CHP’nin mükerrer tarihi

CHP’nin mükerrer tarihi

30-11-2019 08:53

Toplumun yüzünü sosyalistlere dönmesi ve yıllar boyunca devam eden CHP’nin yenilgisi parti içinde bir kıpırdanma oluşturdu. Bu kıpırtı elbette CHP yöneticilerini harekete geçirdi ve İnönü noktayı ünlü sözleriyle koydu: “Ortanın solunda olmanın sosyalist parti anlamına gelmediğini” ifade eden İnönü, “CHP sosyalist değildir, sosyalist parti olmayacaktır” dedi.

Derin Demir

Türkiye Muharrem İnce gündemi ile beraber tekrar CHP’yi konuşuyor. Ancak bu kez konuşulan Muharrem İnce’nin Erdoğan’ı ziyaret edip etmemesi ile başlayan ve CHP yönetimine kadar eleştirilen süreçte kimlerin koltuğunu hak edip etmemesi tartışmasına dönüştü. Burjuva siyaseti çerçevesinde bugünden bakıldığında oluşan tabloda Erdoğan’ın “dişime göre muhalif bulamadım” demesine bu anlamda şaşmamalı.

Peki örneğin bir genel başkan olarak Kılıçdaroğlu’nun durduğu yerin sorgulanması CHP içerisinde yeni bir mesele mi? Bu yüzden bir miktar CHP tarihine bakmakta fayda var.

Kuruluş döneminde CHP’ye atfedilen “devlet kuran parti” söylemi boşa değildir. 4 Eylül 1919’da gerçekleşen Sivas Kongresi ile ilk adımın atıldığı parti resmi olarak 9 Eylül 1923 yılında “Halk Fırkası” adı ile kuruldu. Parti, 10 Kasım 1924’te “Cumhuriyet Halk Fırkası”, 9 Mayıs 1935’te, Mustafa Kemal’in son kez katıldığı kurultayda “Cumhuriyet Halk Partisi” adını aldı. “Türkiye devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimcidir” şeklindeki CHP’nin altı ilkesi de 1937’de Anayasaya eklendi.

“Milli şef” İnönü

Mustafa Kemal’in ölümünün ardından toplanan 1. Olağanüstü Kurultay’da Cumhurbaşkanı İsmet İnönü “değişmez genel başkanlığa” seçilmiş, Mustafa Kemal’e “Ebedi Şef”, İsmet İnönü’ye de “Milli Şef” unvanı verilmişti. Çok geçmeden yapılan tüzük değişikliği ile başbakanın aynı zamanda parti genel başkanı olması yasaklandı.

1946’da kurulan Demokrat Parti (DP) ile Türkiye artık çok partili döneme geçiş yaptı. 1947’de toplanan 7. Kurultay’da İnönü, genel başkan seçildi. Ancak 1950’de yapılan seçimlerde CHP’nin 27 yıllık iktidarı sona ermişti. DP oyların yüzde 53,3’ünü alarak tek başına iktidara geldi.

1951 yılında yapılan ara seçimlerde CHP’nin yenilgisi, parti içi tartışmalara neden olsa da İnönü yeniden genel başkanlığa, Kasım Gülek de genel sekreterliğe seçildi. Genel başkan ve genel sekreter arasında ciddi tartışmalar bir kenara bırakılarak DP’nin ezici gücü karşısında bir zorunlu birliktelik sağlanıyordu. Bugün de benzerini yaşadığımız şekilde, DP iktidarı karşısında bir ittifak “zorunlu” hale gelmişti! Hürriyet Partisi ile ittifaka giden CHP, gerçekleşen ilk seçimde DP’nin gücünü zayıflatamadı ve Gülek genel sekreterlikten istifa etti. 1960 ihtilali ile birlikte DP’nin yöneticilerinin tutuklanması ve Adnan Menderes’in idamının ardından toplanan kurultayda İnönü ve Gülek birbirlerine karşı kılıçları çekmişti. İnönü’nün “ya o ya ben” dediği ünlü 15. Kurultay’da İsmail Rüştü Aksal genel sekreterliğe getirildi. Kasım Gülek, Nihat Erim ve Avni Doğan’da bir sonraki kurultayda partiden ihraç edildi ve Türkiye ilk kez 15 Ekim 1961’de gerçekleşen seçimlerde koalisyon ile tanıştı: CHP-Adalet Partisi (AP) koalisyonu.

1964’te İnönü yeniden genel başkan seçildi, ihraç süresinin ardından Nihat Erim parti meclisine girdi. Türkiye İşçi Partisi’nin de milletvekili çıkardığı 1965 seçimlerinde CHP 134 milletvekili, AP ise 240 milletvekili çıkardı. CHP yenilgi üstüne yenilgi alıyordu.

