Behiç Erkin'i bilir misiniz?

Behiç Erkin’in akademi tarihinde yine bir ilki ise Yüksek Mühendis Mektebi’ni özerk hale getirmesiydi. “Bilim her türlü etkiden uzak olmalıdır” diyerek Cumhuriyet döneminin ilk özerk yüksek öğrenim kuruluşunu gerçekleştirmiştir. Bu da nedense pek bilinmez.

Türkiye’nin bilgi üretim sürecinde de adı çok bilinmeyen kahramanlar vardır. Onların görünmez emekleri birçok gelişmenin temelini oluşturur. Bu köşede bazılarını tanıtmaya çalıştım ama ne buna zaman yeter, ne de ben bu kişilerin hepsini bilirim. Ama elimden geldiğince, bildiklerimin görünür hale gelmesine çalışacağım.

Evet, başlıktan da anlaşılacağı gibi bugün sıra Behiç Erkin’de. Behiç Erkin 1926-1928 yılları arasında Bayındırlık Bakanıydı. Bilimle ne ilgisi var demeyin, o yıllarda henüz üniversite reformu yapılmamıştı ve Yüksek Mühendis Mektebi (bugünkü adıyla İstanbul Teknik Üniversitesi) Bayındırlık Bakanlığı’na bağlıydı. Behiç Erkin bu okula bir kez müdahale etti ve eğitimde kullanılan Arapça ve Fransızca sözcüklerin yerine Türkçelerinin kullanılması hareketini başlattı. Kendisi de bizzat bazı sözcüklerin Türkçeleri için önerilerde bulundu, hatta uzmanlık alanı olan demiryolları işletmesi ile ilgili bir Türkçeleştirme kılavuzu yayınladı. Tahmin edilebileceği gibi buna, özellikle bazı tutucu öğretim üyeleri, karşı çıktı ama bir işe yaramadı. Bu hamle Cumhuriyet dönemi üniversite eğitiminin Türkçeleştirmesi için ilk girişimdi ama nedense pek bilinmez.

Behiç Erkin’in akademi tarihinde yine bir ilki ise Yüksek Mühendis Mektebi’ni özerk hale getirmesiydi. “Bilim her türlü etkiden uzak olmalıdır” diyerek Cumhuriyet döneminin ilk özerk yüksek öğrenim kuruluşunu gerçekleştirmiştir. Bu da nedense pek bilinmez.

Diyeceksiniz ki bunların ne önemi var? Zaten Türkçeleştirme de, özerklik de daha sonra hayata geçti. Bence, ilki gerçekleştirmek çok önemlidir; çünkü değiştirilecek konuyla ilgili tabu yıkılmış olur. Hem ilk tepkiler sönümlenir, hem de psikolojik bariyer yıkılır. Öncü olmak böyle bir şeydir.

Elbette bunları yapacak bakış açısına ve cesaretine sahip Behiç Erkin yaşamının diğer alanlarında da boş durmamıştır. Yeri gelmişken bir özet yapayım:

-31 Mart gerici ayaklanmasının bastırılmasında yer alan subaylardan birisidir.

-Demiryolu komiseri olarak katıldığı Birinci Dünya Savaşı’nda Demir Haç madalyası almıştır.

-Demiryolları ile ilgili ilk Osmanlıca kitabın yazarıdır.

-Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcında İstanbul’da kalarak Anadolu’ya mühimmat sevkiyatını düzenlemiş, deşifre olunca Anadolu’ya geçmiştir.

-Büyük Taarruz’da asker sevkiyatı için demiryollarına gereksinim vardır. Yunanlıların geri çekilirken demiryollarını tahrip edeceğini öngörüp, önceden onarım malzemelerinin yığınağını yaparak, yolları hızla onarmış ve savaşın sonucunu doğrudan etkilemiştir.

-Bayındırlık Bakanlığı sırasında enkaz halindeki bir ülkenin ayağa kalkması için karayolu, demiryolu ulaşımı, yapıların onarımı, köprülerin yapılması, derelerin ıslahı ve benzeri işleri gerçekleştirerek, Cumhuriyetin kuruluşunda en önemli rollerden birini üstlenmiştir.

-İlk demiryolları müzesini kurmuştur.

-Paris büyükelçiliği sırasında Hitler Fransa’yı işgal eder ve Yahudiler üzerinde baskılar başlar. Behiç Erkin önce TC vatandaşı olanları, sonra Türkiye doğumluları, sonra da isteyenleri sahte belgeyle Türkiyeli göstererek ve resmen Nazilerle kavga ederek, toplama kamplarına gitmelerini engellemiş, gidenleri toplama kamplarından çıkartmıştır. Bu şekilde kurtarılan kişi sayısı yirmi bin civarındadır. Şöyle söyleyeyim, hakkında film yapılan Schindler 1100 kişiyi kurtarabilmiştir. Siz kıyaslayın.

Yukarıda maddeler halinde yazdıklarımdan tek bir tanesi bile iyi bilinmek için yeterli bir nedendir. Bunların tümünü bir yaşama sığdırabilen Behiç Erkin’i bu topraklarda yaşayanların iyi tanımaması çok acı.