Gerici yazar böyle hedef gösterdi: Cami saldırısı ile ezan protestosu arasındaki sınır çok geçişken

Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur, bugünkü yazısında "Yeni Zelanda cami saldırısındaki 49 insanın katli ile ezan protestosu arasındaki sınır son derece geçişken" ifadelerine yer verdi.

Gerici yazar böyle hedef gösterdi: Cami saldırısı ile ezan protestosu arasındaki sınır çok geçişken

AKP’ye yakın Türkiye Gazetesi yazarlarından Fuat Uğur, bugünkü yazısında gericilerin ‘Feminist Gece Yürüyüşü’nde ezan’ın protesto edildiği iddiasını sürdürerek Yeni Zelanda’da yaşanan ırkçı saldırıyla arasında geçişkenlik olduğunu savundu.

8 Mart’ta Taksim’de gerçekleştirilen Feminist Gece Yürüyüşü’nde ezan okunduğu sırada kadınların ezanı protesto ettiği iddiaları AKP’li çevrelerce yaygınlaştırılmış, ardından bu iddiayı dillendiren birçok isim geri adım atarak ‘olayın yanlış anlaşıldığını’ söylemişti.

Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur ise söz konusu iddiayı sürdürerek “Yeni Zelanda cami saldırısındaki 49 insanın katli ile ezan protestosu arasındaki sınır son derece geçişken” sözlerine yer verdi. Fuat Uğur yazısında “Böyle başlar hep. Saygısızlıkla, nefret dili kullanarak, insanların kutsallarına dil uzatıp aşağılayarak. Bu protestonun birkaç adım sonrası camilere saldırı diyeceğim ama bu bile yapıldı Türkiye’de.” ifadelerinde bulundu.

“Haklarını arayan kadınlarla bu cami saldırısı arasında koşutluk kurmayın diyeceklere bir sözüm var: Kadınlar üzerinden sömürü yapmayın.” diyen Uğur “Yeni Zelanda’daki camilere saldırıp 49 masum insanı katleden dört teröristten biri de kadın.” sözlerine yer verdi.

Fuat Uğur’un yazısından ilgili kısım şöyle:

“49 insanın katili teröristin bu yazdıkları iki olayla denk düştü.

1- Birkaç gün önce Avrupa Parlamentosu kabul ettiği son kararında ‘Ayasofya, cami yapılmamalı’ beklentisini açıkladı.

2- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle Taksim’de yapılan gösteri sırasında camiden okunan ezan sesi hayâsızca protesto edildi.

Hiç ‘Ne alakası var’ demeyin. Bana göre Yeni Zelanda cami saldırısındaki 49 insanın katli ile ezan protestosu arasındaki sınır son derece geçişken.

Böyle başlar hep. Saygısızlıkla, nefret dili kullanarak, insanların kutsallarına dil uzatıp aşağılayarak.

Bu protestonun birkaç adım sonrası camilere saldırı diyeceğim ama bu bile yapıldı Türkiye’de. Hem de onlarca kez. 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi gecesi 60 camiye sala okunuyor diye saldırıldığı hafızalarımızdan silindi mi? İzmir’de bir karı kocanın nasıl caminin müezzinini darp ettiklerini, ellerindeki taşlarla caminin camlarını kırdıklarını kamera kayıtlarından net biçimde izlemedik mi? CHP milletvekillerinin “Ezan okuyan müezzinin yüzüne kusmak istiyorum” diye Tweet attıkları bir sır mı? CHP’li siyasetçilerin dini aşağılayan yüzlerce videosu var, buraya sığmaz.
Bu arada “Haklarını arayan kadınlarla bu cami saldırısı arasında koşutluk kurmayın” diyeceklere bir sözüm var:
Kadınlar üzerinden sömürü yapmayın. Kadın hakları herkesin sorunu. Kadın hakları ile ilgili en çok ilerleme AK Parti döneminde kaydedildi. Ama nefret suçu ve insanların inançlarına saldırının cinsiyeti yok. Yukarıda anlattım, o caminin camlarını elindeki taşla kıran da bir kadın. Hatta dahasını söyleyeyim, Yeni Zelanda’daki camilere saldırıp 49 masum insanı katleden dört teröristten biri de kadın.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından inşa edilen ‘Demokratik Batı’ ve Avrupa Birliği değerleri nasıl yavaş yavaş aşındırıldı sanıyorsunuz? Camilere yazı yazarak, domuz başları bırakıp kanları sürerek, orada burada yapılan konuşmalarda Müslümanları yaşam biçimleri, kılık ve kıyafetleri nedeniyle sürekli eleştirip onları kendileri gibi olmaya ‘ikna etmeye’ çalışarak ve hatta Türkiye’de ‘İkna odaları’ kurarak… Sonra birdenbire baktık ki faşist ve ırkçı partiler çıkıp ‘Türklerin, Arapların, Müslümanların Avrupa’da işi yok’ demeye başladılar.

Bugün Avrupa Polis Teşkilatı Europol’ün verilerine göre sadece Almanya’da yılda 1500’e yakın göçmene ırkçı saldırı düzenleniyor. Bunlar sadece kayıtlı olanlar. İnsanlar savcıların ve polisin bir şey yapmadığını ve ilgilenmediğini bildiği için başvurmuyor bile çoğu kez.

Bugün faşist Alternatif Parti Alman Meclisi Bundestag’da 90’a yakın vekil tarafından temsil ediliyor. Geert Wilders adlı şaklaban faşistin ‘Özgürlükler Partisi’ Hollanda’nın en güçlü üç partisinden biri. Avusturya ve İtalya’da zaten faşist hükümetler işbaşında.

Bazı ahlaksızlar çıkıp konuşuyor ve ‘Ezan kutsal filan değil, cami kutsal değil. Asıl kutsal olan kadınların yaptığı bu protesto gösterisidir’ diyebiliyor. O iğrenç pankartı taşıyanların gösterisi kutsal, cami ve ezan değil öyle mi? Senin için olmayabilir ama Müslümanlar için kutsal, saygı göstermek zorundasın.

Dikkat ediyor musunuz, ezan protestosunu kim savunuyor?

Millet İttifakı.

PKK ile iş birliği yapmaktan bile çekinmeyen bu ittifakı Devlet Bahçeli’nin dediği gibi ZİLLET diye adlandırmak da hafif kaçıyor Çünkü söz konusu ittifakın tüm yönetim kademesi artık bir MİLLÎ GÜVENLİK sorunu. Yaşadığımız olaylar bizi sarsarak bunu anlatıyor. Anlamamakta diretirsek geleceğimizi kendi ellerimizle karanlığa teslim eder ve ‘Keşke kış aylarında alamadığım tek şey patlıcan olsaydı’ der dururuz.

31 Mart’a flash back yaparak dönmek mümkün olmayacak.”