100. yılında Macaristan Sovyet Cumhuriyeti

100. yılında Macaristan Sovyet Cumhuriyeti

16-11-2019 09:01

1.Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Avrupa’da devrimler ve devrimci durumlar oluşmuştur. Bu ülkelerden biri de Macaristan’dır. 133 gün süren Macaristan Sovyet Cumhuriyeti, olumlu ve olumsuz yanlarıyla tarihteki yerini almıştır.

Behiç Oktay

1.Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Avrupa’da devrimler ve devrimci durumlar oluşmuştur. Bu ülkelerden biri de Macaristan’dır. 133 gün süren Macaristan Sovyet Cumhuriyeti, olumlu ve olumsuz yanlarıyla tarihteki yerini almıştır.

Rusya’da Bolşeviklerin 1917’de iktidarı alması sonrası dünyanın pek çok yerinde irili ufaklı Sovyet cumhuriyetleri örnekleri ortaya çıkmıştır. 1917’de Erzincan Şurası (Sovyeti), 1919’da Almanya’nın Münih, Bremen, Bavyera gibi çeşitli kentlerinde kurulan Sovyet Cumhuriyetleri ve Macaristan Sovyet Cumhuriyeti bu tip girişimlerin önemli örnekleridir. Bu girişimlerin Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Almanya’dan oluşan İttifak Devletleri içinde gerçekleşmeleri ise önemlidir. Şayet savaşı kaybeden İttifak Devletleri’nde yaşayan halklar, savaş ülkelerinin girmiş olduğu aşağılanma süreçlerine bu şekilde yanıt üretme çabasına girmiştir. Rusya’daki devrim pek çok halka umut olmuş ve bir kurtuluş reçetesi olarak görülmüştür.

Devrim öncesi Macaristan

Uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu’nun toprağı olan Macaristan, Osmanlı’dan sonra Habsburgların hakimiyetine girmiştir. 1867’de kurulan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu da Habsburg Hanedanlığı tarafından yönetilmiştir. Bu dönemde ülke içinde yoğun bir sanayileşme ve kapitalistleşme gözlemlenmiştir. Bu süreç ağırlıklı olarak Avusturya’da gerçekleşiyor olsa da, Macaristan da bu süreçte önemli bir dönüşüm yaşamıştır.

1918 yılında artık 1. Dünya Savaşı’nın kaybedenlerinden olduğu net biçimde anlaşılan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılmış, bu dönemde Lenin’in Macar Kerenski olarak adlandırdığı sosyal demokrat Mihaly Karolyi, 1918’deki işçi ayaklanması ile devrilen rejimin yeni lideri olmuştu. Karolyi’nin asli görevi yüz binlercesi sokaklarda olan işçi sınıfının oluşturduğu devrimci dalgayı düzen sınırları içerisinde tutma çabasıydı. Grevlerin yasaklanması, işçilerin üzerine ateş açılması gibi süreçler Macaristan’daki devrimi yalnızca ertelemiştir.

16 Kasım 1918’de Cumhuriyeti ilan eden Karolyi, ülkenin iç ve dış sorunlarına çözüm üretemez bir durumdaydı. Dibe batmış bir ekonomi, ulusal sorunun ağırlığının hissedilmeye başlanması ve söz verilen toprak reformu gibi vaatlerin gerçekleştirilememesi, işgal altındaki ülkenin parçalara ayrılması gibi sorunlar ile başa çıkamayan Karolyi’nin hedefinde ise işçi sınıfı vardı. Toprak ve fabrika işgalleri, işçi konseyleri ülke çapında yaygınlaşırken, Karolyi sıkıyönetim ilan etmiş ve komünistlere dönük bir saldırı başlatmıştı.

