İleri Teknoloji Ekonomi Politiği

Teknolojiyi de sermaye olarak kabul ettiğimizde, adeta sermaye-emek bileşimi, teknoloji düzeyi yükseldikçe, robot sermaye ve teknoloji üretici sermaye ayırımı ile ortaya koyabileceğimiz sermaye-içi farklılıklar ortaya çıkmaktadır.

Ekonomileri merkez ve çevre ülkeler olarak kabaca tasnif ettiğimizde, üretimde teknoloji yükseldikçe merkez güçlenmekte, çevre zayıflamakta, hatta sistemden kopmaktadır. Ülkemiz açısından meseleye baktığımızda, Cumhuriyet’in kuruluşunda merkez ülkelerde birinci sanayi aşaması geçilmekte, ikinci aşamaya yöneliş ilerlemekte idi. Oysa henüz kurulmakta olan Türkiye, maalesef, güçlü tarım toplumu niteliği dahi taşımamakta idi. Günümüz koşullarında sanayi 4.0 geçilmekte, sanayi 5.0 gelişmektedir. Bugünkü durumumuz da Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde pek farklı olmadığı gibi, hatta daha da olumsuz koşullarda bulunmaktayız. Bugünlerde geçmiştekinden daha olumsuz koşullarda bulunduğumuz yargısına yönelmemin iki nedeni vardır. Birincisi, teknoloji ilerledikçe dönemler arası zaman dilimi ufaldığından ileri hamleleri yakalamak güçleşmektedir. İkincisi, teknoloji ilerledikçe merkez-çevre ilişkisi ve alanları daralmaktadır. İlk aşamalarda, Andre Gunder Frank yaklaşımıyla merkez-çevre olgusu ülkeler temelinde ele alınıp, merkez ve çevre ülkeler ayırımı yapılırken, günümüz koşullarında ülkeler temelinde olduğu kadar, her ülke içinde de merkez-çevre ilişkisi yaşanmaktadır. Örneğin, çok ileri teknoloji kullanan bir ülkede bir yandan sermayenin organik bileşimi (emek/sermaye oranı) emek aleyhine seyrettiğinden, diğer yandan da yüksek ücretlere rağmen sömürü oranının da (artık değer/ücret) yüksek olması nedeniyle teknolojinin nimetleri ülke içinde hakça dağıtılamamakta ve ileri teknoloji üretim ünitelerinin çevresinde aynı ülkede yoksulluk yaşanmaktadır. ABD’de yaşananlar bunun tipik örneğini oluşturur. Açıktır ki, ülke içinde yaşanan söz konusu olumsuzluk ülkeler arasında daha farklı ve şiddetli olarak cereyan etme potansiyeli taşımaktadır. Bu süreci bir yazı boyutunda ele alarak olası durumu tablolamak için ileri teknoloji aşamasında geçerli ekonomi-politik konusunu ele almak gerekmektedir.

Üretimde sermayenin organik bileşimi gelir dağılımı ve piyasa oluşumu açısından fevkalade önemlidir. Sermayenin organik bileşimi sermaye lehine yükseldikçe, üretimde monopolleşme eğilimi, gelir dağılımında emek aleyhine bozulma, sermaye açısından da piyasa daralması oluşur. Finans alanının olağanüstü yükselişi ve küreselleşme olgusunun devreye sokulması sermayenin organik bileşiminin sermaye lehine seyretmesinin sonucudur. İlginç olan şudur ki, teknoloji boyutu yükseldikçe sermayenin organik bileşimi, ilk aşamalarda olduğu üzere sermaye/emek (ölü emek birikimi/canlı emek) görüntüsünden bir hayli değişerek, bir bakıma (“ölü emek birikimi” / ”teknoloji yoğun emek”) diyebileceğim farklı bileşime evirilmektedir. Şöyle ki, günümüz üretim sisteminde canlı emek kullanımı teknoloji-yoğun makine üretiminde kullanılıyor olmakla beraber, ileri teknoloji aşamalarında teknoloji-yoğun üretim araçlarının üretiminde de akıllı makineler kullanılıyor olacaktır. Ancak tüm bu süreçlerde rolü yok mesabesine inmiş olan vasat emeğin yerini ileri teknoloji uzmanları almaktadır, alacaktır. Teknolojiyi de sermaye olarak kabul ettiğimizde, adeta sermaye-emek bileşimi, teknoloji düzeyi yükseldikçe, robot sermaye ve teknoloji üretici sermaye ayırımı ile ortaya koyabileceğimiz sermaye-içi farklılıklar ortaya çıkmaktadır.

Kaba hatlarla bu süreci masaya yatırdığımızda şunlarla karşılaşıyoruz. Bir defa yoğun teknoloji üretim ve uygulama düzeyine ulaşamayan emek ve bu tip emek deposu konumundaki ekonomiler kaderleri ile baş başa kalacaklardır. Söz konusu ülkeler bu kaderde giderek eski teknoloji ile ya da çok geriden gelen teknolojilerle kendi yağları ile kavrulma konuma bürünüp, kısmen tüketici konumunda olarak ileri teknoloji ekonomilerden ciddi olarak ayrışırlar. Ancak, tarihsel hafıza intikam peşinde koşuyor olabileceğinden, geri teknoloji kullanan ülkelerden kaynaklanan terör saldırganlıkları yaygınlaşabilir: Buna karşın merkez ülkeler ise insan hakları vb kavramlarını bir yana bırakarak, çevrelenmiş koşullarda durumlarını şiddetle koruma yoluna gidebilirler. Bir bakıma din ya da mezhep savaşlarına analojik olarak ya da günümüzde güney yoksulluğunun kuzey varsıllığına koşuşuna benzer bir durumla karşılaşılabilir.

Robot-yapay zekâ bileşiminde sömürü, gelir dağılımı ve piyasa koşullarının nasıl oluşacağı meselesine geldiğimizde durum bugünkünden nitelik olarak çok farklı olmamakla berber, duruma göre olguların şiddeti yükseliyor olabilecektir. Şöyle ki, üretici sermaye mülkiyeti veri olarak, yani özel mülkiyetin geçerli olduğu konumda, bu sermaye unsuru ile birleşecek üretim aracı emek olmayıp, ileri teknoloji elemanlarıdır. Bu yaklaşımda, Weblen modelinde açıklandığı üzere, üretici sermayeyle üretime girecek ileri teknoloji elemanı piyasa koşullarında sömürü altında olacaktır. Olası koşullarda ücretler hayli yüksek olacağından, sömürü algılanamıyor olmakla beraber, genel düzeyi itibariyle bugünkünden daha yüksek ve acımasız olabilir. Bu nedenle ileri teknoloji düzeylerine geçildikçe sermaye mülkiyeti mutlaka tartışılmalıdır. Kısacası, kapitalizmin dayandığı sömürü ileri teknoloji düzeyinde ortadan kalkmayacağı gibi, daha da yüksek olabilir. Doğal olarak buna bağlı olarak gelir dağılımı da sermaye mülkiyeti lehine hızla değişebilir. Ve bu koşullar piyasa kapasitesini de olumsuz etkileyeceğinden finanslaşma ve küreselleşme olgusu devamla, daha da yükselebilir.

Teknoloji üreten ve maddi sermaye ile üretime giren değişir sermayenin geçerli olduğu sistemde teknoloji modeli hızla değişeceğinden, elemanlar arasında alan kapma ya da yeni ve değişik teknoloji üreterek piyasaya sunma mücadelesi canhıraş boyutlara çıkabilir. Teknoloji hırsızlığı ya da teknolojiyi gizleme gibi davranış kalıpları yaygınlaşabilir. Günümüzde uçları görülmekle beraber, yakın zamanda hızla gelişecek üretim tekniklerinde maddi sermayeye hiç gerek kalmadan yazılım gibi doğrudan kullanılacak modeller piyasada yaygınlaşabilecektir. Bu aşamalarda düzenleyici hukuk sistemleri de tartışılarak, bazı alanlarda ilerlemeye izin verilirken, bazı alanlar kısıt altına alınabilir. Bunları zamanla göreceğiz; şimdiden fazla kehanette bulunmak bilimsel olmaktan uzak, teleolojik yaklaşım olarak görülmelidir.

Teknoloji ilerledikçe iki, belki daha fazla farklı açılımlar ortaya çıkabilir. Burada tahminde bulunmak magaziner olmanın ötesine geçmez. Ancak şunu söylemeden yazıyı bitirmemek gerekir ki, teknoloji hâkimiyeti yükseldikçe uluslararası hâkimiyet güçlenerek, söz konusu sermayeye ya da know-how’a sahip olan sermaye sahiplerini ya da ülkeleri günümüzdekinden çok daha varsıl ve güçlü kılar.

Teknolojinin her aşamasında insanlar seyahat edecek, elbise giyecek, kitap okuyacak vs nedeniyle maddi üretime ihtiyaç devam edecektir. Belki elbisenin kumaşı farklı olacak, belki kitap kâğıt sayfalardan değil de tablet ya da daha başka araçlarda okunacak, belki seyahatler çok daha hızlı uçaklar ya da hava arabaları ile yapılacaktır. Ancak tüm bunlarda, biri maddi üretim, ikincisi yoğun teknoloji boyut olmak üzere iki konunun olduğu göz ardı edilemez. Diğer bir deyişle, kullanacağımız her araç yoğun teknoloji ile donatılmış olacaktır. Bu aşamada da üretimin maddi dokusu olacak, bu doku yoğun teknoloji ile donatılacaktır. Böylesi ikili üretim sürecinde, bugün olduğu gibi, ülkeler üretime yaptıkları katkı biçimi ve yoğunluğuna göre dikey sıralanacak ve katma değerden aldıkları pay da ona göre şekillenecektir. Yarın daha şiddetlisi yaşanacak olan durum bugün de yaşanmaktadır; IBM ya da herhangi bir elektronik eşyanın plastik aksamını bir ülke üretir, elektronik devre şemasını başka bir geliştirir. Nihaî üretim olarak şekillenen ürünün değerine üretim yapan oldukça düşük, sistem geliştiren ise çok büyük pay alır. Teknoloji geliştikçe bu oran sistem geliştirenler lehine yükselir. Bunun tipik örneği savunma araçlarında görülebilir. Bir savaş uçağının mekanik malzemesini herhangi bir gelişmekte olan ülke üretebilir. Ancak uçağın tüm otomatik kumanda sistemini oluşturan elektronik donanımını ancak ileri teknoloji ülkesi kurabilir. Teknoloji üretimi de, işleyiş sistemi ve işleyiş modeli vb şeklinde parçalanabilir. Örneğin, bilgisayar işleyiş modeli yanında, facebook vb gibi işleyiş sistemleri geliştirilebilir. Görülüyor ki, teknolojinin gelişme patikasına göre, mülkiyet ve hâkimiyet farklılaşabilmekte, ona göre gelir dağılımı ve piyasa koşulları da şekillenmektedir. İleriye yönelik tüm belirsizliklere karşın mutlak olan şudur ki, eğitim, özellikle de temel bilimlerde eğitim yaşamsaldır.

Teknolojinin ileri düzeylerinde ileride konu edilebilecek politika aracı ya da insanları denetleme aracı olarak kullanılma olasılıkları da söz konusudur. Bugünkü cep telefonlarında ya da bilgisayar kullanımında kuşkulandığımız durumlardan çok daha vahim durumlarla karşılaşıyor olabiliriz. İşin bu boyutunu şimdilik hiç irdelemeden, ortaya çıkana dek olabildiğince huzurlu bir yaşam sürelim. Bunları düşündükçe insanın Paul Lafargue’in çalışmaya karşı savunduğu tembellik hakkına analojik olarak, teknolojiye karşı elektriksiz mağara yaşamını savunası geliyor!

Teknolojinin tüketici boyutu da kendi içinde başlı başına bir konu, hatta sorundur. Bilgisayar kullanımından telefon kullanımına dek yaşadığımız ilginç görüntüler ileri teknolojide daha da artacaktır. Teknoloji genç kuşakları istismar edercesine sarmalarken, yaşlıları devre dışına atabilecektir.