Bu programın oluşturulmasında ÖDP ne kadar müdahil olmuştur bilemeyiz, ama CHP’nin kendi ana programı ile ters düşmemesi için bir filtreden geçirdiğini söyleyebiliriz. Açıklanan programın başlıkları şu şekilde; kentsel dönüşüm ve kriz, iş bulma ağı kuracağız, sosyal yardımlar 3 katına çıkacak, kültür ve sanat geri dönecek, kadın sığınma evleri, kent engellilere uygun olacak, alzheimer merkezi kurulacak, çocukların süt ihtiyacını karşılayacağız, esnafın yüzü gülecek, risk haritası oluşturacağız ve müdahale edeceğiz, eğitim sorunu, mültecilerin kayıt dışı çalışması ve nefret söylemine karşı çalışmalar, hayvan hakları ve doğa, hava kirliliği. Başlıklara baktığımızda net olarak görülen durum, merkezi iktidarın çözmesi ve planlaması gereken sorunlar üzerine bir program var. Çoğu sorunun çözümü için herhangi bir kaynak planlaması bile olmadan sayılan bu başlıklar seçim programının içeriğine yedirilmiş gözüküyor. Belki de sorulması gereken esas soruyu sormak gerekiyor? Belediye hizmetlerinin sınırı nerede başlıyor nerede bitiyor? Merkezi iktidarın çözmesi gereken sorunlar nelerdir?

Sosyalizmin içinin boşaltılması

Bu gibi belediye seçimlerinde sosyalistleri bekleyen tehlike gündelik projecilik ve hedefsiz mücadele hattıdır. Tarihsel kökleri itibarı ile devrimci demokrasinin sistem içi çözümlerine yatkınlığı, aşamacı devrimci teorisi ile her türlü ekseni kendi alanının içine alması, reformist damarı ile de sosyalizm mücadelesinin içini boşaltmaktadır. Nihai hedeften uzaklaşan her türlü bakış açısı, güncel hedef diyalektiği adına tarihsel çıkarların kazanımlarını feda edip, tarihsel çıkarlar hesapsız bir şekilde mahkum edilmektedir. Halkımızın anlamayacağı tezi üzerinden güncel sorunlara dair çözüm sunulması vb. edilgen ve içinde “erimeci” yaklaşımlar sosyalist soldan gelenlerin sosyal demokratlar ile her zaman işbirliği yapmasının önünü açmaktadır.

Sadece sosyal demokratlar ile işbirliğinin önünü değil, eski faşist kırmaları ile amorf ve hedefsiz ittifakların içine girmeleri de cabasıdır.

İdeolojik sapma

Verili duruma başta olmak üzere herhangi bir belediye başkanlığı ile yapılacakların sınırları vardır. Bu sınırların zorlanması ya da sınırları içinde yapılabilecekler, sizin perspektifiniz ve ideolojik tutarlılığınız konusunda ipuçları vermektedir. Üst belirleyenin sosyal demokrasi olduğu bir yerde belediye hizmetleri ve sınırları sosyal demokrasinin çizdiği ideolojik sınırlar içinde yer bulacaktır. Aslına dönüş ya da rücu gibi başlıklar ise unutulmalıdır. Kapitalizmin yasallığının işlediği yerde yalnızlaştırılmış bir belediyeciliğin ömrü ise malumumuz çok uzun olmayacaktır. Referans noktalarınız ideolojik söylemleriniz son kertede sosyal demokrasiye bağlanacaktır. Orta yolculuk sizi bir yerden bir yere götürmez, en fazla mücadelenin enerjisini bir yere akıtmanızı sağlar, önemli olan bu enerjiyi nereye aktardığınızdır.