Erdoğan'dan Gezi'yi yıkım hazırlığı: Topçu Kışlası'nın tasarımını yaptırıyorum, orayı ihya edeceğiz

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Taksim'deki Gezi Parkı'nı yıkıp yerine Topçu Kışlası'nı inşaa etme hayalinden vazgeçmiyor.

Erdoğan'dan Gezi'yi yıkım hazırlığı: Topçu Kışlası'nın tasarımını yaptırıyorum, orayı ihya edeceğiz

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Taksim’deki Gezi Parkı’nı yıkıp yerine Topçu Kışlası’nı inşaa etme hayalinden vazgeçmiyor.

Erdoğan, Rusya temaslarının ardından Türkiye’ye dönerken başta Suriye’deki gelişmeler olmak üzere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

AKP’li Cumhurbaşkanı, Fazıl Say konseri ile ilgili konuşurken konuyu Gezi Parkı’na getirerek “Kışlayı ihya edeceğiz. Onun orijinaline uygun mimari tasarımlarını yaptırıyorum. Bir taraftan o tarihi kışla ortaya çıkacak, öbür taraftan opera muhteşem eser olarak geliyor, öbür tarafta Taksim Camii o da muhteşem eser olarak ortaya çıkıyor.” dedi.

Erdoğan, İdlib konusu ile ilgili olarak ise “İdlib’i Rusya ile beraber şu anda hamdolsun belirli bir yere oturttuk; hatta biraz daha ileri gidiyorum, kurtardık.” iddiasında bulundu. Kentteki HTŞ hakimiyetine ilişkin “Bu süreci gölgelemeye çalışan radikal unsurlar var. Bundan dolayı orada tabi Rusya’nın bir rahatsızlığı var. Rusya’nın bu rahatsızlığı bize de yansıyor. Bu rahatsızlıkları tabi bir an önce aşmamız gerekiyor.” diyen Erdoğan, “Biz Rusya ile beraber, İdlib’in refahını, huzurunu sağlayabileceğimize inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Milliyet‘in aktardığına göre, Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:

İDLİB: RUSYA’YLA BİRLİKTE HUZURU SAĞLAYACAĞIZ

Tabii ki bu görüşmemizde, İdlib Mutabakatı’nın uygulanması konusu da ele aldık. Biz İdlib’de hiçbir terör örgütünün faaliyet göstermesine izin vermeyiz. Biz hem İdlib’de, hem de Münbiç’te ve Fırat’ın Doğu’sunda güvenlik ve istikrarı sağlayacak imkan ve kabiliyete sahibiz.

İdlib’i Rusya ile beraber şu anda hamdolsun belirli bir yere oturttuk; hatta biraz daha ileri gidiyorum, kurtardık. Eğer İdlib’de bizim o birlikteliğimiz olmamış olsaydı, oradan yüz binlerce insan, Allah göstermesin göçe zorlanabilirdi, hatta orada büyük katliamlar yaşanabilirdi. Ama güzel bir dayanışma neticesinde bu tür tehlikeler bertaraf edildi. Soçi’de başlattığımız o İdlib sürecini halen devam ettiriyoruz. Ama şu anda bu süreci gölgelemeye çalışan radikal unsurlar var. Bundan dolayı orada tabi Rusya’nın bir rahatsızlığı var. Rusya’nın bu rahatsızlığı bize de yansıyor. Bu rahatsızlıkları tabi bir an önce aşmamız gerekiyor.

Biz Rusya ile beraber, İdlib’in refahını, huzurunu sağlayabileceğimize inanıyoruz.

MENBİÇ: 3 AYDA BOŞALTILACAK

Şu anda Münbiç’te, bizdeki rakamlar itibariyle 1000 PYD/YPG’li var. “Yok” diyenler var ama, bizdeki bilgilerde sayı bu. Şehrin nüfusunun ezici çoğunluğu, yani yüzde 85-90’ı Sünni Araplardan oluşuyor. İnsanlar orayı tabii ciddi manada boşaltmış. Münbiç’in nüfusu 700 bin civarında. Fakat terör örgütlerinin oraya girişleri maalesef oranın yerli insanlarını şehirden kopardı. Şimdi yeni bir süreç var. Bu süreçte gerek ABD, gerek Rusya, gerekse biz, Mevlüt Bey’in Pompeo ile yapmış olduğu görüşme, o süreçte 3 ay içerisinde, 90 gün içerisinde buranın boşaltılması… Bugün gelinen nokta itibarıyla, Rusya da ABD de PYD-YPG’nin Münbiç’i boşaltacağını söylüyor. Rusya bize bunu söyledi. Temennimiz odur ki boşaltılır ve Fırat’ın Doğu’suna bunlar gönderilir.

