Erdoğan: ABD'ye gidersek mektubu Trump'ın masasına bırakacağım

Erdoğan, daha önce "çöpe attığı" belirtilen Trump'ın mektubunu 13 Kasım'da ABD'ye gitmesi halinde yanında götüreceğini söyledi. Erdoğan, "Bunun altında kalmayacağız. Götürüp masaya bırakacağız. Aynen iade edeceğiz. ABD’nin yaptığı saygısızlığın cevabını vereceğiz." dedi.

Erdoğan: ABD'ye gidersek mektubu Trump'ın masasına bırakacağım

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hafta başından itibaren kurmayları ile yaptığı toplantılarda Suriye ile ilgili son gelişmeleri değerlendirdi.

AKP’ye yakın Türkiye gazetesinde yer alan habere göre Erdoğan, Suriye’ye ilişkin alınan kararlar ve verilen sözlerle ilgili olarak ABD lideri Donald Trump’la Rusya lideri Vladimir Putin’ı kıyasladı. Putin’in hemen harekete geçebildiğini söyleyen Trump’ın ise sözünde durmadığından yakındı.

Donald Trump’ın kendisine yolladığı 9 Ekim tarihli mektuba karşılık ne yapacağına dair de yeni açıklamalar yapan Erdoğan, 13 Kasım’da ABD’ye davetli olduğunu hatırlattı ve “Gitmemiz durumunda, elbette bu mektubu da yanımızda götüreceğiz. Bunun altında kalmayacağız. Götürüp masaya bırakacağız. Aynen iade edeceğiz. ABD’nin yaptığı saygısızlığın cevabını vereceğiz.” dedi.

Sözkonusu mektup yollanışından yaklaşık 1 hafta sonra ABD’li gazeteciler tarafından ifşa edilmiş, büyük yankı uyandırınca AKP’den medya yoluyla “isimsiz” açıklamalar gelmişti. Bunlardan biri Hürriyet yazarı Ahmet Hakan aracılığıyla yapılmış ve mektubun Erdoğan tarafından “çöpe atıldığı” belirtilmişti.

Erdoğan’ın açıklamalarından bazı başlıklar şöyle:

“YÜZÜNE SÖYLEYECEĞİM”

Putin’le yaptığımız görüşmelerde alınan kararların uygulaması daha hızlı oluyor. Ama Trump’la aynı şeyi sağlayamıyoruz. Putin alınan kararların uygulanması için hemen harekete geçiyor. Trump ise söz veriyor, ama sonuç alamıyoruz. Ya yerine getirilmiyor ya da süreç çok uzuyor. Trump’ın verdiği sözleri gerçekleştirip gerçekleşmeyeceği belli olmuyor. Şüpheli.
13 Kasım’da Trump’ın ABD’ye daveti var. Gitmemiz durumunda, elbette bu mektubu da yanımızda götüreceğiz. Bunun altında kalmayacağız. Götürüp masaya bırakacağız. Aynen iade edeceğiz. ABD’nin yaptığı saygısızlığın cevabını vereceğiz. Trump’ın yüzüne de bunları söyleyeceğiz. Esasında biz cevabı sahada verdik, orada yazılanları dikkate almadık. Mektup bize ulaşınca iki saat içinde operasyonu başlattık. Normalde, belki gece veya ertesi sabah başlayacaktı. Ama mektup gelir gelmez, gereken değerlendirmeyi yaptık ve operasyonu başlattık.

BAĞDADİ İÇİN İSTİHBARAT DESTEĞİ VERDİK

Bağdadi’nin öldürülmesi konusunda Türkiye olarak ABD’ye katkı verdik. Helikopterleri, bizim kontrolümüzde olan Afrin ve Cerablus’un hava sahasını kullanarak gitti. İstihbarat desteğimiz de oldu. Bizim istihbarat birimlerimiz ile ABD’ninkiler birlikte çalıştı. Hava sahasını kullanacaklarını bildirdiler: Bağdadi’ye operasyon yapılacağı bildirildi. Biz de, Cerablus ve Afrin’deki unsurlarımızı uyardık, ateş açılmaması talimatını verdik.

“SMO KOMUTANI ZİYARET GELDİ, SARILDI”

Suriye Millî Ordusu (SMO), Suriye’nin millî bir unsuru, orada kalacaklar. Dışarıdan kimse yok aralarında, ama YPG’ye bakın, çoğu dışarıdan gelmiş. Büyük bölümü de Irak’tan gelenler. Hâlbuki, SMO mensupları kendi toprakları için savaşan insanlar. Bir süre önce, bir SMO komutanı 16 kişiyle birlikte beni ziyarete geldi. Bana sarıldı. Komutanın sağlığı kötü, midesini aldırmış vs. ama buna rağmen ‘yarın cepheye gideceğim’ dedi. Sonuçta, bunlar kendi ülkeleri için bir mücadele veriyor. Ama yanlış bir uygulamaya da müsaade etmeyiz. Barış Pınarı Harekâtı ile ilgili de kara propaganda yapıldı. Biz Tel Abyad’a girdik, Resülayn’a girdik. Ama tek bir tane sivil bina yıkılmadı. Oradan sivil binalardaki keskin nişancılar bize ateş açmasına rağmen, sivil bina olduğu için karşılık bile vermedik. Ama bakıyorsunuz, mercekle büyüteçle, bizim hatamızı arıyorlar.

“TEK DERTLERİ PETROL”

“ABD ve Rusya’nın asıl derdi petrol. Yoksa, Suriye’yi düşündükleri yok. Bunu yaptığımız görüşmelerde de anladık. ABD, Deyrizor’u bırakmak istemedi, Rusya ise Kamışlı’yı. Çünkü her iki yerde de zengin petrol yatakları var. Kamışlı’daki petrol rezervi, Türkiye’nin kullandığı petrolün yüzde 50’si. Her iki ülke de, bu petrolü bırakmak istemiyor. Görüşmelerde, ABD, petrol yataklarının ‘DEAŞ’ın eline geçmesini istemiyoruz’ dedi, o şartla anlaşma yaptılar. Buradan anladık ki, asıl dertleri petrol. Rusya ise Kamışlı konusunda ısrarcı. Her iki ülke de, bunun dışındaki konuları önemsemediler. Rusya Kamışlı’da terörist unsurların kalmayacağının güvencesini verdi.