Einstein bulgusu

Einstein denilince akla doğal olarak özel ve genel görelilik kuramları gelir. Ne Einstein kuramı, ne mücadelesi ne de denklemi vardır. Einstein ismi sadece tıpta bir bulguya verilmiştir.

Einstein denilince akla doğal olarak özel ve genel görelilik kuramları gelir. Belki barış mücadelesindeki rolünü anımsayan, belki de sadece dünyanın en bilinen denklemi olan E=mc2’ yi söyleyen olacaktır. Ancak bunların hiç birisi resmen Einstein’ın ismiyle bilinmez; ne Einstein kuramı, ne mücadelesi ne de denklemi vardır.  Einstein ismi sadece tıpta bir bulguya verilmiştir.

Önce biraz bilgi tazelemesi:

Safra kesesi iltihabı tanısı klasik olarak, karnın üst tarafında ağrı, ateş ve Murphy belirtisi de denilen nefes almakla ağrının yer değiştirmesinden oluşan üç belirtinin bir arada görülmesi (triad) ile konulur. Elbette günümüzde tedaviye başlamak için bu tanının çağdaş görüntüleme yöntemleri ve laboratuar bulgularıyla de desteklenmesi gerekir.

Aort, vücudun en büyük atardamarının adıdır. Bu damar kalpten çıkıp, karnın alt kısımlarına doğru bir boru şeklinde iner. Çeşitli nedenlerle aort çapının bir baloncuk tarzında genişlemesine anevrizma denir.  Anevrizmaların duvarları normalden incedir ve her an yırtılabilirler; bunun sonucu da ölümdür.

Tekrar Einstein’a dönecek olursak, biliyorsunuz Einstein Nazilerin iktidara gelmesinin hemen ardından Almanya’yı terk edip Amerika’ya, Princeton Üniversitesi’ne gitmişti. Aynı yıl Almanya’nın en önemli cerrahlarından birisi olan Rudolf Nissen de İstanbul Üniversitesi’ne geliyordu. Einstein kadar ünlü olmasa da tıp dünyasında ismi bilinen bir kişiydi. Özellikle fundoplikasyon denilen, reflü tedavisinde etkili olan cerrahi tekniği ile tanınırdı. Nissen altı yıl kadar Türkiye’de kalmış, çok sayıda hekim yetiştirmiş, hasta tedavi etmiş, kitaplar ve makaleler yayınlamış, hatta cerrahi kliniğinin planlarını da çizmiştir. 1939 yılında ise Türkiye’den ayrılıp ABD’ye yerleşmişti.

1948 yılında Einstein, safra kesesi iltihabı belirtileriyle Nissen’e başvurur. Evet, ilk bulgular bunu düşündürmektedir ve üstelik de yıllardır ataklar tarzında şikâyetleri sürmektedir. Ancak yine de Nissen’in içine sinmeyen bir şeyler vardır. Sonunda Einstein’ı ameliyata alır ve ameliyat sırasında safra kesesinde hiçbir sorun olmadığını saptar. Sonra, aortun alt kısmında yaklaşık 7-8 cm. çapında bir anevrizma olduğunu görür. O anki bilgilerle yapacak fazla bir şey yoktur; aslında bu büyüklükte bir anevrizması olan hastanın zaten yaşaması bile bir tesadüftür.  Nissen, tamamıyla deneysel bir yaklaşımla anevrizmanın etrafını, sigara paketlerinde kullanılan bir tür ambalaj maddesi olan, şeffaf selafonla sarar. Amacı, vücuda yabancı, ama eriyebilen bir madde olan selafona karşı vücudun yabancı cisim reaksiyonu verip, burada bir nedbe dokusu gelişip, böylece damar duvarını güçlendirebilmektir.

Bu hipotez ne kadar gerçekleşti bilinmez ama Einstein ameliyattan sonra yedi yıl daha yaşar. 18 Nisan 1955’de ölüm nedeni aort anevrizmasının patlamasıdır. Şunu unutmamak gerekir, yedi yıl yaşaması mucizedir.

Peki, bu öyküdeki Einstein bulgusu nedir? O günden sonra safra kesesi iltihabı belirtileri gösteren aort anevrizmasına Einstein bulgusu denmektedir. Sanırım bu ismi ilk kullanan, tedaviyi yapan Nissen’dir. Tıpta bir söz çok sık kullanılır: “Hastalık değil, hasta vardır”. Doğrudur da; bilimdeki her tür genellemeye karşın, tıp olasılıklara dayanır. En iyi bilinen hastalığın özellikleri bile kesin değildir, en fazla yüksek olasılıktadır. Yani bir görelilik söz konusudur. Einstein bulgusu da, göreliliğin tıptaki iyi bir örneğidir