'İşçi sınıfı siyasete!' çağrısı

Türkiye'nin aydınları, bilim insanları ve sınıf örgütleri "Ekonomik Kriz, Türkiye ve İşçi Sınıfı" konulu sempozyumda ekonomik krizi ve emekçilerin çıkış yolunu konuştu.

'İşçi sınıfı siyasete!' çağrısı

HABER MERKEZİ

Marksist Manifesto Dergisi ve Sınıf Tavrı’nın düzenlediği “Ekonomik Kriz, Türkiye ve İşçi Sınıfı” konulu sempozyum yapıldı.

Şişli’de bulunan Kenter Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen sempozyum, 12 gündür direnişte olan Gentes işçilerinin “İnşaat işçisi köle değildir!” sloganlarıyla salona girmesinin ardından başladı.

Sempozyumun açılış konuşmasını Sınıf Tavrı Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Parlak yaptı.

Konuşmasına Türkiye’nin yaklaşık 1.5 senedir ciddi bir ekonomik krizin içinden geçtiğini ve bu krizin derinleşerek devam ettiğini belirterek başlayan Parlak, bu süreçte binlerce işçinin işten atıldığını, 2019 Türkiyesi’nde işsizliğin Cumhuriyet tarihinin en büyük rakamlarına ulaştığına dikkat çekti.

Emekçilerin genel durumundan, ülkede devam eden Sınıf Tavrı’na ve İYİ-SEN’e üye işçilerin direnişleri de aralarında olmak üzere işçi eylemlerinden söz eden Parlak, işçilerin birlikte mücadelesinin öneminin altını çizdi. Parlak, emek mücadelesinin birliğinde Sınıf Tavrı’nın bir çatı örgüt olarak rolünü vurguladığı konuşmasında, sempozyum aracılığıyla tüm sınıf dostlarını Sınıf Tavrı’na destek olmaya çağırdıklarını belirtti.

Parlak’ın konuşmasının ardından eski DPT Müsteşarı ve akademisyen Prof. Dr. Bilsay Kuruç, sunumunu gerçekleştirdi.

Dünden bugüne sermayenin ve krizin dolaşımına dair kapsamlı bir çerçeve çizen Kuruç, özelde de Tükiye’de yaşanan 99 ve 2001 krizleri ile devam eden krize dair sunum yaptı.

Türkiye’nin üretim ve finansal kriz rakamlarını da paylaşan Kuruç’un sunumunun ardından sempozyumun ilk oturumuna geçildi.

Sempozyumun Can Kayabal’ın moderatörlüğünde başlayan, “Ekonomik Kriz, Türkiye ve Dünya” başlıklı 1. oturumunda, Manifesto yazarı Prof. Dr. İzzettin Önder, “Merkezi Kapitalizmin Çevresinde Savrulan Türkiye” başlıklı sunumunu yaptı.

Kapitalizmin bütün bir çerçevesini çizen Önder, dünya kapitalizminin ve neoliberalizmin sermayeye etkisini anlattı. Türkiye özelinde değerlendirmelerini paylaşan Prof. Dr. Önder, Türkiye’nin ‘montaj sanayi’sine girişini ve etkilerini dile getirdi. Bunun ülkeye etkilerini anlatarak Kemal Derviş döneminin suni sıcak para politikalarına da değinen Önder, “Krizden kurtulmanın yolu sistemden kurtulmaktır” ifadelerini kullandı.

Önder’in ardından Doç. Dr. Bülent Hoca “Abd-Çin Ticaret Savaşı: Kavramsal Bir çerçeve” başlığındaki sunumuna geçti.

Ticaret savaşına girdikleri gözlenen Abd ve Çin üzerinden değerlendirmelerini paylaşan Hoca, ABD’nin dünyanın en büyük ithalatçısı, Çin’in ise en büyük ihracatçısı haline geldiğine vurgu yaparak iki ülke arasındaki ekonomik çekişmenin ayrıntılarına değindi. İki ülkenin Teknoloji başlığındaki gerilim ve alışverişlerine de değinen Hoca, ‘Huawei’ özelinde yaşanan engelleme krizinden bahsetti. Doç. Dr. Hoca, konuşmasında Çin’in “Kuşak ve Yol” projesine de işaret etti.

Doc. Dr. Bülent Hoca’nın ardından sempozyuma Prof. Ahmet Albay Dikmen’in sunumuyla devam edildi.

Krizin sermaye-devlet ilişkilerine etkisi” başlığında konuşan Dikmen, kriz koşullarında sermayenin ve devletin rolüne değindi.

