İKD: Sömürü ve yoksulluk kaderimiz değildir! Eşit ve özgür bir ülke kuracağız!

İlerici Kadınlar Derneği'nin düzenlendiği Emekçi Kadınlar Kurultayı başladı.

İKD: Sömürü ve yoksulluk kaderimiz değildir! Eşit ve özgür bir ülke kuracağız!

İlerici Kadınlar Derneği (İKD) tarafından ”Kadınlar krize karşı sözünü söylüyor Sömürü ve yoksulluk kaderimiz değildir!” başlığıyla düzenlenen Emekçi Kadınlar Kurultayı başladı.

Mücadelede yitirilen emekçi kadınlar anısına saygı duruşunun ardından başlayan etkinlikte, açılış konuşmasını gerçekleştiren İlerici Kadınlar Derneği Genel Başkanı Umut Kuruç, ”Hoşgeldiniz sınıf kardeşlerim” diyerek sözlerine başladı. Kuruç konuşmasında ”Hepimiz kadınız aynı gemideyiz safsatasına karşı biz, sınıf kardeşlerimizle bir aradayız. Tarihte bizlerin, kadınların öncülüğünü yaptığı sınıf mücadelesinin çok büyük kazanımları vardı. Bunlar teker teker elimizden alındı. Kapitalizm bugün kadınlara ‘siz çocuk da bakabilirsiniz, yaşlılara da bakabilirsiniz, aynı zamanda çalışabilirsiniz. Özgürsünüz.’ diyor. soruyorum sizlere bu özgürlük müdür?” sözlerine yer verdi.

‘Bizler önce sınıfı hatırlayacağız’

Patron kadınların başarılarıyla, artan girişimci kadın sayılarıyla gurur duymamızı istiyorlar. Bizi bize yabancılaştırıyorlar. Biz aynı safta değiliz.” diyen Kuruç ”Fonlarla sadaka dağıtıp, mikro krediler vererek kadınları düzene daha fazla bağlayanlara ve daha fazla borçlandıranlara karşı bizler önce sınıfı hatırlayacağız.” ifadelerine yer verdi. 8 Martların bayram günü  değil mücadele günü olduğunu hatırlatan Kuruç ”Bugün biz kadınları nasıl sömürdüklerini konuşmak için buradayız.  Bizi nasıl sömürdüklerini konuşacağız ki, burdan alanlara çıkalım ve emekçi kadınları örgütleyelim. Hepimize kolay gelsin.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

‘’Kadın Emeği, çalışma yaşamı ve toplumsal yaşam’’ konulu kurultayın ilk oturumu başladı. Akademisyen Özge İzdeş ‘Kriz ve Kadın Emeği’ tebliğini sunmak üzere kürsüde yerini aldı.

Özdeş kriz koşullarının eşit dağılmadığını ifade ederek ”Ekonomik kriz en çok sabit gelirlileri, ücretli çalışanları etkiliyor. İlk etapta daha genel,  kadın erkek ayırmadan değerlendirecek olursak, hepimizin hissettiği enflasyon konusu var. Bugün söylenenden daha fazla enflasyon olduğunu hissediyoruz. Hepimizin alım gücünün düştüğünü görüyoruz. Hali hazırda borçla kendini çeviren ücretli çalışanlar üzerinde sürdürülmesi çok güç bir baskı oluşmuş durumda. Bu tablonun sonucu olarak da kriz koşullarında iş yükü yeniden şekilleniyor.” dedi.

‘Sınıf sömrüsü içinde kadınlara yönelik ikinci bir sömürü sürüyor’

İzdeş ”Yeniden üretimde iş bölümü, iş yükünün dağılımı mevcut iktisat biliminde anlatılmıyor. Ev içi üretim yani yeniden üretim olmadan üretim olmaz. Burda da cinsiyetli bir yapı var, kadın ve erkek aynı şekilde etkilenmiyor. Hane içinde daha çok kadına yüklenen iş yükü ile hangi işlerde çalışabileceğimiz, ne kadar ücret alacağımız, nasıl haklara sahip olacağımız belirleniyor.” sözleriyle sunumuna devam etti.