‘ADANA MUTABAKATI’: TEKRAR GÜNDEME GELEBİLİR

(‘Suriye meselesinde birçok aktör var, aynı anda müzakere yapabiliyor. Bu nasıl oldu?’ sorusu üzerine) Bizim buradaki konumumuz hiçbirine benzemiyor ki. Suriye ile 911 kilometre sınırımız var. Sınırdaş ülke olmanın ötesinde, bizim Suriye ile ortak tarihimiz var… En son baba Esed’in olduğu dönemde 1998’de imzalanmış Adana Mutabakatı var. PKK terör örgütünün mensuplarının bize teslim edilişini, terörle mücadeleyi ele alan bir mutabakat. Önemli bir adımdı. Şu anda belki bunun tekrar gündeme getirilmesi söz konusu olabilir. Nitekim Sayın Putin de bunu özellikle gündeme getirdi; “Adana Mutabakatı önemli bir konu. Türkiye bunu işlemeli” dedi. Bunun Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını hissettirebileceği önemli bir anlaşma olduğu kanaatindeyim. “Türkiye’yi buraya kim davet etti?” diyenlere karşı o mutabakatı masaya getirmemiz lazım. Altında baba Esed’in yetkililerinin imzası var. Türkiye adına da o dönemdeki Dışişleri Müsteşar Yardımcımız Büyükelçi Uğur Ziyal’ın imza koyduğu bir mutabakat; ki Uğur Bey benim Başbakanlık dönemimde de müsteşarlık yaptı. O mutabakatın iyi değerlendirilmesi gerekiyor.

ESAD’LA GÖRÜŞME: ÜST DÜZEY OLMAZ

O mutabakatın geçersiz olduğunu söyleyebilen kimse yok. Tam aksine Sayın Putin, o mutabakatın orada bizim terörle mücadelemiz açısından önemli olabileceğine işaret ediyor. 2011’e kadar işledi. Bizim, 1 milyona yakın insanın ölümüne sebep olmuş, milyonlarca insanın göçe zorlamış biriyle üst düzey temasımız olmaz. Suriye meselesine çözüm bulma süreci çerçevesinde, Rusya ve İran ile yoğun temas halindeyiz. Bu sayede Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturulmasını engellemeyi başardık. Biz orada nasıl bulunuyoruz? Biz sınırdaşız ve bize sürekli terör tehdidi var. Roketler atılıyor. Bize atılan roketler, can kayıplarımız nedeni ile milli güvenliğimizi müdafaa sadedinden müdahalede bulunmak durumunda kaldık. Cerablus’a, El Bab’a, Afrin’e girdik. Bunun için illa bir yerden davet beklememize gerek yoktu. Zaman zaman “Siz davetli misiniz?” diye soruyorlar ya. Davetli olmamıza gerek yok. Bize fiili saldırılar var ve 100’ün üzerinde insanımızı kaybetmişiz. Bizi oraya Suriye halkı davet etti. Afrin, Cerablus, El Bab halkı hatta Rakka bile dahil buna. Rakka’daki aşiretler bile “Türk Ordusu ne zaman gelecek?” diye bizi davet ediyor. Bunlar çok önemli.

‘GÜVENLİ BÖLGE’: ABD VE RUSYA DESTEK VERİRSE…

(‘Güvenli bölgeyi Türkiye tek başına mı oluşturacak? ABD’liler birlikte çalışmayı teklif ediyor’ sorusu üzerine): Biz, ABD ve Rusya’ya diyoruz ki “Lojistik desteği verirseniz biz, başta DEAŞ olmak üzere bu bölgeyi tüm terör örgütlerinden arındırıp sulh-u sükûna kavuştururuz.

SURİYE’DE ANAYASA KOMiSYONU: TEMENNİMİZ SONRA CENEVRE SÜRECİNİN BAŞLAMASI…

(‘Bu müzakereler ve tartışmalar uluslararası ilişkilerde bu noktaya geldikten sonra acaba Suriye konusunda son düzlüğe girildiğini hissediyor musunuz?’ sorusuna) Henüz hissetmiyoruz. Orada halen bayağı iş var diye düşünüyorum. Mesela Astana sürecini sona erdirme gayreti içerisinde olan kesimler var… Ayrıca biliyorsunuz, Suriye’de anayasa komisyonu meselesi var. Bu konuda da birileri ipe un seriyor. Birileri “Biz burada varız” birileri, “Siz yoksunuz” havasında. Biz anayasa komisyonu sürecinde ilerleme kaydedilmesine de büyük önem veriyoruz. Mümkün olduğunca iyi bir anayasa çalışmasının yapılmasını temenni ediyoruz. İyi bir heyet oluşsun ve bir an önce de adımlar atılsın beklentisi içerisindeyiz. İnşallah Birleşmiş Milletler’in yeni özel temsilcisi de burada aktif bir gayret ortaya koyar. Anayasa komisyonun 150 kişi olabileceği söylenmişti. Bu sayı muhafaza mı edilir, azaltılır mı, bu ve benzeri konular halen müzakere ediliyor. Anlayışlı davranılmasını, kararlı bir şekilde adım atılmasını ümit ediyoruz. Temennimiz ondan sonra da bir Cenevre sürecinin başlaması ve neticeye varılması.