“CHP sosyalist değildir, sosyalist parti olmayacaktır”

TİP’in seçimlerde elde ettiği başarı gözleri CHP’ye çevirdi. Toplumun yüzünü sosyalistlere dönmesi ve yıllar boyunca devam eden CHP’nin yenilgisi parti içinde bir kıpırdanma oluşturdu. Bu kıpırtı elbette CHP yöneticilerini harekete geçirdi ve İnönü noktayı ünlü sözleriyle koydu: “Ortanın solunda olmanın sosyalist parti anlamına gelmediğini” ifade eden İnönü, “CHP sosyalist değildir, sosyalist parti olmayacaktır” dedi. Yükselen yıldız Karaoğlan ise İnönü’nün söylemini destekleyerek “ortanın solu, partinin sosyal yenileşme döneminin bilincine varış demektir” ifadelerini kullandı ve Bülent Ecevit genel sekreterlik görevine getirildi.

“Ortanın solu” meselesi çok kişiyi rahatsız etti parti içinde. Turhan Feyzioğlu öncülüğünde 49 milletvekili partiden istifa ederek Güven Partisi’ni kurdu. 12 Mart 1971 darbesinin ardından AP Genel Başkanı Süleyman Demirel’in başkanlığındaki hükümet istifa etti. CHP’den ayrılan Nihat Erim hükümeti kurmakla görevlendirildi.

5 Mayıs 1972’de toplanan Olağanüstü Kurultay’da 33 yıllık genel başkan İsmet İnönü görevinden istifa etti ve genel başkanlık koltuğuna Bülent Ecevit oturdu. 1973’deki seçimlerde -yıllar sonra- CHP 185, AP ise 149 milletvekili çıkardı. 1974’te de CHP-Milli Selamet Partisi (MSP) koalisyon hükümeti kuruldu.

 Bitmeyen tartışmalar…

Parti içinde “demokratik sol” ve “ortanın solu” kavramlarına ilişkin tartışma bitmemişti. Bu tartışmalarda öne çıkan Deniz Baykal ve dört MYK üyesi istifa etti. Bu olay sonrasında alınan kararla parti meclisi ve merkez yönetim kurulu kaldırıldı, yerine 21 kişilik ”Genel Yönetim Kurulu” oluşturuldu. Ecevit, yeniden genel başkan seçildi. 1979’da gerçekleşen ara seçimlerde 5 milletvekilliğini de AP kazandı. Ecevit istifa etti ve yeni hükümet Süleyman Demirel tarafından kuruldu.

Türkiye bu tartışmalarla 12 Eylül’e ilerliyordu. 1980 darbesi sonrası Ecevit, CHP Genel Başkanlığından istifa etti, aynı kökenden gelen birçok yeni parti de siyasi hayatına başladı. Kurulan Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin (SHP) başkanlığına önce Aydın Güven Gürkan, ardından Erdal İnönü geçti. Bu arada Rahşan Ecevit Demokratik Sol Parti’yi kurdu, böylece Ecevit için yıllarca devam eden CHP mücadelesi de sona erdi…

1989 yerel seçimlerinde SHP birinci parti çıktı ancak 1991 seçimlerinin ardından Süleyman Demirel’in başbakanlığında DYP-SHP koalisyonu kuruldu.

1992’de yeniden açılan CHP’nin gerçekleştirdiği kurultay ise Deniz Baykal’ın genel başkanlığı ile sonuçlanmıştı. Parti genel sekreterliğine daha sonra AKP’de Kültür ve Turizm Bakanı olacak olan Ertuğrul Günay seçildi.

1993’e gelindiğinde SHP’nin genel başkanı Murat Karayalçın oldu. 1995’te SHP, CHP’ye katıldı ve genel başkanlığa Hikmet Çetin seçildi. Çetin, CHP’nin 5. Genel Başkanı oldu.

1995’te ise Deniz Baykal CHP genel başkanlığına oturdu ve DYP-CHP koalisyon hükümeti geldi. Hükümetin başarısız olmasıyla 24 Aralık 1995’te yapılan seçimi Refah Partisi (RP) kazandı.

18 Nisan 1999’daki seçimde CHP’nin meclise girememesi ile Baykal genel başkanlıktan istifa etse de kısa sürede geri dönerek 2010 yılında hakkında kaset skandalı patlayana kadar görevine devam etti.

Partinin 33. Kurultayında ise CHP koltuğuna Kemal Kılıçdaroğlu oturdu.

Kısaca…

Bugün CHP ve özelde Kılıçdaroğlu tartışmalarına bakarken CHP’nin içindeki koltuk tartışmasının da, siyasi hat tartışmasının da, örgüt tartışmasının da kurulduğundan beri süregeldiğini görmek gerekir. Bunun nedenlerinden biri, CHP’nin koskoca tarihindeki büyük başarısızlıklarsa diğeri –ve bununla bütünlüklü şekilde- ilkesel olarak doğrusal bir ivme izleyememesidir. Ancak çokça yazdığımız üzere tarihte sosyal demokrasinin rolünü unutmamak önemlidir. Sosyal demokrasinin her zayıflama sürecinin ardından gelen gerici, faşist iktidarlar sosyal demokrasinin siyasetteki beceriksizliğini de ortaya koyuyor, elbette bir tercih değilse!