Oligarşik Rusya’da Bugün

“Komünist” Lyubov hanımefendinin resmi mal beyanına göre 2.5 milyon dolarlık serveti var. Dikkat edin sadece resmi kısmı bu. Başka emekli öğretmen ve müfettişler ay sonunu zor getirirken, Lyubov hanımefendinin sadece Moskova’da 3 dairesi var. 2018 yılı geliri 126 bin dolar.

Candan Badem

 

Rusya’da nüfusun en zengin % 3’lük kısmı (aşağı yukarı oligarşi dediğimiz sınıfa tekabül ediyor) bankalardaki vadeli mevduatın % 92’sine, ve mali aktiflerin % 89’una sahip. Aynı grup 2013 yılında aktiflerin % 84’üne sahipmiş. Yani son beş yılda Putinist rejim Rusya’da zenginleri daha da zengin, yoksulları daha da yoksul etmiş. 2018 yılında Forbes’in milyarderler listesinde Rusya’dan 100’den fazla isim vardı, toplam servetleri 410 milyar dolar. Rusyalı oligarkların yurt dışında tuttuğu paranın 1 trilyon doların üstünde olduğunu hesaplanıyor. Nüfusun en zengin %1’lik kısmı ulusal gelirin % 20’sini alıyor. ABD’de bu oran % 22.

On yıldan uzun bir süredir Rusya’da komünizmin önündeki en büyük engelin Züganov’un sözde komünist partisi RFKP olduğunu yazıyorum. Komünizmi tanınmış bir ticari marka olarak kullanan bu Ortodoks Hristiyan sosyal demokrat Rus milliyetçisi, Putin’in sadık muhalefeti rolünü gayet iyi oynuyor. Züganov denen unsur resmi mal beyanlarına göre Duma grup başkanları içinde en zengini. “Komünist” parti listelerinden Duma’ya, şehir dumalarına ve valiliklere onlarca oligarkı para karşılığında yerleştirmiş bir alçak bu adam. Bu yılki Moskova şehir duması seçimlerine torunu Leonid’i tekrar soktu. 1988 doğumlu torun, 2010 yılında üniversiteyi bitirmiş ve 2012 yılından beri Moskova şehir dumasının üyesi. Dedesinin torunu olmaktan başka hiçbir özelliği, hiçbir mücadelesi yok. Moskova şehir dumasına yine RFKP listesinden giren Lyubov Nikitina ise servetiyle dikkat çekiyor. Kariyerinde Rus dili ve edebiyatı öğretmenliği, okul müfettişliği ve 1990’larda biraz parası olan herkesin alabildiği pedagoji doktoru ve profesörü unvanları olan “komünist” Lyubov hanımefendinin resmi mal beyanına göre 2.5 milyon dolarlık serveti var. Dikkat edin sadece resmi kısmı bu. Başka emekli öğretmen ve müfettişler ay sonunu zor getirirken, Lyubov hanımefendinin sadece Moskova’da 3 dairesi var. 2018 yılı geliri 126 bin dolar.

Mevcut durumda Züganov’un partisi halkın gözünde büyük ölçüde itibarsızlaşmış olsa da Putinist rejim gerçek komünist bir alternatifin ortaya çıkmasına, basit bir seçime girmesine bile izin vermiyor. Rot Front ve OKP gibi partiler komünist fikirleri savunmakla birlikte çok küçük kalıyorlar. Rusya’da komünist hareket ağır bir krizin içinde ve yakın gelecekte çıkması mümkün görünmüyor. Oysa ülkede komünist propaganda için bütün koşullar uygun. Halk gerçekten komünizmi savunan ve bedel ödemeyi göze almış yeni tipte devrimcileri bekliyor.

Berlin, Varşova, Ankara 1920

Kemal Okuyan’ın Devrimin Gölgesinde: Berlin, Varşova, Ankara 1920 adlı kitabını okudum. Kitap, 1917 Ekim Devriminden sonra Almanya’da komünistlerin (KPD) neden devrim yapamadığı sorusuna yanıt arıyor ve 1920 yılında Bolşeviklerin karşı karşıya oldukları cepheleri ve sorunları Berlin, Varşova, Ankara ekseninde anlatıyor. Sovyet devrimi ekonomik olarak Avrupalı gelişmiş kapitalist ülkelerle ticari ve diplomatik ilişki kurmak zorundaydı, ama bir yandan da buralarda sosyalist bir devrim için yerel komünistlere destek vermek zorundaydı. Bu iki görevi birlikte yürütmek kolay değildi. Batıda devrim olmayınca doğuda devrim arayışları ve Türkiye’deki burjuva demokratik devrimcilerle ilişkileri yürütmek de kolay değildi. Kuşkusuz Bolşevikleri birçok konuda hala eleştirebiliriz ancak önce dönemin ruhunu iyi kavramak gerekir. Bazı konularda kim haklıydı sorusunun net bir yanıtı yoktur. Bu açıdan kitabın epey yararlı olduğunu söyleyebilirim. SSCB’deki 1937’deki tasfiyelerin büyük kısmının 1920’lerde Bolşevizme yanaşan ama aslında hiç Bolşevik olmayan, olmaya yanaşmayan milliyetçilerle bir hesaplaşma olduğunu düşünüyorum. Sovyet Rusya’nın Ermenistan ve TBMM ile ilişkileri konusunda bazı nüanslarda farklı düşünsem de kitabın tarihsel olgulara doğru yaklaştığını söyleyebilirim. Okuyan Sovyet hükümetinin TKP MK üyelerinin katledilmesine neden sessiz kaldığı sorusunu sormuyor. Mustafa Suphilerin Anadolu’ya girme kararı ne kadar yanlış olursa olsun 15’ler cinayetinden bir ay sonra Moskova’da cinayetin siyasi sorumlularıyla barış antlaşması imzalamak doğru değildi.