FAZIL SAY KONSERİ: İFTİHAR EDİYORUZ, BABASINA DA TEŞEKKÜR EDİYORUM

Fazıl Say, kendini, bulunduğu alanda dünyada ispat etmiş bir arkadaşımız, kardeşimiz. Bize düşen nedir? Bununla iftihar etmektir… Fazıl Bey’in babası Ahmet Bey’e, şahsıma yönelik ifadelerinden dolayı, şahsım, ailem, milletim adına çok teşekkür ediyorum. O gün güzel de bir tevafuk oldu. Senatör Graham’a, “Biz bu akşam dünyaca meşhur bir piyanistimiz var. Onun Ankara Prömiyerine gelir misin?” dedik. Gelirim dedi. Onu da aldık. Güzel bir geceydi.

GEZİ’Yİ YIKIM HAYALİ: KIŞLA’YI İHYA EDECEĞİZ

Konu sanat olduğu zaman çok farklı bir yere doğru… Biz birçok şeyleri yıktık da görmek istemeyenler görmüyor. Türkiye’nin opera binası yoktu. Harbiye Kongre Merkezi 3 bin kişilik bir yarı opera binasıdır. AKM olayını gündeme getirdim, kıyametler koptu. Burada opera binası yapacağız dedik. Çıldırdılar. Şimdi oranın temelini atıyoruz. Daha büyük ve işlevsel bir opera binası. Ayni şekilde hani çok kızdıkları Taksim’deki Kışla… O Topçu Kışlası’nın aslını bir görseniz, ‘Yazıklar olsun burayı yıkanlara’ dersiniz. O kadar muhteşem bir eser. Onun orijinaline uygun mimari tasarımlarını yaptırıyorum. Orayı ihya edeceğiz. Karşısında Maksem’in arkasına Taksim Camii’ni yapıyoruz. O da bitmek üzere. Bütün bu neyi getirecek? İstanbul’da doğru düzgün meydan yoktu. Taksim’de trafiği alta aldık, Taksim meydana kavuşuyor. Bir taraftan o tarihi kışla ortaya çıkacak, öbür taraftan opera muhteşem eser olarak geliyor, öbür tarafta Taksim Camii o da muhteşem eser olarak ortaya çıkıyor. Bizde gizli kalmış öyle şeyler var ki… Sultanahmet’e At Meydanı denir. Tarihi kayıtlara baktığımız zaman orada millet bahçesi var. Bunları meydana çıkarmak bir aşk işidir.

RUSYA’YLA İLİŞKİLER: İYİ FREKANS YAKALADIK, VİZE PUTİN’İN İMZASINI BEKLİYOR

Aradaki virgül dönemini bir kenara koyarsak, bizim aslında sayın Putin’le ilişkimiz baştan bu yana iyi gelişti. İyi bir frekans yakaladık. Birbirimizi bu süreç içerisinde iyi anladık diyebilirim… Birbirimize yakın iki ülkeyiz. Karadeniz’de kıyıdaş iki ülkeyiz. Mesela Suriye gibi bir mesele yaşanmamış olsa ilişkilerimiz çok daha zirve noktada olabilirdi. Suriye konusunda da Rusya ile dayanışmamız, bu meseleyi bir an önce çözme noktasında hakikaten bize güzel imkanlar sundu. İlgili arkadaşlarımız da muhataplarıyla süreci gayet iyi götürdüler, götürüyorlar.

Vize ile ilgili hazırlıkları yapmışlar. Sayın Putin’in imzasını bekliyor. Hububat noktasında Rusya’dan alımımız var. Kanatlılar noktasında onların bize ördek, kaz satışı teklifi var. Kırmızı eti de, ihtiyaç halinde belli bir miktarı oradan alma durumumuz olabilir. Almanya’dan sonra Rusya’dan doğal gazı en fazla çeken ülke biziz. Türk Akımı’nın hayata geçmesi ile Türkiye 1 numara olacak. Yıl sonunda kara geçişi de bitecek. Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan hattına doğal gaz buradan gidecek.