İKD MYK Üyesi Merve Pertekli yanıtladı: Yobazlar İstanbul Sözleşmesi'ne neden saldırıyor?

İKD MYK Üyesi Merve Pertekli: "Gericiliğin meydana çıkardığı sorunları yine gericilik çözemez. Açık konuşmak gerekirse bu yalanlara kadınların karnı tok!"

İKD MYK Üyesi Merve Pertekli yanıtladı: Yobazlar İstanbul Sözleşmesi'ne neden saldırıyor?

Kırıkkale’de Emine Bulut’un eski eşi tarafından kızının gözleri önünde öldürülmesi binlerce kadın tarafından birçok farklı il ve ilçelerde protestolar ile karşılandı. Bulut’un bu şekilde yaşam hakkının elinden alınması Türkiye’de bir ilk değil elbette. Fakat olayın kamuoyuna ulaşma biçimi ve kadınların Türkiye’de artık kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine olan tepkilerinin yükselmesi protestoların büyümesinde en önemli etken oldu.

Öte yandan cinayete yönelik yoğun tepkilerle birlikte gerici ve faşist çevreler de durumu fırsat bilip ‘idam’ tartışmasını yeniden başlattı. Aynı çevreler, kadın mücadelesinin önemli bir kazanımı olan ve 2011 yılında imzalanıp 2014 yılında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin de iptal edilmesine yönelik seslerini yükseltti.

İlerici Kadınlar Derneği (İKD) MYK Üyesi Merve Pertekli, Emine Bulut cinayeti sonrası oluşan tepkiye ve cinayet sonrası yaşanan bu tartışmalara ilişkin Manifesto‘ya değerlendirmede bulundu:

DİYANET TAHRİK VE TEŞVİK EDİYOR

AKP hükümeti ile birlikte Türkiye hem gerici politikalara hem de piyasacılığa tam boy teslim edilirken bu süreçte bu politikalardan en fazla etkilenen elbette yine kadınlar oldu. AKP’nin memlekete dayattığı gericilik her defasında kadınlar üzerinden kendisini sivriltmeyi hedef edindi. Kadının eşine, çocuğuna ve evine tam bağımlı hale gelmesi, kamusal ve toplumsal alandan silinmesi AKP için en önemli projelerden biriydi.

Bugün kadın cinayetlerinin nedenlerine ilişkin verilere baktığımızda, kadınların boşanmak istemesini boşanmak isteyen en başta görüyoruz. Bunun nedeni çok açık bir şekilde ortadadır; Aile kurumunun dinciliğin belirlediği ilkelere göre şekillenmesi.

Örneğin, Diyanet İşleri Başkanının Emine Bulut cinayeti üzerine verdiği “kadınlar emanetinizdir” fetvası tam da buraya oturmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığının ilk skandal ifadeleri olmamak ile kadınların birlikte daha önce de sıkça “namus simgesi” olarak gösterildiğini biliyoruz.

Kadınlar üzerindeki tahakküm söz konusu olduğunda AKP hükümetinden cemaatlere kadar dinci yapılar toplumu gericileştirme de yarışınca elbette kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri de Türkiye’de artmaya devam ediyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde aynı zamanda çocuklara yönelik istismar suçlarında da bu yapılar tahrik ve teşvik edici açıklamalar yapıyor.

Bu konuda işlenen suçlarda ortaya çıkan yükselişin en önemli nedenlerinden biri aslında bu. Örneğin; Sadece Emine Bulut’un katledildiği günden bu yana yaklaşık 5’ten fazla kadının kadın cinayetlerinde hayatını kaybettiği kayıtlara geçti.

İDAM DEĞİL GERİCİLİKLE MÜCADELE

Artan kadın cinayetleri ve çocuk istismarları hadım uygulaması ve idam tartışmalarını da beraberinde gündeme taşıyor.

Çocuk yaşta evlilik konusundan tutalım, kadına yönelik şiddetin meşrulaştırılmasına kadar toplumun gericileştirilmesinde gerici siyasetin büyük rolü bulunmakta. Meselenin önemli tarafı ülkemizde kadın sorunundan, çocukların gelecek sorunlarına yani toplumsal sorunların tamamının sorumlusu olanlar bu defa karşımıza yine aynı gerici referanslar ile sorunları “çözmeye” aday olarak çıkmaktadır. Gericiliğin meydana çıkardığı sorunları yine gericilik çözemez. Açık konuşmak gerekirse bu yalanlara kadınların karnı tok! Kadınlar acil olarak toplumsal eşitliği sağlayacak yasalar talep etmekte ve hali hazırda var olan kanunların uygulanmasını istemektedir.

Bugün biz kadınlara ve ilerici yurttaşlara düşen görev ise kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenmesinde idam, hadım ya da daha ağır cezalardan önce toplumsal gericiliği besleyen politikalara karşı mücadeleyi başa yazmaktır.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NE SALDIRMALARI BOŞA DEĞİL

Bugünlerde aslında kadınların gündeminde en fazla yer edinen mesele İstanbul Sözleşmesi’dir.

Öncelikle İstanbul Sözleşmesine yönelik saldırılarda kendilerine özel bir misyon biçmiş bir güruh var. Bu meseleyi gündemin düşürmeyen, sistematik olarak köşe yazılarında ve haberlerinde sıkça işleyen yandaş, gerici gazeteler ve onların kalemşörleri var.

Neden İstanbul Sözleşmesi’ne böylesi bir saldırının gerçekleştiğini ifade edeyim;

Çünkü İstanbul Sözleşmesi kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasının önünde duran bir çok engele karşı bir takım yaptırımlar uygulamakta. Söz konusu saldırıların en temel nedenlerinden biri aslında bu.

Sözleşmenin ana maddelerine(amaçlarına) bakarsak eğer şunları vurgulamak mümkün;

-Kadınları her türlü şiddetten korumak, kadınlara yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak.
-Kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yolu dahil kadınlar ile erkekler arasındaki temel eşitliği teşvik etmek.
-Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak üzere bütüncül bir yaklaşım benimsemek amacıyla etkili işbirliğini sağlamak için kuruluşlara ve kolluk kuvvetlerine destek ve yardım sağlamak.

-Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarının korunması ve bu mağdurlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politikalar ve tedbirler geliştirmek

Kadının toplumsal ve kamusal alanda eşit ve özgür olmasına tahammül edemeyen ve buna karşı politikalar geliştiren dinci gerici yapılar, kadınlar için tam olarak yeterli olduğu dahi kabul edilemeyen İstanbul sözleşmesine bu nedenlerle saldırıyor. Kadınlara yaşam alanı olarak sadece ev ile sınırlandırılmış çemberi işaret edenler doğal olarak bu çemberin dışına çıkan kadınların da şiddet saldırılarına uğramalarının doğal olduğunu ifade ediyorlar. Bugün memleketimizde boşanmak isteyen kadınların vahşi bir biçimde katledilmelerinin nedeni bundan dolayıdır. Bu nedenle kadınları koruyan yasalara gerici ideolojilerden beslenenlerin neden saldırdıklarını çok iyi anlıyoruz.

İlerici Kadınlar Derneği olarak bizler kadınları şiddetten korumada önemli bir yeri kaplayan İstanbul sözleşmesini ve 6284 sayılı yasanın uygulanmasını talep etmek ile birlikte kadın sorunu konusunda tek çözüm yolunun kadınları korunmaya mahkum edilmediği eşitlikçi bir düzeni kurmanın olduğunu düşünüyoruz.