Morales’in hatası

Ulusalcılar emperyalizmi kapitalizmden kopardı ve öylesine bir ilah haline getirdi ki, insanların akıllarına emperyalizm denildiği zaman sanki İlluminati’den veya dünyayı istila etmeye çalışan UFO’lardan bahsediliyormuşçasına bir alaycılık belirdi. Bu da neoliberalizmin zirvede olduğu ve küreselleşme rüzgarlarının estiği bir dönemde emperyalizm kavramına alerjisi olan liberallerin ekmeğine yağ sürdü.

Aslında yazının başlığı “Bolivya ve Emperyalizm” olacaktı ancak “emperyalizm” kavramı uzun zamandır hor görüldüğü için böyle bir başlık atmış oldum.

Şaka bir yana, emperyalizm kavramını üzerine basa basa hatırlatmak zorundayız. Çünkü dünya genelindeki emperyalist saldırıları göremezseniz veya görmezden gelirseniz, olaylara bakışınızdaki eksiklikleri saçmalayarak doldurmak zorunda kalırsınız. Suriye, Venezuela vb. ülkelere dönük emperyalist saldırganlığın ardından Bolivya’da yaşanan darbe ile bu durum bir kez daha gözler önüne serildi.

Türkiye açısından değerlendirdiğimizde emperyalizm kavramının küçümsenmesinin yolunu perçinleyenler, emperyalizmi kapitalizm ile olan ilişkisinden kopartan, onu bir komplo teorisi haline getiren ve büyük çoğunluğu ulusalcılardan oluşan çevrelerdir. Arkasında sermaye desteği de olan bu çevreler, seslerini özellikle ABD’nin Irak işgali sonrası BOP’un Türkiye toplumunda yarattığı huzursuzluğun üzerine binerek duyurmuşlardır. Bunlar emperyalizmin kapitalizm ile olan ilişkisini koparıp onu bir sosyokültürel öge haline dönüştürdüler.

Ulusalcılar emperyalizmi kapitalizmden kopardı ve öylesine bir ilah haline getirdi ki, insanların akıllarına emperyalizm denildiği zaman sanki İlluminati’den veya dünyayı istila etmeye çalışan UFO’lardan bahsediliyormuşçasına bir alaycılık belirdi. Bu da neoliberalizmin zirvede olduğu ve küreselleşme rüzgarlarının estiği bir dönemde emperyalizm kavramına alerjisi olan liberallerin ekmeğine yağ sürdü.

Bizlerin en önemli görevi emperyalizmin kapitalizmin en yüksek aşaması olduğunu, yani emperyalizmin kapitalizmden bağımsız düşünülemeyeceğini yılmadan vurgulamaktır. Emperyalizm bir komplo teorisi değil, bilimsel dayanakları olan bir kavramdır. Emperyalizm günümüz dünyasını açıklamakta yetersiz değil, aksine günümüz dünyasını açıklayabilen en önemli kavramdır.

Gelelim Bolivya’ya. Daha doğrusu Bolivya özelinde son günlerde bir kez daha dönen tartışmalara.

Bolivya içindeki mesele özetle şöyle. 20 Ekim’de gerçekleşen seçimde oyların %84’ünün sayılmasının ardından Morales’in oy deposu olan yerlilerin yaşadığı kırsal kesimin oyları sisteme girilmedi. Bu sırada Morales ile rakibi Mesa arasında %7 fark vardı. Uzun süre sonra oyların sisteme girilmesiyle birlikte Morales’in oyların %47’sini, Carlos Mesa’nın ise %35,5’ini aldığı görüldü ve seçim yasası gereği ilk turda rakibinden %10’dan fazla oy alan Morales tekrar başkan seçildi. Bu olayın ardından sokaklarda protestolar başladı ve ordu Morales’i istifaya çağırdı. Morales de ülkesini terk ederek Meksika’ya iltica etti.

Ancak asıl sorun olarak bu seçimleri değil, 2016’da yapılan referandumu gösterenler de var. 2016’da başkanlığa adaylık sınırlamasını kaldırılmasına dair yapılan referandumda sandıktan %51,3 hayır çıkmış, ancak sonrasında yüksek mahkeme “adaylığın insan hakkı” olduğunu söyleyerek Morales’in adaylığının önünü açmıştı.

Şimdi de Morales’in iktidarı döneminde ülkede neler yaptığına çok kısaca değinelim.

  • Bolivya zengin bir ülke değildir. Ancak Morales ile birlikte ülkenin zenginlikleri halk için kullanılmaya başlanmış, yabancılara ve özel sektöre ait doğalgaz, maden, telekomünikasyon şirketlerini bir avuç zenginin değil, Bolivya halkının kullanımına sokmuştur. Bolivya halkının önemli bir kısmı yoksulluktan kurtarılmıştı. Tüm bunlar özelleştirmeler ile değil, kamulaştırmalar ve devletleştirmeler yoluyla sağlanmıştır. Ülke bu yıllarda anti-emperyalist konumunu korumuştur.
  • Morales döneminde Bolivya büyüme rakamları açısından oldukça iyi durumdaydı. Bolivya 2005-2014 yılları arasında, önceki 35 yılından daha hızlı bir ekonomik büyüme yaşadı ve halk bunu günlük yaşamında hissetti. Bolivya, 2008 yılında yüzde 6,2 ile rekor büyümeyi yakalamıştır. Tüm bunlar özelleştirmeler ile değil, kamulaştırmalar ve devletleştirmeler yoluyla sağlanmıştır. Ülke bu yıllarda anti-emperyalist konumunu korumuştur.

Koyu olarak yazılan yerleri aklınıza iyi kazıyın. İşte bugün Bolivya’daki müdahalenin özü budur. Seçim yasası, 4. kez adaylık meselesi olayın bahanesidir. Madem ülke içindeki tek sorun Morales’in 4. kez aday olması, kendini geçici başkan ilan eden, “Tanrı İncil’in tekrar başkanlık sarayına dönmesine izin verdi” diyen ve anında ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun tebriklerini alan faşist Anez’in ve ondan sonra gelebilecek başkanların ülkeyi nereye sürükleyeceğini hep birlikte göreceğiz. Mesele Morales’in “koltuğa yapışması” mı, yoksa Morales’in Bolivya’da son 13 yılda yaptıkları mı? Hep birlikte izleyeceğiz.

Morales’in yaptığı bir hata varsa o da 13 yıllık iktidarında sermaye sınıfını ve emperyalizmi başta devlet kurumları olmak üzere Bolivya’dan tasfiye edememiş ve ordunun hamlesi karşısında ülkesini terk etmiş olmasıdır.

Bolivya’da yaşananların Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında çokça gördüğümüz işgal ve müdahale yoluyla “demokrasi” ihracından bir farkı yok. Bugün Bolivya hakkında emperyalizmden arındırılmış şekilde bu değerlendirmeleri yapanlar 2003’teki Irak ve Afganistan işgallerini destekleyenlerle, 1973’te Şili’ye yapılan müdahaleyi savunanlarla, hatta “1980 öncesi Türkiye’de anarşi vardı darbe olması iyi oldu” diyenler ile aynı noktada buluştuklarının farkında mı?

Bu hikayeleri, bu senaryoları çok gördük. Emperyalizm Latin Amerika’da 40 sene öncesinin yöntemlerini uygularken emperyalizmi görmezden gelmek, saflık değil kötü niyettir.