7 Ağustos 1871: Paris Kömünü yargılamaları

26 Mart 1871’de  Fransa’nın Paris kentinde tarihin ilk işçi iktidarı kurulmuş; tarihsel-ideolojik tarafıyla gelecek devrimlere ileri bir deneyim bırakılmıştır.

7 Ağustos 1871: Paris Kömünü yargılamaları

Savaş sonrasında, 26 Mart 1871’de  Fransa’nın Paris kentinde tarihin ilk işçi iktidarı kurulmuş; tarihsel-ideolojik tarafıyla gelecek devrimlere ileri bir deneyim bırakılmıştır.

Fransız Sarayı’nın bombaları altında çalışmaya başlayan ‘komün’ yönetimi; sıkıyönetimi, askeri mahkemeleri ve sansürü kaldırmıştır. Siyasi tutuklular serbest bırakılmış, genel af ilan edilmiştir. Zorunlu askerlik kaldırılıp yerine halk kuvvetlerinden oluşan Ulusal Muhafızlar geçmiştir. Kiralar düşürülmüş, evsizler boş evlere yerleştirilmiştir. Okullarda din dersleri kaldırılmış, kilise kaynakları halkın ihtiyaçları için kullanılmıştır.

Mayıs’ın son günlerine doğru Fransız Ordusu ile çarpışmalar başlamış, Paris’teki yerel komünler, mahalle mahalle düşmeye başlamıştır. Düzenli ordu karşında daha fazla dayanılamamış ve Paris kaybedilmiştir.

Fransız Ordusu bundan sonra infaz sürecini başlatmış, Pere Lachaise Mezarlığı’ndaki duvar önünde yüzlerce komüncüyü kurşuna dizmiştir. Ölü bedenlerin bir kısmı tabut içinde ‘ibret olsun’ diye sergilenmiştir. Yargılanmak üzere olan binlercesi ise ya idama ya da çeşitli ağır cezalara çarptırılmış; bazı komüncüler Yeni Calendonya’ya sürgüne gönderilmiştir.

Döneme tanıklık eden ve  Paris Komünü’nün sanat komitesinde yer alan ressam Gustave Courbet, büyük para cezalarına çarptırılmış ve mallarına el konulmuştur. Bir mektubunda yargılanma sürecine şöyle yer verir:  “Beni soyup soğana çevirdiler, mahvettiler, alçalttılar, küfür ve adilikler arasında Paris ve Versailles sokaklarında sürüklediler, insanda akıl ve güç bırakmayan hücrelerde çürüdüm. Sağlığa  elverissiz yerlerde adi suçlularla birlikte, toprak zemin üzerinde uyudum. Bir cezaevinden ötekine sürüklendim. Can çekişenlerin yanında, hastanelerde, cezaevi arabalarında, insan gövdesinin sığamayacağı daracık çukurlarda, boğazıma tüfek ya da tabanca dayalı bir durumda dört ay yaşadım. Ne yazık ki yalnız değilim. Sağ ve ölü iki yüz bin kişiyiz. Hanımefendiler, halk kadınları, her yaştan çocuklar, süt bebekleri… Anasız, babasız Paris sokaklarında dolaşıp duran, her gün binlercesi hapse atılan çocukları saymıyorum. Dünya var olalı beri böyle şey görülmemiştir. Hiç bir ülkede, hiç bir tarihte, hiç bir çağda buna benzer bir kıyım, buna benzer bir öç alma asla görülmemiştir.”