23 Haziran sonrası: Kartlar yeniden mi karılır?

23 Haziran sonrası: Kartlar yeniden mi karılır?

30-06-2019 08:45

Başkanlık seçiminde yüzde 50’lik barajın AKP tarafından değiştirilmek isteneceği gündeme gelebileceği gibi partili cumhurbaşkanlığı tartışmaları da burjuva siyasetin konusu olmaya namzet başlıklar.

Ali Ateş

23 Haziran seçimlerinin değerlendirmesinin bir kısmı AKP’nin neden oy kaybettiği sorusunun yanıtlanması diğer kısmı ise bundan sonrasında nasıl bir gelişme olacağına dair kestirimler oluşturuyor. Bir referandum şekline dönüşen ve Erdoğan’ın neredeyse kendisini ortaya koyduğu 23 Haziran seçimi, düzen siyasetinde taşların oynayacağını ve kartların yeniden karılacağının işaretlerini fazlasıyla veriyor.

Daha düne kadar yerden yere vurulan CHP’nin 23 Haziran seçimleriyle birlikte konsolidasyonu bir veri olarak not edilmelidir. Bununla birlikte AKP içinde yürütülen tartışmalar ile Gül-Babacan ve Davutoğlu çıkışları, merkez sağda önemli değişimlerin yaşanacağı açık olarak gösteriyor. Başkanlık rejimiyle birlikte ittifaklar politikasının gündeme geldiği böylesi bir tabloda, yeni ittifakların nasıl kurulacağı, burjuva düzenin yapısını da belirliyor. Önümüzdeki dönemde seçim yasasında yaşanacak bir değişiklik ile başkanlık sistemindeki bazı tadilatların gündeme gelme olasılığı hesap edilebilir. Örneğin başkanlık seçiminde yüzde 50’lik barajın AKP tarafından değiştirilmek isteneceği gündeme gelebileceği gibi partili cumhurbaşkanlığı tartışmaları da burjuva siyasetin konusu olmaya namzet başlıklar.

İttifaklar politikası

Başkanlık rejimine geçişte en fazla dillendirilen tez, “koalisyon dönemlerinin biteceği” ve “merkezi-güçlü iktidar” vurgusuydu. Ancak söylenenler bir kez daha boşa düşmüş tersinden yüzde 50’lik baraj, koalisyonları seçim sonrasına değil seçim öncesine taşıyan bir işlev görmüştür. İttifaklar politikası olarak karşımıza çıkan  bu durum ve iki turlu seçim olgusu düzen siyasetinde programları ve ideolojileri geride tutan ve politik çıkar üzerine kurulu bir mahkumiyet durumu yaratmışa benziyor. Burjuva siyasetin mantığı açısından partilerin birbirine giderek benzemesinin kendileri adına yararlı yanları açık olsa gerek. Ancak bugünkü durum, AKP iktidarı düşünüldüğünde ve MHP’nin bir yenilgi yaşama olasılığı karşısında işlerine gelmeyecek yanlar da barındırıyor. 23 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan CHP, İP, SP, HDP şeklinde gayri-resmi ittifak AKP rejiminin bütün dengelerini bozmuştu. Yine benzer şekilde önümüzdeki başkanlık seçimlerinde de benzer bir durumun oluşması üzerinde durulması gereken olgularından başında geliyor.

Bu durum aynı zamanda önümüzdeki dönemde başka ittifakların kurulup kurulmayacağını belirsiz kılıyor. Burjuva siyaseti pragmatisttir ve bugün söylenen yarın unutulur ve seçimleri kazanmak için her türlü takla atılabilir. Bu AKP için de geçerli MHP için de… HDP söz konusu olduğunda bu belirsizlik, seçimlerden bir kaç gün önce sızdırılan Öcalan mektubunda olduğu gibi varlığını koruyor.