Macaristan Komünist Partisi ve devrim

Macaristan devriminin lideri Bela Kun, üniversite yıllarında Macaristan Sosyal Demokrat Partisi ile tanışmıştır. 1. Dünya Savaşı’nda orduya katılan Kun, 1916 yılında Rus ordusu tarafından esir alınmıştır. Bu dönemde Bolşevikler ile yakınlaşan Kun, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne üye oldu. Burada esir olan diğer Macarları da örgütleyen Kun, ülkesinde Macaristan Komünist Partisi’ni (MKP) kurduğunda Karolyi’nin saldırıları ile karşılaşmıştır. Ancak sosyal demokratlar arasında da Karolyi’nin başarısız politikaları nedeniyle çatlaklar oluşmaya başlamıştır. Bu dönemde pek çok sosyal demokrat, komünist partinin saflarına katılmaya başlamıştır. Şubat 1919’da Kun ve diğer komünist liderlerin tutuklanması ise ülkedeki işçi sınıfı hareketliliğini engelleyememiş, aksine artırmıştır. Yaklaşık 40 bin üyesi olan MKP’nin öncülüğü ile kentlerin yönetimleri birer birer işçi konseylerinin eline geçiyor, şatolar ateşe veriliyor, topraklar ise köylüler tarafından paylaşılıyordu. Askerlerin de partiye üye olmaya başlaması ile birlikte Karolyi iyice köşeye sıkışmaya başlamıştı.

İçerden ve dışardan sıkışan Karolyi, komünistlere birleşme ve koalisyon teklifinden bulundu. Mart 1919’daki anlaşmaya göre ülke yönetimi işçi, köylü, asker konseylerine devredilecek, Sovyet Cumhuriyeti kurulacak, 3. Enternasyonal’e katılınacak ve Sosyal Demokrat Parti ve Macaristan Komünist Partisi dağıtılarak Macaristan Sosyalist Partisi’nin kurulması kararları alındı. Hükümetin başına sosyal demokrat Garbai, dış işleri komiserliğine ise komünist Kun getirildi.

Sovyet iktidarı ile birlikte politik tutsaklar serbest bırakıldı, Macar Kızıl Ordu’su kuruldu, fabrikalar ve bankalar devletleştirildi, çalışma saatleri 8 saate indirildi. En önemli sorun olan toprak reformuna dair çözüm süreci de başlamıştı. Macaristan’da her şey yolunda görünüyordu. Öyle ki Lenin bile Macaristan’ın Rusya’nın önüne geçtiğini söylemekteydi.

Ancak en önemli sorun olarak görünen toprak reformu konusunda hükümetin aldığı kararlar, köylülerin hükümete dönük desteklerinin azalmasına neden oldu. Küçük ve orta ölçekli topraklara dokunulmaması, el konulan büyük ölçekli toprakların ise köylüye dağıtılmayıp tarım kooperatiflerine devredilmesi ve bu kooperatiflerin eski büyük toprak sahiplerinin idaresine verilmesi, köylülerin hükümete dönük desteklerinin azalmasına yol açtı.

Macaristan Sovyet Cumhuriyeti’nin sonu ve dersler

İçerde toprak reformu sorunuyla boğuşan hükümet dışarda ise dört bir yandan savaş tehdidi altındaydı. Emperyalizmin sosyalizme tahammülsüzlüğü, saldırganlığı ve bu noktada Kun’un aldığı hatalı kararlar da Macaristan Sovyet Cumhuriyeti’nin sonunu getirmiştir.

Rumen ve Çek saldırısı altında Slovakya cephesinde başarılar elde eden Macar Kızıl Ordusu, burada Slovakya Sovyet Cumhuriyeti kurulmuştur. Ancak ülkenin doğusunun önemli bir kısmı Romanya işgali altındaydı. Paris Barış Konferansı’nda Macaristan’ın Slovakya’dan çekilmesi karşılığında, Romanya’nın işgal ettiği bölgelerden çekilmesi önerisinin kabul edilmesi, Macaristan Sovyet Cumhuriyeti için çok önemli sorunların başlangıcı olmuştur. Macaristan Slovakya’dan çekilmiş, ancak Romanya Macaristan’dan çekilmemiştir. Bu süreçte Slovakya Sovyet Cumhuriyeti dağıtılmış, Romanya ordusu başkent Budapeşte’ye ilerlemiş, Kun, iktidarı bırakıp Avusturya’ya kaçmış ve karşı-devrim süreci ise binlerce kişinin hayatına mal olmuştur.

Macaristan’ın yaşadığı deneyimden çıkarılması gereken dersler ise oldukça önemlidir. İlk ders, emperyalizme asla güvenilmeyeceğidir. Paris Barış Konferansı’nda verilen sözlerin tutulmaması buna en büyük örnektir. İkincisi, iktidarın korunabilmesi için halk desteğini almanın şart olmasıdır. Devrim sürecinde köylünün desteğini alan komünistler, devrimden sonra köylülerin taleplerini hiçe sayan adımlar atarak bu desteği kaybetmişlerdi.