'Küçükkaya İmamoğlu'na gazeteci kaynayan yerde soru kağıdı verecek kadar gerzek mi?'

Gazeteci İsmail Küçükkaya'nın canlı yayın programı öncesi Ekrem İmamoğlu ile otelde görüşmesine ilişkin AKP medyasından ilginç bir çıkış geldi.

'Küçükkaya İmamoğlu'na gazeteci kaynayan yerde soru kağıdı verecek kadar gerzek mi?'

23 Haziran seçimlerine günler kala ortaya çıkan anketlerin çoğunda halen CHP’nin geride görünen AKP’nin İmamoğlu-Yıldırım canlı yayını üzerinden yaratmak istediği ‘mağduriyet’ algısına kendi gazetesinden de itiraz geldi.

Sabah yazarı Hıncal Uluç, gazetede köşe komşusu Mahmut Övür’ün imzasıyla yayınlanan ve moderatör İsmail Küçükkaya’nın Ekrem İmamoğlu’yla görüşmeye gittiği anlara ilişkin görüntülerin konu edildiği “O otelde ne konuştunuz?” başlıklı yazıya tepki gösterdi.

Övür’e seslenen Hıncal Uluç, “Şimdi diyelim sen, Ekrem İmamoğlu’na gizli bir soru kağıdı vermek istiyorsun. Bunun için adamın basın toplantısı yaptığı, yani ortalığın gazeteci, televizyoncu ve kameraman kaynadığı otele mi dalarsın, Malkoçoğlu gibi.. Yoksa o soru kağıdını kimsenin ruhunun duymayacağı bir şekilde iletme yolunu mu bulursun?” dedi. Uluç  “Bunca yıllık gazeteci (Ki beş yılı Genel Yayın Müdürlüğüdür) bunca yıldır en çok izlenen haber bültenlerinden birinin sunucusu, yani o otelin yanında oturan boyacının bile tanıdığı biri olarak, bu işi gazeteci kaynayan yerde “Gizleyeceğini sanarak” yapacak kadar gerzek mi, meslektaşımız, Sevgili Mahmut?.” diye devam etti.

Uluç’un yazısında o bölüm şöyle:

Şimdi dün sabah bizde Mahmut Övür kardeşimin yazısı vardı. Bomba haber olduğu için birinci sayfadan verilmiş..
Öyle bomba ki, fotoğraflarla belgelenmiş. İsmail Küçükkaya yayından önce Taksim’deki o ünlü gökdelen otele giriyor. İmamoğlu ile konuşuyor ve çıkıyor, görüyorsunuz.

Mahmut’un yazısının manşeti “O otelde ne konuştunuz?.” O otele, ne zaman, niçin gittiğini de, ne konuştuğunu da İsmail bir gece evvel televizyonda anlattı ve bastıra bastıra, on kez tekrar ederek “İki tarafla da konuşmamı tarafların sözcüleri Mahir Ünal ve Engin Altay benden istediler. ‘Yaptığımız protokolü ve yayın akışını anlat’ dediler.
Ben de görüştüm, dedi” Mahmut!. Ve ne Ünal’dan ne de Altay’dan tekzip de gelmedi.
Sevgili Mahmut..
Şimdi diyelim sen, Ekrem İmamoğlu’na gizli bir soru kağıdı vermek istiyorsun. Bunun için adamın basın toplantısı yaptığı, yani ortalığın gazeteci, televizyoncu ve kameraman kaynadığı otele mi dalarsın, Malkoçoğlu gibi.. Yoksa o soru kağıdını kimsenin ruhunun duymayacağı bir şekilde iletme yolunu mu bulursun?.
Bunca yıllık gazeteci (Ki beş yılı Genel Yayın Müdürlüğüdür) bunca yıldır en çok izlenen haber bültenlerinden birinin sunucusu, yani o otelin yanında oturan boyacının bile tanıdığı biri olarak, bu işi gazeteci kaynayan yerde “Gizleyeceğini sanarak” yapacak kadar gerzek mi, meslektaşımız, Sevgili Mahmut?.
Baştan ben de kızmıştım, sunuculuk teklifini geri çeviren Uğur’a.. Ama dedim ya!. “Hayır” derken yerden göğe haklıymış, meğer!.”