Kriz dönemlerinde kadınların işten çıkarılmasının kadının gelirinin ek gelir olarak görülmesinden kaynaklandığını ifade eden İzdeş, kurultaya sunduğu tebliğini sunmasının ardından ”Bizler cinsiyet olarak da daha ağır bir sömürüye maruz kalıyoruz. Sınıf sömürüsünün içinde kadınlara yönelik ikinci bir sömürünün de yaşandığını görmek zorundayız.” diyerek sözlerini tamamladı.

Akademisyen Özge İzdeş’in ardından yazar Tülin Tankut ‘Kadının görünmeyen emeği: Ev içi emek’ konulu tebliğini sunmak için kürsüye geçti.

Tülin Tankut, ”Neoliberalizmle birlikte ev kadınlarının sorunlarını daha fazla tartışmaya başladık.Hepimiz ev kadınıyız aynı zamanda.” diyerek sözlerine başlayarak ”Ev içi emek ücretlendirilmemiş emektir, tıpkı köle gibi. Modern toplumda kısmen paylaşılsa bile aynı zamanda üretimde yer alan kadının yükü daha fazladır.” dedi.

‘Kadınlar olarak toplumsal bir güç olarak varlığımızı hissettirmeliyiz’

Çekirdek ailenin kapitalizmin sürmesi için varolması gerektiğini ifade eden Tankut ”İffet, bekaretin korunması ve benzeri değerlerin yalnızca kadına özgü değerler olması, anneliliğin yüceltilmesi bu yüzdendir.” sözlerine yer verdi.

”Özetle kapitalizme ana gibi, ev kadını gibi yar olmaz.” diyen Tankut, ”Kapitalizmin kadını iş yaşamına çekmesiyle ev kadınlığında gerileme olacağı düşünüldü ama sonuç kadınlar için ağır oldu. Kadınlar çifte sömürüye maruz kaldı. Neoliberal dönüşümle ise niteliksiz işlerde çalıştırılmak üzere kadınlara göz dikildi.” açıklamasında bulundu. Türkiye’de 14.7 milyon ev kadını bulunduğunu belirten Tankut sözlerini ”Örgütlenme olmazsa kişi kendini yalnız hisseder ve iktidar karşısında güçsüzleşir.Kadınlar olarak toplumsal bir güç olarak varlığımızı hissettirmeliyiz.” diyerek sözlerini bitirdi.

Yazar Tülin Tankut’un sunumunun ardından Akademisyen Hande Heper ‘Çalışma yaşamında kadın’ tebliğinin sunumunu gerçekleştirdi.

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlayarak sözlerine başlayan Hande Heper, muhafazakar ideolojinin sermayeyle birlikte kadınları aile içinde konumlandırdıklarını ifade ederek ”Anayasa’da eşitlik için devlete pozitif sorumluluk yüklenmiş durumda, aynı zamanda iş kanununda cinsiyet ayrımcılığının yasaklandığı ifade ediliyor. Hukuksal düzenlemelerde bir sorun yok baktığınızda, mesele yaptırımlarda ortaya çıkıyor. Yaptırımlar işlevli değil, işverenlerin kadınlara ayrımcılık yapmaması için sosyal politikaların geliştirilmesi gerekir.” sözlerine yer verdi.

‘Tarihsel kazanımlarımıza sahip çıkmalı, daha fazlası için mücadele etmeliyiz’

”Düzenlemeler kadının analık rolünü pekiştirerek kadınları daha fazla ev ve güvencesiz işe mahkum etmektedir.” diyen Heper, Türkiye’de kadınlar açısından durumun pek parlak olmadığını vurgulayarak ”Bütün bu taleplerimiz için yapılması gereken tarihsel kazanımlarımıza sahip çıkmak ve daha fazlası için mücadele etmek olacaktır.” diyerek sözlerini tamamladı.

