Külliye’de 30 Ağustos

"Kimsenin tek karış toprağında gözümüz yoktur ama topraklarımıza dikilen gözlere, egemenlik haklarımıza uzanan ellere tahammülümüz olamaz."

Külliye’de 30 Ağustos

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Külliye’de düzenlenen 30 Ağustos resepsiyonunda konuştu.

Erdoğan Külliye’nin bahçesinde davetlileri karşıladı. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Biz de yürüttüğümüz mücadeleyle sonraki nesillerin önünde çok daha geniş bir ufuk açmanın gayretindeyiz. Gençlerimize 2053 ve 2071 vizyonlarını miras bırakmak için gece gündüz çalışıyoruz. Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılı olan 2023 için belirlediğimiz hedefler bu büyük vizyonların altyapısıdır. Birkaç yıllık gecikmeyle de olsa inşallah 2023 hedeflerimize mutlaka ulaşacağız. İşte o zaman Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle Türkiye’nin önünde yepyeni bir dönem açılmış olacaktır. Her zaferin gerisinde bolca ter ve gerektiğinde dökülen kanlar vardır. Bugün yürüttüğümüz mücadele de, terle kanla yoğrularak ilerlemektedir”

“Haluk Dursun hocamızın dediği gibi, ‘Bizler kesinlikle gerek Dicle’nin doğusunda, gerekse Fırat’ın doğusunda kesinlikle kuzularımızı kurtlara kaptırtmayacağız, yedirmeyeceğiz’ kara, deniz, hava güçlerimiz ve diğer tüm savunma unsurlarımız, kalplerinde vatan sevgisi, dillerinde tekbir eller tetikte ve gözler ufukta 24 saat görev başındadır”

KİMSENİN TOPRAĞINDA GÖZÜMÜZ YOK

“Hep söylediğimiz gibi, bizim kimsenin tek karış toprağında gözümüz yoktur. Ama bizim kendi topraklarımıza dikilen gözlere, egemenlik haklarımıza uzanan ellere, istiklalimize ve istikbalimize yönelen tehditlere de en küçük bir tahammülümüz olamaz. Bugün Irak’ta Suriye’de, Doğu Akdeniz’de ve coğrafyamızın dört bir yanında verdiğimiz mücadelenin tek bir gayesi bulunuyor. Bu gaye öncelikle Türkiye Cumhuriyeti devletinin haklarını savunmak, bunun yanında dost ve kardeş halkların güvenliklerini de temin etmektir. Çünkü sınırlarımız ötesinde milyonlarca inanının hayatı tehlike altındaysa bizim burada huzur içinde yaşayabilmemiz mümkün değildir. Türk milleti, dostları ve kardeşleri ateş çemberindeyken buna sırtını dönebilecek, ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diyecek bir millet değildir. Dünyanın neresinde bir mazlum zulüm altındaysa, bir mağdur kendisine uzanacak yardım eli bekliyorsa, orada olmak inancımızın, kültürümüzün bir gereğidir. Bugün nasıl millet olarak ecdadın geride bıraktığı hayırlı hizmetlerle gurur duyuyorsak, sonraki nesillere de benzer bir miras bırakmayı namus borcumu kabul ediyoruz.”

“Bayrağımızla girdiğimiz her yerde, samimi bir hüsnükabulle karşılanıyor oluşumuzun sebebi budur. Çünkü biz yıkmak, öldürmek, yok etmek değil, yaşatmak, inşa etmek ve ihya etmek için gideriz ve gereğini de yerine getiririz. Son dönemde Afganistan’dan, Kosova’ya, Somali’den, Bosna’ya kadar askerlerimizin görev yaptığı her yerde, inşa faaliyetlerimiz, güvenlik faaliyetlerimizin katbekat üstünde olmuştur. Kızılay’dan AFAD’a, TİKA’ya kadar kurumlarımız, bayrağımızı dalgalandırdığı her yerde, aynı anlayışla faaliyetlerini yürütmüştür. Herkesin sömürmek, kendine bağımlı kılmak, askeri veya ekonomik, lojistik ihtiyacını gidermek için gittiği yerlerde biz insanların hayatına dokunan, kalıcı projeleri hayata geçirmek için çalışıyoruz. Bu bazen okul, bazen hastane, bazen ibadethane, bazen yollar, altyapı, bazen su, işte biz bunlar için varız. İşte bu şekilde, adeta dişimizle, tırnağımızla kurup geliştirdiğimiz gönül bağları sayesinde Türkiye, 82 milyon nüfusun ve 81 vilayetin ötesinde bir etki alanına sahip olmuştur. Arkamızdaki bu gücün desteğiyle hedeflerimize birer birer ulaşacak, yeni zaferleri hep birlikte millete armağan edeceğiz.”

NE ZAMAN HUSUMETİN PENÇESİNE DÜŞTÜYSEK KAYBETTİK

“Bizim milletimiz tarih boyunca hep büyük hayallerin peşinden koşmuş, bunun için gece gündüz mücadele etmiştir. Bu sayede binlerce yıldır yaşadığımız her coğrafyada, hürriyetimizi korumayı, devletimizi kurmayı, milletimizin onurunu en üstte tutmayı başardık. Sahip olduğumuz binlerce yıllık devlet tecrübesi bize, kendimizi sürekli yenilememiz, gücümüzü diri tutmamız gerektiğini gösteriyor. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıktığımız sürece başarıdan başarıya koştuk. Ne zaman tefrikanın, fitnenin, husumetin pençesine düştüysek kaybettik. Bunun için Türk milletinin bileğini er meydanında bükemeyeceğini bilenler, hep birlik ve beraberliğimize saldırmıştır. Son 200 yıldır başımıza gelenlerin tek sebebi işte budur”

“Ama milletimiz bu küçük hesap sahiplerini hep tefrik etmeyi ve vakti saati geldiğinde dersini vermeyi bilmiştir. Dünyamız ve bölgemiz etkisi belki asırlar boyu sürecek bir yeniden yapılanma döneminden geçerken, ülkemizde birileri yine aynı hesapların peşindedir. Türkiye, sınırları boyunca gerçekten kahramanca bir mücadele veriyor, birileri teröristlerin ve onların arkalarındaki güçlerin ağzıyla buna gölge düşürmeye çalışıyor. Türkiye, Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs’ta büyük bir ekonomik ve siyasi mücadele içinde ama buna birileri karşımızdakilerin tezleriyle karşı çıkıyor. Türkiye ekonomik, siyasi ve askeri olarak kuşatılmaya çalışılıyor, bazıları sırf kendi pastalarını büyütmek için hasımlarımızın değirmenine su taşıyor. Gerçi biz aynı zihniyeti bir asır öncesinden biliyoruz. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları Ankara’da istiklal harbini yürütürken kimlerin, nasıl manda peşinde koştuklarını unutmadık. Ordularımız düşmana karşı cephede savaşırken birilerinin arkada nasıl çapulculuk, yağmacılık peşinde koştuklarını da gayet iyi hatırlıyoruz. Ama sonuçta ne mandacılar, ne çapulcular, ne yağmacılar kazanmıştır, kazanan milletimizin istiklal mücadelesi olmuştur. Bugün de kim hangi yalpayı yaparsa yapsın, kim nerede saf tutarsa tutsun kazanan milletimiz olacaktır. Milletimizle birlikte bu mücadeleyi yürütenler olacaktır.”

İşte resepsiyondan kareler: