İnönü’den İmamoğlu’na

Ekmeleddin-Gül-İmamoğlu çizgisi CHP’nin yeni çizgisidir. Bu çizgi CHP’nin nereye açıldığını ve nereye oturduğunu fazlasıyla gösteriyor. Kılıçdaroğlu’nun, CHP çizgisini taşımak istediği yer bu üçlemede sarih olarak karşımıza çıkarken; kimse CHP’nin sola açıldığını söylemesin.

Kurtuluş Kılçer

17 yıllık AKP iktidarı, sermaye düzeninde köklü değişiklikler yaptı. 17 yıllık süre zarfında AKP’nin yıpranmasının bir süreç olarak bugün karşımızda durması bir veri, ancak bundan daha önemlisinin AKP eliyle kurulan “yeni düzenin” kendisi. Ele alınmak istenmeyen ve etrafından dolaşılan konu, AKP tarafından kurulan “İkinci Cumhuriyet rejimi”. Bugün düzen siyasetinde neredeyse bütün aktörler, kurulan gerici İkinci Cumhuriyet rejimiyle hesaplaşmayı değil, AKP’nin geriletilmesini hatta Erdoğan’ın geriletilmesi üzerine bir siyaseti merkeze koymuş gözüküyor.

“Erdoğan’sız AKP” ya da  “Erdoğan olmayan Erdoğan” gibi sözler bize ait değil, ancak ne demek istediğimizi fazlasıyla anlatmıyor mu? Birincisi Gül-Babacan-Davutoğlu çizgisine, ikincisi ise Kılıçdaroğlu-İmamoğlu çizgisine tekabül eden ve doğrudan düzen siyasetinin kalemleri tarafından yazılan benzetmeler.

“Reel politik” diye moda bir deyim çıktı. AKP’nin 17 yıllık iktidarının yaratmış olduğu “yeni düzeni” masaya yatırmayan ya da bu düzene toptan bir reddiyeyi içermeyen ama 17 yıllık iktidar sürecinin getirmiş olduğu yıpranmayı, bir dizi alanda tahrip olmuş düzenin tadilatına meze yapmayı “reel politik” diye bir kavram içinde bizlere sunuyorlar. “AKP’nin geriletilmesi adına” bizzat AKP’nin kurucularından medet umulması ya da AKP eliyle kurulan rejime uyumu “kutupsuzluk siyaseti” olarak olumlanması işte bu “reel politik” kavramı ile açıklanıyor.

Bugün solundan sağından düzen siyasetinde ortaya çıkan yeni arayışların çerçevesi bundan öte değil. Ortaya çıkacak olan fasit dairenin dönüp durduğu yer ise sermayenin borusunun ötmesinden öte hiç değil.

Tadilatla, sağından solundan düzeltmekle bu tahribat ortadan kalkar mı ya da ülkenin içine girdiği girdaptan çıkış mümkün mü?

Birileri bunu savunuyor. Örneğin Davutoğlu ve Babacan, bu tablonun bizzat sorumlusu AKP’nin eski yetkilileri olarak şimdi “tadilat, revizyon” gerekli diyorlar. Sanki 17 yıllık bilançonun sorumluluğu üzerlerinde hiç yokmuş gibi.

Bu tabloya, düzen muhalefetinden İmamoğlu’nu da eklemek gerek. “Ne solcuyum ne sağcıyım, ortayolcuyum” minvalinde demeçler vererek, Davutoğlu ve Babacan çizgisinin mütemmim cüz’ü olarak karşımıza çıkıyor.

Ekrem İmamoğlu’nun toplumda yaratmış olduğu umudun mutlak hale getirilmemesini, bu umudun sömürü düzeninin ve sermaye sınıfının bekası adına mutlaka düzene yamanacağını söyleyenlerdeniz. Bunları söylediğimiz için kızanlar çok. Ancak komünistler olarak doğruyu söylemekten asla kaçınmayacağız.

Dün çok eleştirilen Kılıçdaroğlu bugün göklere çıkartılıyor. Ancak “Ekmeleddin vakası” olarak bilinen ve CHP-MHP tarafından Erdoğan’ın karşısına çıkarılan ve sonra başkanlık seçimlerinde bizzat gidip Erdoğan’a oy vermiş birisinin Cumhurbaşkanı olarak aday gösterildiği günler ne çabuk unutulabiliyor. Abdullah Gül’ün bizzat CHP-İyi Parti-Saadet’in çatı adayı olarak gösterilme girişimlerinin üzerinden tam bir yıl geçti, çok uzak değil.

Ekmeleddin-Gül-İmamoğlu üçlemesi CHP’nin çizgisini göstermeye yeter de artar bile. Gül olamayınca Muharrem İnce’nin aradan çıkması ise istisnai bir durum olduğundan bugün kimse tarafından hatırlanmıyor bile.

Ekmeleddin-Gül-İmamoğlu çizgisi CHP’nin yeni çizgisidir. Bu çizgi CHP’nin nereye açıldığını ve nereye oturduğunu fazlasıyla gösteriyor. Kılıçdaroğlu’nun, CHP çizgisini taşımak istediği yer bu üçlemede sarih olarak karşımıza çıkarken; kimse CHP’nin sola açıldığını söylemesin. Ortada büsbütün İkinci Cumhuriyet rejiminin yeni CHP’si karşımızda durmaktadır. Bu politik çizginin Ekrem İmamoğlu ile bir başarı göstermesi, bu politik çizginin niteliğini asla değiştirmiyor.

Kaldı ki, Ekrem İmamoğlu’nun ‘ne solcuyum ne sağcı’ açıklaması, tam da ne demek istediğimizin özeti gibidir. Hem Ekmeleddin-Gül çizgisinin devamı olduğunun ifşası hem de İnönü’nün bile gerisine düşen bu politik-ideolojik söylemi kimseyi şaşırtmıyor ya da sarsmıyor mu?

İnönü bile “ortanın soluyum” demişti.

İmamoğlu’nun, İnönü’nün bile gerisine düşen bu politik duruşu hiçbir şey ifade etmiyor mu?

Kimse kızmasın ancak CHP’nin geldiği yer, AKP eliyle kurulan İkinci Cumhuriyet’e uyumdan ibarettir.

***

Bakılması, tartışılması, fener olması gereken yer burası. İnönü, zamanında sosyalistlere bakarak CHP’nin yerini tayin etmişti. Ne yazık ki bugün bazı sosyalistler CHP’ye bakarak kendi yerini tarif ediyor.

Biz “doğruda durmaya” ve doğruları söylemeye devam edeceğiz.