İlk oturumu sunumlarla tamamlanan Emekçi Kadınlar Kurultayı’nın ‘’Sosyal devletin tasfiyesi: Yoksulluk, sosyal politikalar ve sosyal yardımlar’’ başlıklı 2. Oturumuna geçildi.

2. Oturum Akademisyen Gamze Yücesan’ın ‘Krizler kadınları nasıl vuruyor?’ tebliğinin sunumuyla başladı.

”Bugün burda olmak benim için büyük bir onur” diyerek sözlerine başlayan Gamze Yücesan ”İKD’nin kadının toplumdaki konumunu ve mücadele başlıklarında bir yön gösteriyor olması önemli.” dedi.  Yücesan ”Kriz en ön safta kadınları mahvediyor. Toplumda yarattığı üç büyük dalga var; artan sömürü, ekonomik ve sosyal uçurumun artması, krizi yönetebilmek adına gerici saldırı.” açıklamasında bulunarak tebliğin sunumuna devam etti.

‘Gökyüzü ne kadar karanlık olursa olsun, emekçi kadınlar güneşi zaptedecek’

”Kadınlar ve mücadele başlığında ufkumuzu yükseltmek, politik hattımızı büyütmek için kadınların toplumda, siyasette var olduğu döneme bakalım” diyen Yücesan, ”Bu dönem Ekim Devrimi’dir. Kadınları toplumda siyasette gerçekten var etmiştir. Pravda’da yer alan bir mektupta ‘Biz emekçi kadınlar Ekim Devrimi’yle güneşi gördük.’ denilmiştir.” ifadelerine yer verdi.

Ekim Devrimi’nin kazanımlarına değinen Yücesan ”Gökyüzü ne kadar karanlık olursa olsun biz emekçi kadınlar  güneşi zaptedeceğiz.” diyerek sözlerini tamamladı.

Akademisyen Gamze Yücesan’ın ardından kürsüyü devralan İKD Genel Başkanı Umut Kuruç ‘Mikro krediler kadınları kurtarır mı?’ tebliğinin sunumuna başladı.

‘Mikro kredilerle kadınları düzene bağlamaya çalışıyorlar’

Umut Kuruç ”Mikro krediler başlığı çok politik, toplumsal bir başlık. Kapitalizm sömürü ve krizler üzerine kendini var eden, sermayenin kriz dönemlerinde el değiştirdiği ve bu sırada emekçilerin haklarını gasp eden bir sistem.” diyerek sözlerine başladı.

Kuruç, ”Kapitalizm 70’lerle birlikte özüne döndü. İşçi sınıfı parçalandı, kimliklere bölündü. Örgütsüzlük arttı ve ücretler düştü, sosyal haklar gasp edildi. Bütün bunlar beraberinde yoksullaşmayı getirdi. Krize giren kapitalizm bunu karşısında ne yaptı?  ‘Sosyal yardımlar’ ve onlarla beraber ‘mikro krediler’ dediğimiz mikro finans dediğimiz bir sistemi getirdi.” ifadelerine yer verdi.

”Mikro krediler hem bu yoksulluğa karşı bir tampon görevi görüyor.” diyen Kuruç ”Mikro kredilerin mantığı yoksulların yoksulluktan kendilerinin kurtulmasıdır. Yoksulluk yoksulların sorunudur. Toplumda yoksulluğun ve kapitalizmin içselleştirilmesi sağlanmaktadır. Toplumsal mücadeleleri soğurmaktadır.” dedi.

Kuruç sözlerini ”Mikro kredilerle esnek, güvencesiz ve kayıt dışı çalışmaya sermaye el koymuş oluyor. Toplumsal alanı parçalıyor, işçi sınıfını piyasaya bağlıyor ve gerici kuşatmanın tahkim edilmesini sağlıyor. Kadınlara kurtuluş diye sunulan bu projeler onları düzene bağlıyor.” diyerek sözlerini tamamladı.

Umut Kuruç’un ardından Yazar Şükran Soner ”Yoksullaşma, sosyal yardım politikaları kadınlara nasıl bir gelecek vaat ediyor?’ başlıklı sunumunu gerçekleştirdi.

”Ben kadın emeği ve çocuk emeği sömürüsünden başlamak istiyorum.” diyerek sözlerine başlayan Şükran Soner ”Çağımızdaki en önemli yaklaşım, en ucuz emeği, en örgütlü, en verimli şekilde sermeyenin sunumuna nasıl ulaştırırız yarışı.” sözlerine yer verdi.

”Dünya çapında çok daha travmatik bir duruma geldik. Bu genel travmanın bizim ülkemizde başka bir yansıması daha var şeriat ve siyasal islam.” diyen Soner ”Bugün ülke olarak dünyanın en geri rakamlarına sahibiz. Kadına yönelik şiddette, cinayetlerde, gelir düzeyinde, iş bulmada, yaşamın her alanında. Ama ben insanlığın yeniden insandan yana bir patlama yaratacak yaşatacağını düşünüyorum. diyerek sözlerini tamamladı.

Emekçi Kadınlar Kurultay’ına gönderdikleri bir mesajla desteklerini ileten Sınıf Tavrı Derneği ‘’İlerici Kadınlar Derneğinin çağrısıyla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında toplanan Emekçi Kadınlar Kurultayı’nı Sınıf Tavrı olarak önemsemekteyiz.’’ sözlerine yer verdi. Kurultayın bugünün en önemli konularından birini ele aldığını dile getiren Sınıf Tavrı ‘’Türkiye işçi sınıfının sömürü düzeni karşısında yaşadığı büyük sorunları misli ile yaşamakta olan emekçi kadınlar İnsanca bir yaşam, eşitlikçi bir düzen mücadelesinin de öncü kolunu oluşturmaktadır.’’ ifadelerinde bulundu. Sınıf Tavrı mesajı ‘’Gericiliğe, baskıya, sömürüye, krize,şiddete karşı toplanan Emekçi Kadınlar Kurultayını selamlarız. Fetvaları yırtıp atan ilerici kadınlar, sömürü çarkını da kıracaktır! Kadın erkek el ele, insanca bir düzeni kuracağız!’’ sözleriyle son buldu.

Gazeteci Zahide Yalçın Sert, Antep’ten kurultaya gönderdiği mesajında ‘’Aydınlık Yarınlar İçin Eşitlik, özgürlük ve adalet arayışının giderek önem kazandığı bir süreçte; eşitsizliğe, haksızlığa, yobazlığa, yoksulluğa ve yolsuzluğa karşı direnenlere selam olsun.’’ Sözleriyle kurultayı selamlayarak ‘’Gelecek kaygısıyla boğuşan yoksul halkla dalga geçen ve yarınını kimin çaldığını söyleme hakkını elinden alanlarla mücadele dün olduğu gibi bugün de sürmeli.’’ Sözlerine yer verdi. Zahide Yalçın Sert’in mesajı ‘’Boyun eğmeyi değil, eşitlikçiliği savunan, aydınlık yarınlar için mücadele edenleri kutluyor, kurultayın yarınlara ışık tutan bir süreçle devam etmesini umut ediyorum.’’ sözleriyle sona erdi.

2. oturumun sona ermesinin ardından farklı sektörlerden emekçi kadınların sözlerini söylediği ‘Emekçi kadınlar anlatıyor’ başlıklı forum ile Kurultay’ın 3. Oturumuna geçildi.

