Boko Haram

Boko Haram

28-07-2019 07:08

Neo-Liberal programların yarattığı aşırı yoksulluk ve yüksek işsizlik Boko Haram’ın insan kaynağını oluşturan nesnelliği yaratıyor: Mutlak yoksulluk oranları yüzde 60’larda seyrederken Boko Haram’ın aktif olduğu Borno eyaletinde yüzde 70’i buluyor. Ayrıca genç işsizliğin yüzde 40’lara dayandığını belirtmiş olalım

Fırat Çağdaş Ay

SSCB’nin dağılmasından bu yana insanlık çoğunlukla cihatçı terör örgütlerinin farklı coğrafyalarda ortaya çıkışına ve bunların yarattığı yıkıma tanık oluyor. Bu örgütlerin İslam’ı yorumlama biçimlerinden tutun, toplumsal formasyonun getirdiği özelliklere, emperyalist ve kapitalist ülkelerle ilişkilenme biçimlerine kadar farklılaştığını görüyoruz. Cihatçı örgütlerin Afrika ayağının bir üyesi de, Nijerya’nın kuzeyinde bulunan Chibok şehrinden 2014 yılında, 276 kız çocuğunu kaçırarak dünyanın gündemine oturan Boko Haram. IŞİD ile paralel zamanlı olarak gösterdiği yükselişten sonra etkin olduğu büyük çaplı bölgeler elinden kurtarılmış durumda. 2015 yılında kanlı saldırıları zirveyi buldu: 2015’te 5000’den fazla insan katleden örgüt 27 binden fazla insanın yaşamından eden, milyonlarca insanın bölgeden göç etmesine neden olan terör faaliyetini sürdürmekte. Son olarak 2016’ın Ağustos ayında, 2009 yılında örgütün başına geçen ikinci adam  Ebu Bekir Şekau’nun IŞID’in Nijerya kolu olarak faaliyet yürütmeyi reddetmesi üzerine 2 ayrı fraksiyona bölündü; Boko Haram ağırlıklı olarak kadınların kullanıldığı intihar saldırıları ile bölgedeki terör faaliyetlerine devam ediyor[1].

Ortaya çıkış koşullarının derin bir analizi yapılabilir fakat yazımızın vuruş kotası bizim açısından bir frenleme getirirken aynı zamanda Boko Haram’ın oluştuğu konjonktürü tarif etmek için Nijerya’nın toplumsal formasyonuna bir bakışı kabaca yapmamızı olanaklı kılıyor.

Emperyalizme bağımlılık: Yoksulluk ve terör 

Afrika, kapitalizmin emperyalist aktörlerinin paylaşım planlarının her daim odağında olmuş coğrafyalardan bir tanesi. Bu aktörlerin işgal ettikleri yerlerde iddia edilenin aksine düzenden çok düzensizlik bıraktıkları açık bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Kapitalizmin tekelci aşamaya geçişi ve sermaye ihracının önem kazanmaya başlamasıyla birlikte emperyalist-kapitalist sistem geri dönülmez bir şekilde eşitsiz ve bileşik gelişim yasasının gözlemlendiği bir formasyona evrildi. Bu eşitsiz ve bileşik gelişim, emperyalist aktörlerin direk ya da dolaylı müdahaleleri nedeniyle zayıf halka ülkelerde çelişkilerin birikmesine devinim kazandırmıştır. Emperyalist aktörler girdikleri bölgelerde en gerici sınıflarla iş birliğine girişmiş ve bu bölgelerde kapitalizmin gelişimini gerici unsurların lokomotifine bırakmıştır. Bağımlı kapitalist ülkelerde bu nesnelliğin ürünü terör, askeri darbeler, aşırı yoksulluk olmuştur ve sonuç olarak görece geri burjuva demokrasilerine gebe olmuştur[2].  Keza bu teorik özetleme Nijerya’da aynı şekilde vücut bulmuştur.

İngiliz emperyalizminin 19. yüzyılda sömürgesi haline gelen Nijerya’nın güneyi 1902-1903 yılını bulduğumuzda Kuzeydeki Hausa-Fulani etnik kökenli Sokoto Halifeliğini ortadan kaldırmış ve bu bölgelere de hakim olmuştur[3]. Fakat bölgedeki geri şeriatçı hukuk düzenine dokunmamış bölgedeki emirlerle iş birliğine gitmiştir[4]

Nijerya’nın 1960’ta bağımsızlığını kazanması ve ardından altı yıl süren sivil hükümetten sonra birbiri ardına gelen askeri darbeler sonucunda ancak burjuva demokrasisine istikrarlı olarak 1999 yılında geçiş yapabilmiştir. Frensiz ABD tipi başkanlık sistemine sahip olan ve yanında federal bir devlet olan Nijerya, içinde yüzlerce farklı dil barından birçok etnik, dini, mezhepsel farklılığı da barındırıyor. Ülke demografisini neredeyse yarı yarıya diyebileceğimiz bir oranda Hristiyan ve Müslümanlar oluşturuyor. Ülkenin kuzeyini Müslüman nüfus oluştururken, güneyinde ise Hristiyanların çoğunlukta olduğu eyaletler oluşturuyor. Nijerya bağımsızlığını kazandığında kuzey bölgesi birçok etnik topluluk barındırsa da (Kuzey Doğu’da Kanuriler gibi) Müslüman Hausa-Fulani çoğunluğa sahip. Zaten Boko Haram’ın da etkili olduğu bölgeyi Hausa-Fulani grubu oluşturuyor. Ayrıca Nijerya federal anayasası seküler olmasına rağmen Zamfara eyaletinin Ocak 2000’de şeriat ceza hukukuna geçişi ile 12 kuzey eyaleti de 2000’li yıllarda şeriat yasalarına geçiş yapmış fakat uygulanması ve toplumun eğitim durumu gibi birçok etken yüzünden pratik ile yasalar arasında açı oluşmuş; bu da Boko Haram gibi birçok Selefi grubun tepkisine neden olmuştur[5].

Nijerya ekonomisinin son yıllarda yaşadığı küçülme yanı sıra Afrika’nın en büyük petrol rezervlerine sahip olmasına rağmen yoksulluk ve işsizlik (özellikle genç) sorunu ortaya çıktı. Petrole bağımlı ekonomisi ve onun dışında tarım alanlarının iklimsel olarak istikrarsız olması, iklim ve petrol fiyatlarının dalgalanması gibi birçok etken gibi kırılganlıkları bulunuyor. IMF ve Finans kapital ile olan bağımlık yapısının yanı sıra geçmişten bugüne birçok yabancı enerji tekelinin oyun sahası durumda( Exxon, Royal Dutch Shell Plc, Chevron Corp., Total SA and Eni SpA gibi)[6]. Neo-Liberal programların yarattığı aşırı yoksulluk ve yüksek işsizlik Boko Haram’ın insan kaynağını oluşturan nesnelliği yaratıyor: Mutlak yoksulluk oranları yüzde 60’larda seyrederken Boko Haram’ın aktif olduğu Borno eyaletinde yüzde 70’i buluyor. Ayrıca genç işsizliğin yüzde 40’lara dayandığını belirtmiş olalım[7]. İngiliz emperyalizmin etkisi ile resmi dilin İngilizce olması durumu gibi, Nijerya’nın kuzey bölgelerindeki etnik ve dilsel farklılık yüksek öğretimin sorunlarına neden olmuş bu da ‘’batılı’’ eğitimin düşmanlaştırılmasına zemin hazırlamasının yanında yetişmiş insan gücüne olan yoksunluğu da doğurmuştur[8].

Kısa bir anlatı: Bir terör örgütünün gelişimi

Çad gölü havzasının, ülkesel ölçekte alırsak Nijerya başta olmak üzerine Çad, Nijer, Kamerun’un karşılaştığı Boko Haram cihatçı terörü Nijerya halkı için büyük sorunlar oluşturuyor. Bilinen adıyla Boko Haram, örgütün ortaya çıktığı Kuzey Nijerya’da yerel bir dil olan Hausa dilinde ‘’Batılı eğitim yasaktır’’ ya da daha geniş bir etimolojik çerçeveden alırsak ‘’Batı medeniyeti haramdır’’ anlamına gelmektedir[BA1] [9]. Bir dönem Batı’da  “Nijerya Talibanı” adıyla da anılsa da cihatçı terör örgütünün asıl adı: “Cemaatu Ehlü’s-Sünne Li’d-Dava ve’l-Cihad ala-Menheci’s-Selef” yani “Selef Yöntemi Üzerine Ehl-i Sünnet Davet ve Cihat Cemaati”dir [10]. 2000’li yıllarda kendini selefi-cihatçı merkezi yapılanmalı terör örgütü olarak Muhammed Yusuf liderliğinde ortaya çıkmıştır.

