Sosyal demokrat ihanet çöktü

Türkiye’de dört yıl önce solcuları heyecanlandıran ve Avrupa’da halkın yüzünü sola döndüğüne dair tespitlerle model olarak sunulmak istenen SYRIZA genel seçimleri kaybederek yerini merkez sağ Yeni Demokrasi’ye bıraktı.

Sosyal demokrat ihanet çöktü
Zafer Aksel Çekiç

Yunanistan’da Pazar günü yapılan seçimler beklendiği gibi iktidar değişikliği ile sonuçlandı. Katılımın yüzde 58’de kaldığı seçimlerde merkez sağ Yeni Demokrasi (ND) yüzde 39,85 oranında aldığı oyla 158 milletvekilliği kazanarak 300 sandalyeli parlamentoda tek başına çoğunluğu sağlarken iktidardaki SYRIZA ise yüzde 31,53 oranında oy alarak 86 milletvekilliği ile muhalefete düştü.

Seçimlerde sosyal demokrat PASOK ve 2014 sonrasında ondan koparak kurulan diğer sosyal demokrat partilerin oluşturduğu Değişim Hareketi (KINAL) yüzde 8,10 oranında oyla 22, Yunanistan Komünist Partisi (KKE) yüzde 5,30 oranında oyla 15 milletvekilliği, sağ Yunan Çözümü (EL) yüzde 3,70 oranında oyla 10 milletvekilliği ve SYRIZA’nın eski Maliye Bakanı Yanis Varufakis’in liderliğini yaptığı Avrupa Gerçekçi İtaatsizlik Cephesi (MeRA25) ise yüzde 3,44 oranında oyla 9 milletvekilliği kazandı.

Yunanistan Komünist Partisi’nin küçük bir oy kaybına rağmen milletvekilliği sayısını koruduğu seçimlerin en dikkat çeken sonucu ise yüzde 3’lük seçim barajının altında kalan faşist Altın Şafak’ın parlamento dışında kalması oldu.

Radikal demokrasiden sosyal demokratlığa

2010 yılından bu yana tarihinin en büyük ekonomik kriziyle boğuşan Yunanistan’da yıldızı parlayan SYRIZA ile birlikte uzun süre sonra Avrupa’da sol rüzgarlar estiği tespitleri yapılıyordu. Aradan geçen dört yılda ise SYRIZA’dan geriye bir sosyal demokrat parti kaldı.

2012 yılında üst üste Mayıs ve Haziran aylarında yapılan seçimlerde yüzde 5’in altındaki oyunu önce yüzde 17’lere ve ardından yüzde 27’ye yaklaşan bir oy patlaması yaşayan SYRIZA’nın bu çıkışında kriz patladığında iktidarda olan sosyal demokrat PASOK’un dağılması etkili olmuştu. Dağılan sosyal demokrasinin tabanı SYRIZA’da toplanırken bunu halkın yüzünü sola dönmesi olarak okuyanlar sosyal demokrasinin etkisini hiçe saydıklarına pişman olacakları.

Yunanistan 2010 yılından itibaren Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) oluşan Troyka ile kurtarma anlaşmaları yapmaya başlamıştı. SYRIZA bu anlaşmalara muhalif olarak 2012’den 2015’e kadar ND-PASOK-DIMAR koalisyonuna karşı muhalefette kaldı. 2015 yılında yapılan seçimlerde oylarını yüzde 36’lara çıkararak sağcı ANEL ile koalisyon kurarak iktidara geldi.

2012’de ikinci parti olduğuna inanamayan Aleksis Çipras 2015’te başbakandı.

Ancak kurtarma planlarına karşı çıkan SYRIZA Temmuz 2015’te üçüncü kurtarma anlaşmasını referanduma götürüp hayır kampanyası düzenlemesine rağmen bir hafta sonra üçüncü anlaşmayı imzalıyordu. Kemer sıkma politikalarına dair pazarlıklar sonuçta Yunanistan’ın “Versay Antlaşması” olarak görülen kurtarma anlaşmasının imzalanmasına çıkmıştı.

Çipras’ın bir açıklamasında söylediği “Biz Avrupa’nın iktidardaki sol partileri ailesine aitiz. Ve yönetiyorsanız taviz vermeniz gerekir” sözleri bu açıdan açıklayıcı sayılmalı.

SYRIZA masalının hazin sonu

Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından KKE’den kopanlar tarafından kurulan Radikal Sol Koalisyonu’nun (SYRIZA) 2010 yılından sonraki hikayesi aslında basitçe özetlenebilir. Sosyal demokrasinin çöktüğü koşullarda sola kayışın engellenmesinin yolu bazı “radikalleri” sosyal demokrasiye çekmekten geçiyor.

