Engin Ardıç yine çuvalladı

"Askerinle bin yaşa, Mustafa İsmet Paşa" başlıklı yazısıyla Ardıç, "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır" sözüne yeniden anlam kattı.

Engin Ardıç yine çuvalladı

Turkuvaz Medya’nın gazetelerinden AKP’li Sabah‘ta yazan Engin Ardıç tarih bilgisiyle yine pes dedirtti.

Askerinle bin yaşa, Mustafa İsmet Paşa” başlıklı yazısıyla Ardıç, “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır” sözüne yeniden anlam kattı.

Ardıç’ın köşesinde şu ifadeler yer aldı:

“Atatürk’ün ünlü lafını alalım: “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır.”
Bunu çok kişi, ama gerçekten çok kişi, “hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” şeklinde algılar.
Oysa birincisi “savunma çizgisi”, ikincisi “çizgiyi savunmak” anlamına gelir.
İkisi farklı şeylerdir.
Ama “liselere Osmanlıca dersi konulsun da mallar öğrensinler” deyince bize küfür ederler.
O zaman Atatürk’ü de Hıfzı Veldet “çevirisinden” okumak zorunda kalırsın.”

Ardıç, ‘Atatürk de o lafı “Sakarya’da yenilsek bile tekrar geri çekilir, daha doğuda oluşturacağımız yeni bir savunma çizgisinde gene direniriz” anlamında söylemiştir.’ diye yazdı. İşte Ardıç’ın o manipülasyonu:

“Atatürk bunu, ordu yenile yenile Sakarya ırmağına kadar çekilince söylemiştir. Eskişehir düşmüş, Kütahya düşmüştü…
Sakarya son direniş çizgisiydi. Oradan da gerilersek Ankara düşecekti.
Yunanlılar’ın amacı oraları ele geçirip yerleşmek değildi tabii, son bir hamleyle “Kemal’in işini bitirmek ve İzmir’e dönmek” istiyorlardı… Polatlı tren istasyonuna kadar da sokuldular…
Atatürk de o lafı “Sakarya’da yenilsek bile tekrar geri çekilir, daha doğuda oluşturacağımız yeni bir savunma çizgisinde gene direniriz” anlamında söylemiştir.”

Oysa ifade açıktı:

“Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. onun için küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler ona tâbi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmaya ve karşı koymaya mecburdur.”