‘Tekstil işçisi Sercan Güzel: Benim İKD’de olmamın en önemli sebebi Zehra Kosova’

Forum bölümünde kürsüye gelerek konuşmalarını gerçekleştiren emekçi kadınlar kendi çalışma koşullarından ve yaşadıkları sömürüden bahsederek kadınların örgütlü mücadelesinin önemini vurguladılar.

Tekstil işçisi Sercan Güzel konuşmasında şu sözlere yer verdi:

”Benim İKD çatısı altında bulunmamın en önemli sebebi Zehra Kosova. Kendimi ona benzetiyorum. Ben de küçük yaşlarda çalışmaya başladım. 33 yaşındayım, 23 yıldır çalışıyorum. 12 yıldır da tekstildeyim, öncesinde metal sektöründe çalıştım. Orada örgütlülük daha yüksekti bu nedenle biraz daha iyi koşullara sahiptik. Bugün ise merdiven altı bir tekstil atölyesinde çalışıyorum. Biz günde 10 saat, 70 liraya çalışıyoruz. İyi bir ücret alabilmek için 30 gün tam çalışmamız gerekiyor ya da asgari ücretin altında ücretle geçinmek durumunda kalıyoruz. Çalışma alanımızda 400 metrekarelik bir alanda 2 küçük ısıtıcı ile ısınıyoruz. Sol elimde eklem romatizması yaşıyorum. Bu kadar ağır şartlarda çalışırken duyarsız olamayız .Taciz, şiddet, gerici baskı da iş koşularına ekleniyor. Çocuklarımızı bırakabileceğimiz bir kreş yok, evdeki eşitliği sağlayamıyoruz. Bu yüzden mücadele etmemiz gerekiyor. Bütün işçi ve emekçileri mücadeleye çağırıyorum Zehra Kosova’nın dediği gibi ‘bu bizim kaderimiz değil.”’

Kadriye Moroğlu Lisesi’nde öğretmeni tarafından tacize uğrayan genç kadının annesi Melek Kırhan da konuşma kurultayda konuşma gerçekleştirdi. Kırhan’ın konuşmasında şunları söyledi:

‘Kadriye Moroğlu Anadolu Lisesi’ndeki öğrencinin annesiyim. İnanın şu anda çok acı çekiyorum ama bunları dile getirmek zorunda olduğumu biliyorum. 2013 yılında kızımcoğrafya öğretmeni tarafından tacize maruz kaldı. Öğretmeni ‘Korkma Eylül’üm benim evimde, benim odamda seninle içeceğiz.’ diye bir mesaj gönderdi. Benim örgütlü bir kadın olarak bunu kabul etmem mümkün değildi. Okula giderek idari soruşturma başlattım, ardından yalnızca ikaz cezası verildiği için yargıya taşıdım. Yargı sürecimiz devam ediyor. Son olarak soru önergesi verildi mecliste bu konuda. Bakan ise soru önergesine yanıtında ‘aile davasını geri çektiği için, hocamız aklanmıştır’ dedi. Ben tekzip gönderdim çünkü bizim davamız sürüyor. Yanlış bilgilendirme ya da açıkça yalan söyleme söz konusu. Geçtiğimiz günlerde de Uzlaştırma Komisyonu’ndan aradılar ve kızıma 5 bin tl para teklif ettiler. Çok acı bir durum. Bunu sizlerle paylaşmak istedim iyi ki örgütlü bir kadınım, örgütlü bir anneyim. Bu süreçte benim yanımda olan herkese teşekkür ediyorum. 14 Mart’ta 17. asliye ceza mahkesinnde saat  11.15’te duruşmamız var, hepinizi desteğe çağırıyorum.”

Farklı sektörlerden emekçilerin konuşmaları, gazetecilik mezunu işsiz Merve Tokyıldız, öğretmen Vildan Durmaz, Finans çalışanı Feride Bektaş, tekstil işçisi Arzu Yılbaş, işsiz Nilgün Söğüt ile devam etti.