Ekonomik kriz

Önümüzdeki dönemde burjuva siyasetini ve toplumun siyasal tercihlerinde belirleyecek en önemli başlığın ekonomik kriz olacağı herkesin malumu. ABD ile S-400 krizi sonrası olası yaptırımların, yapısal krizi daha fazla derinleştirmesi muhtemel. Bu anlamıyla toplumsal sorunların daha fazla büyüdüğü bir tabloda erken seçimin gündeme gelmesi kimseyi şaşırtmamalı. Sermaye sınıfının bütün bölmeleri açısından böylesi bir tablonun bir siyasal krize dönüşmesi en son istenen şey olacaktır. Talep edilecek olan ekonomik krizi yönetecek bir siyasal oluşumun şekillenmesi ve bunun toplumda kabul göreceği bir siyasal meşruiyet edinimi. Fakat dünden bugüne gelen gelişmeler, burjuva siyasetinde büyük taşları yerinden oynatabilecek işaretler barındırıyor.

Babacan ve Davutoğlu çıkışlarının, merkez sağda yeni bir siyasal hareket olarak toplumsal bir karşılığa denk gelme olasılığı yüksek. Bu durumda Erdoğan karşısında kurulacak bir siyasal ittifakın 17 yıllık AKP iktidarına son verme olasılığı beklenmeyecek bir tablo değil.

AKP’nin bütün Türkiye’de gücünü konsolide edip etmeyeceğini belirleyecek temel mesele ise ekonomik krizin toplumsal etkisi olacaktır. Eğer ekonomik krizin etkisi ağır hale gelirse AKP’nin İstanbul’da benzer oy kaybı bütün Anadolu’da da yaşanabilir.

Başkanlık rejimi oturdu mu?

Aslında bu tartışma hiç soğumadı. Daha üzerinden 1 yıl geçmeden, tek başına bütün iktidarı elinde toplayan Erdoğan, 23 Haziran seçimlerinde İstanbul’da büyük bir yenilgi almış oldu. Başkanlık rejiminin oturmadığını ve 1 yıldır beklenen etkiyi göstermediği 23 Haziran seçimleri ortaya koymuş bulunuyor.

Kaldı ki seçimlerden önce Davutoğlu tarafından ilan edilen deklarasyon da parti başkanlığı ile cumhurbaşkanlığı ayrılmalıdır tezi, partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin olmadığını açık olarak dillendirilmesiydi. Bir yandan da “Erdoğan Cumhurbaşkanı kalsın, AKP Genel Başkanlığı Davutoğlu’na verilsin” talebiydi bu.

Ancak CHP, İP ve SP liderleri de 23 Haziran seçimlerinden hemen sonra parlamenter sisteme dönülmeli açıklamaları yapmaya başladılar. Abdullah Gül’ün bu konuda fikri başından beri biliniyor. Zar zor ve hukuksuzluk kokan anayasa değişikliği referandumundan sonra bugünkü tablo düzen siyasetinde yeni bir siyasal krizin habercisi gibi.

Ya yeni bir tadilat ya da restorasyon tartışmaları gündeme gelecektir. Başkanlık rejimi ve seçim usulü tadil edilerek yola devam edilebileceği gibi yeni bir anayasa değişikliği ile birlikte tekrardan Parlamenter rejime dönüş tartışmaları da gündeme gelebilir. Ancak ikinci noktada bir dizi pratik ve maddi zorluğun olacağı bilinmeli. Önce başkanlık ve parlamento seçimlerinin yapılması ve Meclis’te çoğunluğun muhalefet tarafından sağlanması sonrasında gelebilecek bu adımların ülkemizi sıcak günleri beklediğini de göstermektedir. Ancak sermaye sınıfının ve sermaye devletinin başkanlık rejimine geçişte geriye dönüşün kolay olacağını hiç beklememek gerek.

17 yıllık AKP iktidarının gerçekleştirdiği dönüşümün yapısal olarak ters yüz edilmesi çok kolay değil. AKP, İkinci Cumhuriyet rejimini, 1923 Cumhuriyet reddiyesi üzerine oturtmuştu. Bugün AKP karşı-devrim sürecinin yerine bir reform süreci çok beklenmemeli… Islahat yerine tadilat belki önümüzdeki süreci en fazla betimleyecek bir kavram. Bu yazının konusu, rejimin yerleşme arayışı içinde, sadece olası siyasal gelişmelere ışık tutmak için yazıldı. Diğer yazılar ise tamamlayacaktır.