Mehmet Barlas: Beşar Esad Suriye'nin meşru lideridir, etkin bir diyaloğa geçmeliyiz

AKP yayını Sabah'ın başyazarı Mehmet Barlas iktidara Suriye'de etkin bir politika için "Beşar Esad'la etkin bir diyaloga geçmesi" çağrısı yaptı.

Mehmet Barlas: Beşar Esad Suriye'nin meşru lideridir, etkin bir diyaloğa geçmeliyiz

Suriye’ye yönelik emperyalist saldırılara destek vermesiyle bilinen her dönemin yandaşı Mehmet Barlas, Şam yönetimini yıkma hedefinin boşa çıkması üzerine AKP’ye bir kez daha diyalog çağrısı yaptı.

AKP’nin yayın organı Sabah‘taki “Suriye bilmecesinde Beşar Esad ağırlıklı aktördür” başlıklı yazısında, Esad’dan “Suriye’nin meşru lideri” diyerek bahseden Barlas, Rusya ve İran’ın Türkiye’nin PYD oluşumuna karşı tutumunu pek onaylamadığına ve Suriye’nin meşru yönetiminin temsilcisi olarak Beşar Esad’ı gördüklerine dikkat çekti.

ABD’nin Suriye’deki varlığına gerekçe olarak IŞİD’i göstermeye devam ettiğini ve İran’a karşı Körfez ülkeleriyle “Arap NATO’su” oluşturmak istediğini hatırlatan Barlas, AKP iktidarına bu bilmece içinde etkin bir taraf olmak istiyorsa Suriye politikasındaki yanlışlarını düzeltmesi ve Esad’la etkin diyaloğa geçmesi çağrısı yaptı.

Barlas’ın yazısı şöyle:

“Durum öylesine açık ve seçik ki, şüphe etmek anlamsız olur…
Suriye’nin Türkiye sınırında oluşturulması konuşulan ve “Güvenli Bölge” denilen kuşaktan söz ediyorum.
Amerika bu kuşakta Türkiye’nin yer almasını istemiyor.
Amerika için bu bölgenin teslim edileceği PKK/ PYD oluşumu, müstakbel bir Kürt devletinin ön hazırlığını oluşturacak.

Esad’ın konumu

Aynı şekilde Suriye’nin meşru yönetimini temsil eden Beşar Esad da, bu tür bir güvenli bölgenin Türkiye’nin elinde olmasını istemiyor. Beşar Esad hem Amerika’ya, hem de Türkiye’ye, Suriye’nin toprak bütünlüğüne göz dikmiş ülkeler olarak bakmakta.

Rusya ve İran

Astana Süreci’nin katılımcıları olan Rusya ve İran da, Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki PKK/PYD oluşumuna karşı tutumunu pek onaylamıyorlar. Ayrıca Rusya ve İran Suriye’nin meşru yönetiminin temsilcisi olarak Beşar Esad’ı görüyorlar.

DEAŞ olayı

Bir başka mesele de, Amerika’nın özellikle Suriye’deki ayrıca Irak’taki askeri varlığını DEAŞ denilen terör örgütünün varlığına endekslemiş olmasıdır.
Oysa bu DEAŞ’ı yaratan bizzat Amerika Birleşik Devletleri’dir.
Amerika Irak’ı işgal ettikten sonra yönetimi Maliki’nin insafsız ve uzlaşmasız Şii yönetimine teslim etmişti.
Sonuçta Sünniler ve özellikle Saddam Hüseyin’in askeri kadroları DEAŞ içinde örgütlendiler ve Musul’u ele geçirdiler.
DEAŞ Suriye’de de örgütlendi ve petrol sahaları ile barajları ele geçirdi.

Arap’ın NATO’su mu?

Bu DEAŞ Irak’ta yok edildi, Suriye’de de minimal noktada varlığını sürdürüyor. Ancak Trump yönetimi, Suriye’deki askeri varlıklarını DEAŞ’ın devamına bağlıyor. Bir başka deyişle bu konuyu istismar ediyor. Suudileri ve diğer Körfez ülkelerini DEAŞ’a ve özellikle İran’a karşı bir Arap Nato’su içinde birleştirmeye çalışıyor.

Bilmece

Türkiye işte bu tür bir bilmecenin etkin taraflarından biri olmak durumunda.
Galiba şu anda öncelik Suriye’ye ilişkin politikamızda bazı düzeltmeler yapmaktır. Özellikle Esad yönetimi ile Rusya üzerinden daha etkin bir diyaloga girmek düşünülebilir. Bu en azından Amerika’nın PKK/PYD’ye bir Kürt devleti kurdurma projesini belki önleyebilir.”