Kurultay Sonuç Deklarasyonunun oylanmasının ardından Kadıköy Süreyya Operası önünde yapılacak basın açıklamasına çağrı sonlandı.

İKD’den Kadıköy’de eylem

İKD’liler Süreyya Operası önünde toplanmaya başladı.

TKH’nin ve İKD’nin de desteklerini açıkladığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bağımsız Komünist Başkan adayı Aysel Tekerek de Kadıköy’deki basın açıklamasına katılarak İKD’lileri selamladı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İKD’nin “Sömürü ve yoksulluk kaderimiz değildir!, Eşit ve Özgür bir ülke kuracağız!” açıklaması şöyle:

Gepostet von İlerici Kadınlar Derneği – İKD am Sonntag, 10. März 2019

 

İlerici Kadınlar Derneği’nin basın açıklaması şöyle:

“Sömürü ve yoksulluk kaderimiz değildir!

Eşit ve Özgür bir ülke Kuracağız!

Ülkemiz 17 yıllık AKP iktidarı ile birlikte adım adım karanlığa sürüklenmiştir.  AKP eliyle yaratılan gerici rejim kadınların toplumsal kimliğinin daha fazla zayıflamasına neden olmuştur. Kadınlar toplumda ikincil konuma sürüklenmiştir. Eşitliğin fıtrata aykırı olduğunu vaaz edenler, kadınların nasıl giyineceğinden, kaç çocuk doğuracağına, nasıl gülmesi gerektiğine kadar müdahale etmeye, kadınlara sınırlar çizmeye çalışmışlardır. Gericilik arttıkça kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet had safhaya ulaşmıştır.

Bu karanlık tabloya adım adım ekonomik kriz ve yoksulluk eşlik etmiştir. Emeğiyle geçinen milyonlar bugün ekonomik krizi iliklerine kadar hissetmektedir.

Tarihin sonunu ilan edenler, serbest piyasacılığı kutsayanlar, gericiliği özgürlük diye pazarlayanlar insanlığı felakete sürüklemeye devam ediyor. Sömürü üzerine kurulu bu düzen krizlerle besleniyor. Her ekonomik kriz aynı zamanda emekçilerin ceplerinin boşaltılmasıdır, yoksullaşmadır, hayat pahalılığıdır, işsizliktir, hak gasplarıdır. Kadınların kayıt dışı çalışmaya itilmesidir, ücretlerin düşürülmesidir. 2019’un Türkiye’sinde emekçilerin payına düşen tanzim kuyruklarıdır.

Kriz koşullarında nitelikli iş gücü olarak adlandırılan kesimler içerisindeki kadınlara yine evin yolu gösteriliyor.  Ucuz iş gücüne ihtiyaç duyulan sektörlerde ise kadınlar  güvencesiz ve çoğu zaman kayıt dışı çalışma koşullarına mahkum ediliyor.

Kadınların ev içi emekleri ise yok sayılıyor. Bugün Türkiye’de 14 milyon kadın ev kadını olarak tanımlanmakta ve işsizlik oranlarına dahil edilmemektedir. Kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 31, genç kadınlar arasında işsizlik oranı yüzde 22’dir.

Ücret eşitsizliği yine çalışan kadınların önemli gündemlerinden biridir. Aynı işi yapan kadın işçiler erkek işçilerden ortalama yüzde 20 daha az ücret almaktadır.

Sermayenin ucuz işgücü olarak gördüğü kadınlar işyerlerinde ayrımcılığa ve tacize maruz kalmaktadır.

Öte yandan kamusal hizmetler tasfiye edilmekte, bu hizmetler ya birer ticari faaliyet olarak ya da kadınların asli görevi olarak dayatılmaktadır. Bu nedenle ailenin kutsanması, kadınların aile içerisinde, özellikle annelik işlevleriyle tanımlanması sermayenin ihtiyaçları açısından gerici ideolojilerin bulunmaz bir nimet olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Kadınların üretim sürecine katılmalarının önündeki en önemli engeller arasında kadına biçilen ev içi roller, çocuk, yaşlı ve hasta bakımı gibi yükümlülükler bulunmaktadır.

