Piltdown Adamı    

1912 yılında İngiltere’nin Piltdown bölgesinde amatör bir arkeolog olan Charles Dawson kafatası insan, çene kemiği orangutan yapısında olan bir fosil bulduğunu açıkladı.

Evrim karşıtlarının neredeyse yetmiş yıldır dillerinden düşürmedikleri bir Piltdown Adamı skandalı vardır. Tüm yazılarında, sitelerinde, konuşmalarında hep bu örneği gösterirler. Önce kısaca bilgi vereyim:

1912 yılında İngiltere’nin Piltdown bölgesinde amatör bir arkeolog olan Charles Dawson kafatası insan, çene kemiği orangutan yapısında olan bir fosil bulduğunu açıkladı. Kazıyı British Museum arkeoloji bölümünden Smith Woodward ile birlikte yapmışlardı. Daha önce benzeri olmayan bu fosil, ki, Dawson bulduğu için Eoanthropus dawsoni olarak adlandırılmıştır, evrim kuramına katkıda bulunabilecek nitelikteydi. Neyse, yıllar boyu Piltdown Adamının gerçek olup olmadığından çok evrimdeki yeri tartışıldı ve 1953 yılında gelişen teknoloji ile buluntunun bir sahtekarlık ürünü olduğu ortaya kondu.

Gericiler bu olayı evrimin tek kanıtı Piltdown Adamıymış ve bunun uydurma olduğunun ortaya çıkmasıyla evrim kuramı çöktüğünü, ayrıca bunun gibi diğer bulguların da hileli olduğunu yaymaktadır.

Olay tam olarak şöyle gelişmiştir: dediğim gibi amatör bir arkeolog olan Dawson’ın asıl mesleği avukatlıktı. Daha önce ufak tefek başka buluşları da olmuştu ama amacı adını tarihe yazdıracak önemli bir buluş yapabilmekti. Bunun için, bir insan kafatası ve buna uygun bir şempanze çene kemiğini bir arada gömerken birkaç tane de insan dişini eğe ile şekillendirip bu çene kemiğine yerleştirmişti. Ayrıca iskelete uygun kimyasallarla eski görüntüsü vermeyi de unutmamıştı.  Sonra, Woodward’ı bu bölgede (Piltdown) kazı yapmaya ikna edip Piltdown Adamını buldular.

Aslına bakılırsa Dawson’ın makalesini yayınlamasından bir yıl sonra Nature dergisinde İskoç anatomist David Waterson’un bir makalesi yayınlandı1. Waterson bu yazıda, Piltown Adamının çenesine ait çizimlerle bir şempanzenin çene kemiği çizimlerini üst üste koyduğunu ve bunların tümüyle birbirinin aynısı olduğunu, kafatasının ise kesinlikle bir insana ait olduğunu ve ikisinin aynı canlıya ait olamayacağını yazmıştı. Ancak buluşun ilginçliği, Waterson’un yazısını ve diğer itirazları gölgede bırakmış ve bilim insanlarını kırk yıl boyunca Piltdown Adamını evrim ağacında bir yere oturtmaya uğraştırmıştır.

Kuşkuların artması ve fosillerin yaş tayininde daha duyarlı yöntemlerin bulunması ile 1953 yılında kesin olarak sahtekarlık kanıtlandı.

Piltdown Adamı olayından çıkartılacak ders evrimin yanlışlığı değil, sahtekarlığın ortaya çıkartılmasıyla evrim kuramının daha sağlam temellere oturmuş olmasıdır çünkü bu fosil hiçbir zaman evrim kuramı içerisinde doğru bir yere oturtulamamıştı. Yani durum evrim karşıtlarının söylediğinin tam tersidir.  Üstelik fosilin sahte olduğunu gericiler değil, yine evrimci bakış açısına sahip bilim insanları göstermiştir ve şüpheleri bütünüyle evrim kuramının ilkelerine dayanmaktaydı.

Elbette bu öykünün gösterdiği başka gerçekler de olmuştur: ünlü olma hırsının, hele konuyla ilgili yeterli eğitimi olmayan bir kişide görülmesinin yol açabileceği sorunlar; bilim dünyasının sahtekarlık konusunda çok dikkatli olması; Waterson örneğinde olduğu gibi tüm itirazların titizlikle ele alınması gibi.

Neyse, bu öykünün sonu da iyi bitmiş ve evrim kuramı kendisini savunma mekanizmaları olduğunu da göstermiştir.

 

1 Waterson D. The Piltdown mandible. Nature 92: 319, 1913.