Muhammed Yusuf’un başını çektiği Boko Haram 2000’li yılların başında ve Maiudugri eyaletinde petrol zengini Muhammed Indimi’nin yaptırdığı camii (ayrıca Sufi şeyhlerine karşı selefi grupları da finanse etmiştir) çevresinde oluşan selefi gruplardan ortaya çıkmıştır. Muhammed Yusuf yerel dillere Arapçadan çeviri yapabilme yeteneği ve hitabeti ile hızla bölgede toplumsallaşan bir etkiye sahip olmuştur. Eyalet siyasetçilerinin selefi grupların desteğini almaya çalışması Muhammed  Yusuf gibi selefi grupların etkisini arttırmış bir nevi göz yumulmuştur. Sonrasında ortaya çıkan anlaşmazlık ve diğer selefi gruplarla olan çekişmeler 2007 yılında bir milat noktasına ulaşmış bu da Muhammed Yusuf’un başını çektiği Boko Haram’ın söyleminin farklılaştırmış ayrı bir noktaya evriltmiştir. 2009 yılında Boko Haram’ın 14 militanının, asker ve polisin ortak operasyonunda vurulması üzerine Boko Haram 20 kilisenin yakılması 40 Hristiyan’ın öldürülmesi gibi kanlı eylemlere ve ayaklanmalara başvurmuş 800’den fazla cihatçı teröristin öldürülmesi, Muhammed Yusuf’un tutuklanmasının ardından yargısız infaz edilmesi üzerine başa ikinci adam Ebu Bekir Şekau geçmiştir. 2009 yılındaki örgütün liderinin değişmesi sonrasında Boko Haram’ın kanlı saldırıları katlanarak artmıştır. Örgütün uluslararası bağlantıları artmış El Kaide ile ilişkilenmesi sonrası IŞİD’in ortaya çıkışı ile Boko Haram terörü bir İslam devleti kurulması iddiasına dönmüş birçok askeri operasyon sonucu 7 yılı aşan çatışmalar sonucu ele geçirdiği bölgelerin büyük çoğunluğu temizlenmiştir.

Özetlersek, Boko Haram’ın çıkış koşullarını aslında Afrika’nın emperyalist-kapitalist sistemdeki öyküsünün tipik bir öyküsünü oluşturuyor. Nijerya’da burjuva siyasetçilerin birçok kez Boko Haram’ın bitirilmesi veya bitip bitmediği üzerine yaptığı tartışmalar bir yana Boko Haram terörünün fay hatları halen yerli yerinde duruyor.

[1].Mbah Fidelis,’’ Nigeria’s Chibok schoolgirls: Five years on, 112 still missing’’

https://www.aljazeera.com/news/2019/04/nigeria-chibok-school-girls-years-112-missing-190413192517739.html (SGT : 21.07.2019 00.19)

[2]Emperyalist-kapitalist sistemin tekelci dönemde eşitsiz ve bileşik gelişimine dair sade bir makale için bkz : Kılçer Kurtuluş (2017) , ‘’Emperyalizm ve Sosyalist Devrim ‘’ , Marksist Manifesto, S: 3 , s.9-22

[3] Gunnar J. Weiman , ‘’Islamic Criminal Law In Northern Nigeria ‘’, Amsterdam University Press , 2010 , s.17-18

[4] Gunnar J.Waimen , age s.18

[5] Alexander Thurson , age s.115

[6] Bkz: Oil Giants Note — Nigeria Now Has a Chance to Open Its Fields

https://www.bloomberg.com/news/articles/2019-07-16/oil-giants-note-nigeria-now-has-a-chance-to-open-its-fields (SGT:23.07.2019 00.:47)

[7] AKİNİOLA Olabanji (2005) , ‘’ Boko Haram Insurgency in Nigeria: Between Islamic Fundamentalism, Politics, and Poverty’’, Routledge , s.13

[8] Alexander Thurson, age s.72

[9] THURSON Alexander , ‘’Boko Haram: The History of an African Jihadist Movement’’ , Princeton University Press ,2018 , s. 13

[10] Ibrahim Bachir Abdoulaye , Hayri Ömer, Emrah Kekilli, ‘’Bir Örgütün Anatomisi : Boko Haram’’ , SETA , S:214 (2017) ,s.8

[BA1]