"Kimyasal silah iddialarını çürütecek kanıtlar örtbas ediliyor"

Cesaret Vakfı, 7 Nisan 2018'de Suriye'nin Duma bölgesinde düzenlendiği iddia edilen kimyasal saldırıyla ilgili Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nün (KSYÖ/OPCW) yürüttüğü soruşturmada kritik kanıtların örtbas edildiğine dair bulguları açıkladı.

Cesaret Vakfı, Nisan 2018’de Suriye’nin Duma bölgesinde düzenlendiği iddia edilen kimyasal saldırıyla ilgili Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün yürüttüğü soruşturmada kritik kanıtların örtbas edildiğine dair bulguları açıkladı. İngiliz gazeteci Jonathan Steele, BBC‘de katıldığı programda bu skandalı gündeme getirdi.

Cesaret Vakfı (Courage Foundation), 7 Nisan 2018’de Suriye’nin Duma bölgesinde düzenlendiği iddia edilen kimyasal saldırıyla ilgili Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (KSYÖ) yürüttüğü soruşturmada kritik kanıtların örtbas edildiğine dair bulguları açıkladı.

KSYÖ soruşturmasıyla ilgili araştırmasını 23 Ekim’de açıklayan Cesaret Vakfı’nın uzmanlar heyeti, KSYÖ’nün Duma kanıt toplama misyonunun bir üyesiyle bir araya geldi.

KSYÖ’nün bu üyesinin örgütün iç yazışmaları, belge değiş tokuşları ve gün yüzüne çıkarmadığı rapor taslaklarıyla ilgili geniş çaplı sunum yaptığı belirtildi.

Bunun üzerine Duma’da kimyasal saldırı iddiasına dair soruşturmadaki kabul edilemez uygulamalara dair alarma geçen Cesaret Vakfı’nın uzmanlar heyeti, soruşturmanın kimyasal analiz, toksiloji, balistik sonuçları ve tanık ifadeleri gibi soruşturmanın kanıtlarla ilgili temel direklerinin her birinde kusurlar olduğu ve olgularla çok az ilgisinin bulunduğu sonucuna vardı.

BULGULAR ANA AKIM MEDYADA YER BULMADI

Sputnik’ten Kit Klarenberg‘den aktardığı habere göre, Cesaret Vakfı’nın uzmanlar heyetinin resmi açıklamasında şöyle denildi:

“Kimyasal analizler, toksiloji konsültasyonları, balistik araştırmaları ve tanık ifadeleriyle ilgili anahtar niteliğindeki bilgilerin daha önceden belirlenmiş bir sonucu desteklemek için örtbas edildiğine ikna olduk. Bazı denetçileri meşru endişelerini gündeme getirme, kuralsız uygulamalara ışık tutuma ve hatta farklı gözlem ve değerlendirmelerini ifade etme girişimlerini engelleyerek soruşturmadan dışlamaya yönelik rahatsızlık verici çabalardan haberdar olduk. Oysa bunlar denetim raporlarının bağımsızlık ve yetkinliğini garantilemek niyetiyle Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nde denetçilere özel olarak verilmiş haktır.”

BBC Dünya Haberleri’nin Haftasonu programına ABD’nin IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi’yi öldürdüğünü açıkladığı operasyonu konuşmak üzere davet edilen Jonathan Steele, programda beklenmedik bir müdahalede bulunarak KSYÖ ifşaatçısının Cesaret Vakfı’na verdiği brifinge katıldığını söyledi.

KSYÖ ifşaatçısı, Suriye hükümet güçleri uçaklarından iki teneke klor gazı atılmak suretiyle 43 kişinin öldürüldüğüne dair militanların iddialarını incelemek üzere Nisan 2018’de Duma’ya gönderilen denetçilerden biriydi ve etkilenen bölgelerden numune toplamakla, bunun dışında kalan bölgelerde klor gazı türevleri olup olmadığını araştırmakla sorumluydu.

Programın sunucusu Paul Henley, Jonathan Steele’in sözünü kesmek ya da konuyu kapamak yerine konuyla ilgili daha fazla bilgi talep etti.

Steele ise şunları söyledi:

“Denetçi ikisi arasında bir fark olmadığını saptamış. Bu da aslında kimyasal gaz saldırısı olmadığına işaret ediyor, zira insanların öldüğü iddia edilen binalarda başka bölgelerdeki alelade sokaklara kıyasla fazladan klor gazı bulaşmış herhangi bir organik kimyasal yokmuş. Ben de bununla ilgili yorum almak için KSYÖ’ye sordum ve bana hala yanıt vermediler. Bu da meselenin daha ziyade savaş propagandası olduğuna işaret ediyor.”

Henley “Kimin yönlendirdiği propaganda” diye sorunca Steele şöyle devam etti:

“Militanların, Amerikan savaş uçakları gelsin diye ki, bu, gerçekleşti. Bu haberlerin çıkmasından bir kaç gün sonra, ABD, Britanya, Fransa savaş uçakları Şam’ı bombaladı. Aslında bu, kendini ortaya atan ikinci ifşaatçı. Bir kaç ay önce de binaların gördüğü ve tüplerin aldığı zararlara bakarak tüpleri uçakların mı attığına dair balistik incelemeyi yapmış kişinin raporu sızmıştı. O bu tüplerin uçaklardan atılmasından ziyade yere konulmuş olmasının çok daha yüksek ihtimal olduğu sonucuna varmıştı.”

Henley “Öyleyse, bu, çok önemli bir açığa çıkarma, hele de o zaman yayımlanan videoların mizansen olabileceği fikrini saçmalık diye reddedenlerin sayısı düşünüldüğünde” notunu düşerken Steele şu bilgileri paylaştı:

“Bu iki bilim insanı bence siyasi taraf değil, çok güçlü siyasi görüşleri olsaydı KSYÖ tarafından Duma’ya gönderilmezlerdi. Gelecek ay Üye Devletler Konferansı’na hitap etmek, görüşlerini açıklamak ve endişelerini kamuoyuna açıklama izni almak istiyorlar, çünkü bunları örgütün içinde gündeme getirmeye çalıştıklarını ama bastırıldıkları, susturulduklarını söylüyorlar.”

Bu bölüm, bir saatten uzun programın sadece birkaç dakikasını kaplasa da, KSYÖ içinde susturulmuş denetçilerin ifşaatçı olduklarının ana akım medyaya ilk kez yansımasından ötürü önem taşıyor.

İngiliz Mail on Sunday gazetesinden Peter Hitchens, İtalyan La Repubblica gazetesinden Stefania Maurizi gibi gazeteciler de KSYÖ’nün nasıl ve neden muhalif görüşleri bastırdığını sorgulamaya başladı.

Sorgulayanların sayısı arttıkça, KSYÖ’nün iddia edilen kimyasal saldırıdan Beşar Esad hükümetinin sorumlu olduğuna dair önceden sipariş edildiği aşikarlaşan sonuçların tersini gösteren kanıtları bastırması skandalına dair suskun kalması zorlaşacak.”