İKİNCİ OTURUM

Sempozyumun “Kriz Sermaye ve İşçi Sınıfı” başlıklı 2. oturumu, Marksist Manifesto Yayın Kurulu Üyesi Hande Durna’nın açılış konuşması ile başladı.

Durna’nın ardından Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir’in “Finansallaşma, Borçluluk ve işçi sınıfı” başlıklı sunumuna geçildi.

Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, ekonomik krizin işçi sınıfında milliyetçilik ve dinci gericiliği artırabileceği gibi devrimci bir duruma evrilebilecegine de dikkat çekti. Bu anlamda yapılan bu sempozyumun önemli olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, kriz koşullarında emekçilerin durumundan bahsederken ‘sınıf siyaseti nasıl örülebilir?’ sorusuna dair çerçeve çizdi.

Siyasi düzlemde işçilerin durumunu gözeten ve programında yer veren öznenin düzen içinde olmadığına dikkat çeken Yücesan Özdemir, düzenin siyasi partilerinin misyonunu ‘yoksulluk yönetimi’ olarak tanımladı.

Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir’in ardından Doç. Dr. Aziz Çelik “Zor zamanlarda emek: Sınıf, kriz ve mücadele” başlıklı sunumu için sözü aldı.

40 yıllık neoliberal dönemin sonuna gelindiğini işaret eden Çelik, buradan çıkışa dair değerlendirmelerini paylaştı. Çelik, AKP döneminde ‘işçileşme’ artışına dikkat çektiği konuşmasında, emekçi sınıflarda borçluluğun artmasına dikkat çekti ve taşeron yöntemleriyle AKP’nin emekçilerden rıza aldığını vurguladı. Sınıfın sendikal örgütlenmesindeki zayıflığa da dikkat çeken Çelik, AKP’ye yakın sendikalarda ise durumun aksi yönde seyrettiğini hatırlattı.

Aziz Çelik’in “Kriz karşısında sendikalar” başlıklı sunumu sonrası sözü Zafer Aydın aldı.

Sendikaların mevcut durumunu değerlendiren Aydın, sendikal mücadelede değiştirilmesi gereken başlıklar ve yöntemler üzerine konuştu.

Aydın’ın ardından Sınıf Tavrı YK Üyesi ve Manifesto yazarı Irmak Ildır “Kapitalizm, Kriz ve Sınıf Tavrı” başlıklı sunumuyla sempozyumun kapanış konuşmasını yaptı.

Sınıf Tavrı’nın diğer platformlardan farkının ‘zorunluluk’ olduğunu söyleyen Ildır, krize odaklı yorumların kabul edilemeyeceğini, krizin sistem odaklı olduğunu belirtti.

İşçi sınıfı içerisindeki tekil tekil mücadele örneklerinin tek bir havuza akmasının zaruri olduğunu söyleyen Ildır, “Örgütsüzleşmiş, bölünmüş ve kuşatılmış hale gelen işçi sınıfını bir araya getiren bir siyasallaşmış sınıf hareketini herşeyin başına koyuyoruz.” dedi.

“ÖRGÜTLÜ, SİYASAL BİR İŞÇİ SINIFI İÇİN”

Gezi gibi büyük kitlesel kalkışmaların başarılı olamamasında örgütsüzlüğün bir neden olduğunu ancak bir diğer nedenin de işçi sınıfı hareketindeki “örtüler” olduğunu söyleyen Ildır, “Bu örtülerin kaldırılması, sınıf kimliğinin yalnızca bilinçsel, örgütsel, ekonomik olarak değil siyasal ve sosyal olarak yeniden inşası gerekmektedir. O yüzden bizim çağrımız işçi sınıfını siyasete çağırmaktır. O yüzden biz Sınıf Tavrı olarak yola çıkarken herşeyin başına siyasallaşmış işçi sınıfını koyduk. Sınıf Tavrı derken sınıfın şu ya da bu kesimini değil tamamına seslenen yeni bir mücadele aracını ortaya koyduk.” dedi.

İşçi sınıfının 200 yıla yaklaşan mücadele tarihindeki tüm mücadele biçimlerini ortak bir havuzda birleştirmeye çalıştıklarını belirten Ildır, “Yazdığımız her yazı, verdiğimiz her mücadele bunun için. Sesimizi bunun için yükseltelim. Bunun için yolumuz açık olsun” ifadeleriyle konuşmasını sonlandırdı.