Bunun için “kapitalizmin yerini eninde sonunda sosyalizme bırakacağı” düşüncesi için “zamanında ihtiyaç duyduğum bir vesveseydi” diyerek günah çıkartan bir popülist olan Aleksis Çipras’tan daha iyi bir isim olamazdı.

Özellikle 2015’te iktidara geldikten sonra PASOK’un sosyal demokrasinin tabanında bıraktığı boşluğu dolduran SYRIZA her geçen gün sağa kayarak bir sosyal demokrat partiye dönüştü. Sağa doğru atılan adımlar sermaye düzeni ve diğer düzen partileri tarafından hep yetersiz sayılıp daha sağa atılan adımların gerekçesi sayıldı.

Dört yıldan uzun süren hükümet döneminde SYRIZA, Makedonya sorununa ilişkin imzalanan anlaşma bir kenara bırakılacak olursa, ne önceki PASOK hükümetinden ne de görevi devrettiği ND hükümetinden farklı bir yönelim göstermedi. Almanya’nın dayattığı kurtarma anlaşması ve kemer sıkma politikalarına karşı popülist bir söylemle Nazi işgaline direniş günlerinin sloganlarıyla cevap verse de sonuçta bu anlaşmaların imzalanmasına ve uygulanmasına karşı tepkiyi soğurmaktan öteye geçmedi.

Türkiye solunun öğrenmek istemediği ders

Türkiye’de ÖDP, kardeş partisi olan SYRIZA’nın 2015’teki seçim galibiyetini “ABD öncülüğündeki emperyalist güçlere, küresel sermayenin tahakkümüne karşı iki yakadan barikat ördüğümüz arkadaşlarımızı eşitlik ve özgürlük temelinde bir dünya yolunda en içten dayanışma duygularımızla selamlıyoruz.” diyerek kutluyordu.

O dönemde Birgün yazarı Bilge Seçkin Çetinkaya “SYRIZA ve bir başlangıç” yazısını “SYRIZA, Sinan Birdal’ın Evrensel’deki yazısında isabetle analiz ettiği gibi iktisadi genişlemeyi savunan ABD, İngiltere ekseni ile kemer sıkmayı savunan Almanya ekseni arasında emekçi sınıfların en azından nefes almasını sağlayacak bir yol açmaya çalışacak, böyle umuyoruz. Bugün SYRIZA’nın radikal görünmesi ve ‘radikal’ görünen tüm taleplerimiz, aslında toplum olma, haysiyetimizle yaşama, hatta hayatta kalma mücadelemiz olmaktan öteye gitmiyor. Velhasıl Yunanistan’daki solcuların tartışmalarından anladığımız SYRIZA’nın hükümete gelmesi bir son değil, Gezi Parkı’ndaki gençlerin dediği gibi hâlâ ‘Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!’” sözleriyle bitiriyordu.

Bugün Birgün yazarı Hayri Kozanoğlu “SYRIZA’nın bağırarak gelen yenilgisi” başlıklı yazısında SYRIZA’nın icraatlarını, “Peki SYRIZA neden kaybetti?…2015 referandumunda %61 Hayır çıkmasına karşın halkın iradesini çiğneyerek AB Komisyonu-AB Merkez Bankası ve IMF’den oluşan Troyka’ya büyük tavizler vererek kemer sıkma programını uyguladı…Dış politikada da Trump’la, Netanyahu’yla, Suudi prens Bin Salman’la iş tutan Yunan tarihinde görülmedik ölçüde Amerikancı bir hatta savruldu…The Guardian’da Yunanistan üzerine bir yazı kaleme alan Alexander Kazamias, “SYRIZA kendi ilkelerine ve Yunan halkına ihanet etti” dedikten sonra Çipras’ın çizgisini “oportünizm” diye adlandırıyor. 70’lerde ağzımızdan hiç düşmediği için fazlaca kullanmaktan çekindiğim bu ifade SYRIZA özelinde bana da en uygun tanımlama gibi geliyor.” sözleriyle eleştirir hale geldi.

Buna karşın SYRIZA’dan ders almamakta ısrar eden bir Türkiye solu tablosu karşımızda. Bir tarafta CHP’den belediye başkanlığı adaylığına varan işbirlikleri diğer tarafta HDP ile Meclis’e girip umut olduğunu sananlar.

Oysa SYRIZA deneyiminde büyük dersler yatıyor.