Yoksulluğu kader, eşitsizliği fıtrat olarak gören AKP iktidarı bir yandan da milyonlarca emekçiyi sadakaya mahkum etmektedir.

Gericiliğin hüküm sürdüğü, iktisadi krizin ağırlığını hissettirdiği bugünlerde emekçi sınıfların yeniden ayağa kalkması, gasp edilen haklarını geri alması ve eşitlikçi bir düzen için mücadeleyi yükseltmesi ertelenemez bir görevdir. Kadınlar tarihte olduğu gibi bugünde bu mücadelede ön saflarda yerini almalıdır.

Geleceğimizi çalanlara, bizleri tanzim kuyruklarına mahkum edenlere karşı emekçiler birlik olmalıdır. Bizler sadaka değil insanca bir yaşam eşitlikçi bir düzen istiyoruz.

Sermayenin krizini emekçilerin omuzlarına yüklemeye .çalışanlara buradan sesleniyoruz.

Krizin faturasını ödemeyeceğiz.

Emekçi kadınların insanca yaşayabileceği bir ülke için;

  • Kriz bahanesi ile işten çıkarmalara son verilmeli, insanca yaşanabilecek bir ücret politikası hayata geçirilmelidir.
  • Esnek çalışma adı altında sömürüye son verilmeli, çalışma saatleri düşürülmeli, güvenceli çalışma esas alınmalıdır.
  • Çalışma yaşamında kadın – erkek eşitliğinin sağlanabilmesi için yaptırımların yeterli olması ve cinsiyet eşitliğine dair sosyal politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Eş değerdeki işe eşit ücret ilkesi bütün çalışma alanlarında kural haline getirilmelidir.
  • Kadınların doğum sonrası kolay bir şekilde istihdama geri dönebilmesi için Devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir. Bu anlamda, ücretli doğum izni 6 ay olarak düzenlenmeli, yeterli sayıda ve nitelikte kamuya ait ücretsiz anaokulu ve kreş açılmalı; işverenin işyerinde kreş açma yükümlülüğü, sadece kadın işçi sayısına göre belirlenmemeli ve yükümlülüğün yerine getirilmemesi daha ağır yaptırımlara bağlanmalıdır.
  • Emekçilerin haklarının gaspedilmesi, sosyal güvenlik kurumunun tasfiye edilmesi ve zorunlu bireysel emeklilik dayatmasına son verilmeli, kıdem tazminatının budanması tasarıları derhal rafa kaldırılmalıdır.
  • Kadınların üretim sürecinden uzak kalmalarına neden olan ve görünmeyen emek olarak tanımlanabilecek ev içi roller kamusal hizmetler kapsamında değerlendirilmeli, yeterli sayıda hasta ve yaşlı bakımevleri, ortak çamışırhaneler ve yemekhaneler hizmete açılmalıdır.
  • Özelleştirme yoluyla sermayeye peşkeş çekilen kuruluşlar kamulaştırılmalıdır. Eğitim, sağlık, barınma, ulaşım gibi temel haklar kamu hizmeti olarak sunulmalıdır.
  • Çalışma yaşamında kadınların maruz kaldığı taciz ve mobingin önlenmesi konusunda gerekli tedbirler alınmalı, caydırıcı cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.

Haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Bizim mücadelemiz eşit ve özgür bir ülke kuruncaya dek sürecektir.

Sömürüye karşı direnen New-Yorklu tekstil işçisi kadınlara, Rusya’da devrimin fitilini ateşleyen dokuma işçisi kadınların mücadelesine selam olsun. Selam olsun 8 Mart’ı yaratanlara…

YAŞASIN 8 MART.

İLERİCİ KADINLAR DERNEĞİ”