Kritik duruşma yarın: Sanki teröristmişiz gibi muamele gördük

Çorlu davasının ikinci duruşması 10 Eylül 2019 Salı günü saat 09.00’da yine Çorlu 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

Kritik duruşma yarın: Sanki teröristmişiz gibi muamele gördük

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin yaşamını yitirdiği, 300’ün üzerinde kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin açılan davanın ilk duruşması 3 Temmuz’da Çorlu 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Polisin aileleri darp ettiği duruşmada mahkeme heyeti tarafsızlığından şüphe duyulduğu gerekçesiyle dosyadan çekildi.

Bir üst mahkeme olan Çorlu 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi incelemesi sonucunda dosyadan çekilmeyi gerektirecek herhangi bir sebep olmadığına kanaat getirdi ve davayı 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne iade etti. Çorlu davasının ikinci duruşması 10 Eylül 2019 Salı günü saat 09.00’da yine Çorlu 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

Duruşma öncesi aileler Odatv’den Hüreyra Oflaz’a konuştu.

9 yaşındaki Oğuz Arda Sel ve eşi Fatih Sel’i kaybeden Mısra Öz Sel, şunları söyledi: “Geçen mahkemede kocaman bir hayal kırıklığı yaşadık. Günler öncesinden büyük mahkeme salonu talep etmemize rağmen 130 kişilik bir salon ayarladılar. Sanki bizler suçluymuşuz gibi içeri kimlik kontrolü ve aranarak girebildik. Kimimiz de dışarda kaldı. İçeri almama kararı aldılar. Zaten 1 yıl beklemişiz, olacak iş mi? Saygı duyulması gerekirken, kavga dövüş. Sanık diye getirdikleri 4 kişiyi bile daha çok korudular. Sonunda da daha mesleğinin başında, belki o kadar baro Başkanı ve avukatı bir arada görmemiş hakimler çekilme kararı aldı. Böylesi büyük bir davaya, 25 kişinin ölümüne daha tecrübeli hakimlerin atanması görüşündeyim. Bizler için yıkım. Bizler için hayal kırıklığı oldu. Mahkeme heyetinden adil bir yargılama bekliyorum. Tüm raporlarda apaçık ortada olan, hatta ulaştırma bakanlığının bile raporunda açıkça eksikliklerin yazıldığı gerçekleri savcı görmedi ama hakimlerin görmesini istiyorum. 25 kişinin kanı, bu olayın ucu kime dokunuyorsa cezası verilerek raylar altında bırakılmasın istiyorum. TCDD üst yönetimi kadar ulaştırma bakanlığı da, müsteşarlıkta sorumludur. Suçsuz olduğunu iddia eden çıkıp mahkemede kendisini savunsun. Adil yargı istiyorum.”

14 yaşındaki kızı Bihter Bilgin’i, kız kardeşleri Emel Duman ve Derya Kurtuluş’u ve 5 aylık yeğeni Beren Kurtuluş’u kaybeden Zeliha Bilgin ise şöyle konuştu:

“Bizler gibi insanlar hayatlarını o toprağa gömmezler. Hayatının baharında gömmek zorunda kalmazlar. Geçen mahkemede olması gereken hiçbir şey olmadı. Bizler sanki teröristmiş gibi muamele gördük. Sanıkların rahat tavırları ve ben kızımın üzerinden çıkan pantolunu gösterdiğimde alaylı gülümsemesi anlatılmaz bir durumdu. Salı günü ADALETİN sağlanacağı bir duruşma olmasını ümit ediyorum. Benim evladım kardeşlerim yeğenim ve 25 can geri gelmeyecek biliyorum, istediğim böyle gözle görülür ihmaller sonucu bizler gibi insanların hattalarının kararmasına izin vermemek için, verilen adil ceza kararlarıyla herkes işini düzgün yapar inancındayım.”

Tren faciasında hayatını kaybeden Hakan Sel’in ağabeyi Fatih Sel, “Önceki duruşmada defaatle talep edilmesine rağmen o küçük salona hapsedildik” diyerek açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Hapsedildik çünkü kapılar üzerimize kilitlenmişti. Ne müşteki aileler ve vekilleri içeri girebildi ne de biz çıkabildik. Üstüne üstlük o acılı aileler ve vekilleri mahkeme kapısında darp edildi.

Önümüzdeki duruşmanın yeri değişti. Ancak her müştekiye 3 avukat sınırı getirildi. Duruşmaya katılacaklara kimlik tespiti yapılması kararı alındı. Mahkeme heyeti sözde güvenlik tedbirleriyle ilgileneceğine; delillerin toplanmaması ve hatta karartılması, yetersiz soruşturma ile bizlerin adalet arayışı ile ilgilenmesini murat ederim. Adil bir yargılama yapılmaz ve hak edenler cezalandırılmaz ise bu gibi acıların tekrar yaşanacağını ve bunun iki cihanda da vebalinin olacağını onlara bir daha hatırlatmak isterim.”

Tren faciasında kızı Sena Köse’yi kaybeden anne Aysun Köse de acısını şöyle anlattı:

“Evet bu dünyada adalet dahil hiç bir şey kalmamış. İlk mahkemede mülteci muamelesi gördük. Üç kere üst baş araması yapıldı. Klimasız bir salonda havasız bırakıldık. Mahkeme salonunda kapılar üstümüzden kilitlendi. İlk defa mahkeme gören ben ‘hep mi böyle oluyor yoksa’ dedim. Değilmiş! Bizler canlarımızı kaybettiğimiz için suçlu muamelesi görüyoruz. Gündeme bakınca kimsenin adalete olan inancının kalmadığını görebilirsiniz. Ben de adaletin olması gerektiği gibi işlediğini düşünmüyorum. Devlet koruyor üst düzey yöneticileri, hatta makinistleri. Makinistlerin verebileceği ifadeden bile korktukları için onları en başından korumaya aldı. Ben Ulaştırma Bakanlığı, TCDD yönetimini, makinistleri, vicdana çağırıyorum. Seyirci kalan, susan herkes suça ortaktır. Biz nekadarını meydana çıkarabiliriz bilmiyorum. Hepsini ALLAHa havale ediyorum.”