Demokratların seçim hesapları: Trump için yolun sonu mu?

ABD’de seçildiği günden bu yana görevden alınması konuşulan Donald Trump başkanlık döneminin en zor günlerini geçiriyor. Trump’ın liberal karşıtlarının sesleri başından beri yüksek çıkıyor. Buna karşın Demokrat Parti önderliği ise ilk kez Trump’ın Cumhuriyetçilerin de tepkisini çeken hamleleri üzerine önümüzdeki yıl yapılacak seçimleri hedefleyerek görevden alma sürecini başlattı.

H. MURAT YURTTAŞ

ABD’de önümüzdeki yıl yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde düzen siyasetinde kılıçlar çekildi. Demokrat Parti’nin 20’nin üzerine çıkan aday adaylarının birbirlerini fazlaca yıpratmasına karşılık karşısına kimsenin çıkmayı düşünmediği mevcut Başkan Donald Trump ise kendisinin en büyük rakibi olmayı sürdürüyor.

Trump, son olarak, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile yaptığı bir telefon görüşmesinde Kongre’nin onayından geçen Ukrayna’ya yapılacak askeri yardımların Demokratların en muhtemel Başkan adayı Joe Biden’ın oğlunun soruşturulmasına bağlı olarak verileceğini söylediğinin ortaya çıkmasıyla görevden alınma sürecini başlatmış oldu.

ABD Başkanı Donald Trump’ın seçildiği günden bu yana arkasından gelen “seçimlere yabancı ülkelerin müdahalesi” tartışmaları ilk defa ülke genelinde yüzde 50’nin üzerinde bir destek görmeye başlamasıyla Demokrat Parti liderliği Temsilciler Meclisi’nde görevden alma sürecini başlattığını açıkladı.

RUSYA’DAN UKRAYNA’YA TRUMP’IN KİRLİ İLİŞKİLERİ

ABD gündemi 2016’da yapılan başkanlık seçimlerinin hemen ardından başlayan Rusya’nın başkanlık seçimlerine müdahale edip etmediği tartışmaları ile belirlendi. Demokratların ve liberal medyanın sürekli olarak sıcak tutmaya çalıştığı bu gündem Trump tarafından genel olarak geçiştirilebilmişti.

Trump’ın avukatı eski New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani, Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn, oğlu Donald Trump Jr. Gibi isimlerin Rus yetkililerle Hillary Clinton ile ilgili istihbarat bilgilerini almak üzere görüşmeler yaptığı iddiaları resmi bir soruşturmaya dönüşürken Adalet Bakanı’nı istifaya zorlamak gibi hamleler yapan Trump sonuçta tartışmalı “Müller Raporu”nun Adalet Bakanlığı tarafından kendisini akladığı yönünde sunulmasıyla bu tartışmaları boşa düşürebilmişti.

Ancak Ukrayna Devlet Başkanı ile telefonda yaptığı görüşme Trump’ın birkaç ölümcül günahı bir arada işlemesi anlamına gelince popülist sağcı Çay Partisi gibi taban hareketlerinin kendilerine karşı çıkmasından korkan Cumhuriyetçiler için bile kabul edilemez veya savunulamaz bir hal aldı.

Bu ölümcül günahlardan birisi Rusya ile ilgili soruşturmadan yapılan görüşmelerin suç teşkil edecek konulara ilişkin olmadığına dair bir kanaat üzerine kendisini kurtaran Trump bu kez açıkça dış yardımları seçim sonuçlarına etki etmek üzere kullanmaya çalışması olsa da esas olarak işin Kongre’nin onayından geçen bir dış yardımın verilmesinde yürütmenin engelleme yetkisinin olmadığı halde doğrudan Kongre’nin yetkilerini tanımama noktasına varması oldu. Bu Amerikan sisteminin katı kuvvetler ayrılığının kaldıramayacağı bir durumdu.

New York’un göbeğinde birini vursa yine de seçileceğini söyleyecek kadar pervasızlaşan Trump’ın çelişkili açıklamaları ile birlikte ilk defa Amerikalıların yarıdan fazlası Başkan’ın görevden alınmasına destek verir hale geldi. Trump aynı dönemde Suriye’de çok tartışma yaratan şekilde Kürtlere olan desteği kesince kendisine karşı yeni cephelerin açılmasına da engel olamadı.

Trump’ın geçmiş ticari ilişkileri üzerine inşa ettiği bu garip ilişkiler içerisinde “rahat” gözükmeye çalışsa da sonuç olarak Temsilciler Meclisi’ndeki çoğunluğuna dayanan Demokratlar görevden alma sürecini başlattı. Daha önce Richard Nixon’a karşı başlatılmak istenen ancak istifası nedeniyle yarım kalan görevden alma süreci Andrew Johnson ve Bill Clinton hakkında ise Senato’daki oylamalarla kabul edilmeyerek tamamlanmıştı.

AMERİKA’DA NE PAYLAŞILAMIYOR?

Amerikan siyasetinde Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasındaki ayrımın keskin sınırları olmasa da genel olarak Trump ve Cumhuriyetçilerin geleneksel büyük sermaye ve sağ ideolojilerin etkisindeki toplumsal hareketler ile kırsal alanlarda yaşayanları buna karşın Demokratların ise yeni gelişen sermaye grupları, işçi ve emekçi “örgütleri” ile kentlerde yaşayanları ağırlıklı olarak temsil ettikleri söylenebilir.

İlk grup içerisinde yer alan başta petrol şirketleri gibi büyük sermaye gruplarının büyük doğal kaynaklara sahip Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesinden yana ve bu arada doğal kaynak sıkıntısı yaşayan Çin’in hammadde akışına istikrar kazandırmaya çalışan ticaret hamlelerine karşı oldukları söylenebilir. Buna karşın Demokrat Parti’yi destekleyen sermaye gruplarının sermayenin serbest hareketlerinden ve Çin ile geliştirdikleri ilişkileri korumak istedikleri görülebilir.

Biraz basitleştirerek de olsa Amerikan siyasetinin temel karşıtlığı bu çerçevede ifade edilebilir. Bunun uzantısı ABD’nin daha az müdahaleci ve bu arada Rusya’yı daha az çevreleyeceği bir strateji ile bildiğimiz haliyle “dünya jandarması” denilen emperyalist rolünü sürdürmesi stratejisi bağlamına oturuyor.

Bu tartışmada 2008’deki “mortgage krizi”nden etkilenen ABD’li emekçilerin yaşadıkları zorluklar ise ancak oy avcılığının süsü oluyor.

Öte yandan, Demokratların başlattıkları görevden alma sürecinin Başkanlık seçimlerinden önce tamamlanması mümkün görülmüyor. Ayrıca Senato’da çoğunluğu elinde tutan Cumhuriyetçilerin kendi başkanlarını görevden almalarının da mümkün sayılmaması gerektiği açık. Dolayısıyla Demokratların attığı bu adımın görevden alma sürecinin kendisinden daha çok başkanlık seçimleri ile ilişkili olduğu söylenebilir.

Demokratlar kendi adaylarını belirlemek için yarışırken birbirlerini fazlasıyla yıpratırken Donald Trump’ın rakipsiz olarak gireceği bir süreç yerine bir yandan uğraşacağı ve genel olarak destek gören bir suçlamayı gündemde tutmanın etkili bir yolu olarak bu süreci başlattıkları görülüyor.