Kurtuluş – Kuruluş

"İktidarda olan, iktidar olmaktan kaynaklı gücünü nasıl kullandığını da bildiğimiz AKP, Türkiye’nin yönetimine/yapılanmasına ilişkin önümüzdeki günlerde oluşacak denklemlerde söz sahibi olmayı bırakmak istemeyecektir. Bu süreçteki tarzının uyumlaşma ya da uzlaşma olacağı ise düşünülmemelidir."

Yazı için “zor” bir gün.  Sayım bitmemiş daha itirazlar aşamasına geçilmemişken bütünlüklü bir değerlendirme yapılamayacağı açık. Bu nedenle 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Genel Seçimlerine ilişkin ancak bir dizi not paylaşılabilir. Daha inceltilmiş değerlendirmeleri ise sonraki yazılara bırakalım.

Önce kısaca notlar:

  • Türkiye’nin bütününe bakıldığında, Millet İttifakının birçok yerde öne geçtiği görülüyor. Esasen bir dizi kenti de AKP’den geri almış durumdalar. Ankara ise bu tabloda kuşkusuz önemli bir yer tutuyor

 

  • Sonuçları itibari ile seçimin esas belirleyeni İstanbul olacaktır. Bu yazı bağlanırken oylar “resmi” olarak başa baş idi. Seçimleri İstanbul’da AKP’nin kazandığının ilan edilmesi bir olasılık. Ancak böylesi bir sonucun kimseye inandırıcı gelmeyeceği de açık. YSK’nın partilerle yaptığı veri paylaşımını bir saate yakın durdurması, ardından bu durumu açıklayamaması dahi manipülasyon kuşkusunu artırmaya yetti.

 

  • HDP bölgede oy kaybetmiş, bununla bağlantılı bir dizi ilde de seçimleri kazanamamış olmakla beraber (kaldı ki, buralara ilişkin şaibe iddiaları daha da yoğun) esasen belediyeleri kayyımlardan geri almıştır.

 

  • Dersim Demokratik Halk Dayanışması listesinden komünistlerin ortak adayı olarak seçime giren Fatih Maçoğlu artık Dersim Belediye Başkanı. Bir il merkezinin komünist bir başkan tarafından yönetilecek olması oldukça önemli bir sonuç.

 

Peki şimdi ne olacak?

Öncelikle, herkes oyların sayımının büyüsüne kapıldığı için gözlerden kaçtığını düşündüğüm bir açıklamayı hatırlatmak istiyorum. TÜSİAD tarafından sandıkların kapanmasının hemen ardından yapılan açıklamada “Yerel seçimlerin de geride kalmasıyla, önümüzdeki seçimsiz dönem ekonomik, sosyal ve siyasal reform gündemimiz için önemli bir fırsat” denildi.

 Sandıkların kapanmasının hemen ardından açıklama yapanlardan biri de Ahmet Davutoğlu oldu. Davutoğlu da twitter mesajında Şimdi hepimize düşen milletimizin iradesine saygı duyarak ortak aidiyet bilincimize sahip çıkmak, ortak kader yolculuğumuza sağlam adımlarla devam etmektir” dedi.

Her ne kadar yapılan seçimler “yerel” olsa da sonuçlarının yerel olamayacağı, ülke siyasetinde önemli bir yere oturacağı seçimlerden önce belli idi. Seçimlerden hemen sonra, daha ilk saatlerde söylenebilecek olan budur. TÜSİAD’ın ve Davutoğlu’nun açıklamaları da buna işaret ediyor. 31 Mart seçimlerinin sonuçları yerelin ötesinde olacaktır. İktidarı da (Cumhur İttifakı) muhalefeti de (Millet İttifakı) şimdiden bu seçimler zaten yereldi demeye başlasa da bu böyledir.

Görünen o ki, düzeni (İkinci Cumhuriyeti) yapılandırmaya yönelik taraflar arasında devam eden mücadele artarak ve yeni somut biçimlere bürünerek önümüzdeki günlerde de sürecek. TÜSİAD’ın açıklamasında yer alan “ekonomik”, “sosyal” ve “siyasal” reform vurgusu da bu yönde okunmalıdır.

Bir yandan HDP’nin seçimlere (büyük ölçüde) katılmayarak Millet İttifakına verdiği destek üzerinden diğer yandan Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül üzerinden (yeni) projeler geliştirilecektir. Bunlarla bağlantılı/bağlantısız Syriza, ANAP gibi örneklerin ortaya sürülmesine de hazırlıklı olunmalıdır. Arayışları çok yönlüdür. Seçenek ise belirsizdir.

Bununla beraber, AKP kaybettiğini kabul etmeyecektir. AKP’nin gerilemesi seçimlerden önce başlamıştı. Seçimler de (oy oranlarından bağımsız olarak) bunun göstergelerinden biri oldu. Bu gerileme sürecek olsa da AKP yenildi denilmesi için daha erken olduğunu düşünüyorum. İktidarda olan, iktidar olmaktan kaynaklı gücünü nasıl kullandığını da bildiğimiz AKP, Türkiye’nin yönetimine/yapılanmasına ilişkin önümüzdeki günlerde oluşacak denklemlerde söz sahibi olmayı bırakmak istemeyecektir. Bu süreçteki tarzının uyumlaşma ya da uzlaşma olacağı ise düşünülmemelidir. Bununla birlikte, sermaye sınıfının uyarıları daha fazla dinlenmek zorunda kalınacaktır. Tayyip Erdoğan balkon konuşmasında bunun sinyalini zaten vermiştir.

Tüm bunların yanında, (bu) seçimler de “ne yapmalı” sorusuna yanıt üretememiştir. Yurttaşların arayışı devam etmektedir. Arayış örgütlülüğe ve örgüte yöneliktir. Soldaki boşluk devam etmektedir ve bu boşluk Türkiye’nin geleceğine dair de bir boşluktur. Bu nedenle seçimden hemen sonra örgütlü mücadele çağrısı yapmaya, örgütlenmeye, bunun bağımsız hattını örgütlemeye hiç ara vermeden devam edilmelidir.

Herkesçe “kurtuluş” aranmaktadır. Oysa unutmamamız gereken esas tartışmanın cumhuriyet tartışması olduğudur.

Aradığımız “kurtuluş” ile birlikte “kuruluş”tur.