Davutoğlu yeni partisini ilan etti

Davutoğlu, kurmaylarıyla birlikte yaptığı toplantıda yeni partisini resmen ilan etti.

Davutoğlu yeni partisini ilan etti

AKP ile yollarını ayıran eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi ismi verilen parti için yasal başvuruda bulunmasının ertesi gününde kameraların karşısına geçti.

Ankara’daki Bilkent Otel’de yapılan sinevizyon gösterisiyle başlayan programda, Davutoğlu’nun ‘Gelecek Partisi’ resmen ilan edildi. Sunucu sinevizyon gösterisinin ardından sunucu Ahmet Davutoğlu’nu konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet etti. Toplantıda konuşmasını yapmak için kürsüye davet edilen Davutoğlu, ‘Başbakanımız’ olarak anons edildi.

Daha sonra kürsüye çıkan Davutoğlu’nun yaptığı konuşmada, son yıllarda AKP “küskün”lerinin iktidara eleştiri konusu yaptığı “ifade özgürlüğü,” ehliyet-liyakat”, “hukukun üstünlüğü” gibi başlıklarda taahhütler öne çıktı.

Parlamanter sistemden yana olduklarını söyleyen Davutoğlu, “Ancak bu darbe anayasasının doğurduğu değil, tam özgürlükçü bir parlamenter sistem olmalıdır.” dedi.

Davutoğlu’nun konuşmasında, piyasa ekonomisine tam bağlılık ile ABD ve NATO ile ilişkilerde süreklilik vurgusu da dikkat çeken bir başka husus oldu.

Davutoğlu’nun konuşmasından başlıklar şöyle:

“KÜRESEL SİYASET ANLAYIŞINI BENİMSİYORUZ”

Aziz milletim, Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyetimizin 100. yılına yürürken küreselleşme ile birlikte tarihi akışın büyük bir ivme kazandığı, geleneksel değerlerin bütün dünyada yeniden keşfedildiği,  modern yapıların ve anlayışların yeni bir dönüşüm süreci içine girdikleri kritik bir tarihi eşikte, kapsayıcı bir yenilenme ihtiyacına cevap oluşturmak üzere yola çıkıyoruz.  Bu çerçevede; Nesiller aşan ortak aklın ürünü olan değerlerin korunması bağlamında geleneğe saygılı, birey hakları, vatandaşlık hukuku ve milli egemenlik bağlamında modern ve çağdaş, sınır aşan teknolojik etkileşim ve yerküredeki her gelişmeye açık olan bir gelecek vizyonu bağlamında küresel bir siyaset anlayışını benimsiyoruz.

“CUMHURİYET’İN BİRİKİMİNİ KORUYACAĞIZ”

Siyasetimizin temel felsefesi, geleneğe saygılı özgürlükçülüktür.  Geleneğe bağlılığımız statükoculuk değil,
modernliğimiz geleneksel değerlerimizden kopuş değil, küreselliğimiz teknolojik değişim karşısında insani özü ihmal eden bir edilgenlik değildir.

Milletimizin tecrübelerinden neşet etmiş değerlerini de, modernleşme sürecimizin eseri olan ve  Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde kurulan Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin birikimini de koruyacak ve gelecek nesillere aktaracağız. Bu doğrultuda, gençlerimizin küresel etkileşimin olağanüstü artmakta olduğu bir geleceğe saygın özneler şeklinde hazırlanmasını sağlayacağız.

“CAN VE MAL GÜVENLİĞİ HEDEFİMİZ”

Hedefimiz can ve mal güvenliğini, inanç ve ifade özgürlüğünü, örgütlenme, eleştiri ve gösteri özgürlüğünü tam anlamıyla sağlayan bir hukuk düzenidir.  Düşünce ve inanç hürriyetini kısıtlayarak bireyin özgür iradesini yok etmeye çalışan dinî veya seküler her akım ve rejim, insanın zihnen köleleştirilmesine yol açar.
Nitekim bunun örneğini de 15 Temmuz’da her türlü cürmü işleyebilecek birer robota dönüşen darbecilerde görmüştük.  Dünyada otoriter ve popülist eğilimlere yöneliş olduğu bir dönemde kendi özgür iradesine malik, onurlu ve başı dik insanların yaşadığı bir ülke inşa etmeliyiz.

‘BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ’ VURGUSU

Basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğünü şiar edinmiş demokratik bir toplumun temel ihtiyacıdır.  Bunu yok etmek, usulsüz ve baskıcı metotlarla basında tekelleşmeye yönelmek, Türkiye’nin zihni kapasitesini daraltmaktadır. Basının baskı altında olmadan, sansür ya da oto sansürün uygulanmadığı, gazetecilerin keyfi gözaltı ya da tutuklamalara ve yargılamalara maruz kalmadığı bir düzen inşa edeceğiz.

‘ÖZGÜRLÜKÇÜ LAİK’ OLACAKLARMIŞ

Siyasetimizin vicdani ilkesi din ve inanç özgürlüğüdür. Kısıtlayıcı laiklik anlayışı da, dine siyasal düzen içinde işlevsel bir rol tanımlama çabası da, tek bir dini akımın siyasal düzeni antidemokratik yöntemlerle ele geçirerek din-siyaset ilişkisini belirleme iddiası da, küreselleşmeyle derinleşen varoluşsal sorunlar karşısında geçerliliğini yitirmiştir. Siyaset alanında herkes kendi imtihanını vermeli ama dini değerleri bu imtihan sathına sokmamalıdır. Hak ve makam talepleri ibadet üzerinden değil adalet, ehliyet ve liyakat temellerine dayalı hukuk ve teamül üzerinden geçekleşir. Devlet, bütün dini/mezhebi/felsefi anlayışlara ve topluluklara aynı mesafede olmalı ve eşit yaklaşım göstermelidir. Bu çerçevede temel ilkemiz özgürlükçü laiklik ve çoğulcu din anlayışıdır.

ALEVİ VE GAYRİMÜSLİMLERE ÇÖZÜM VAADİ

Alevi yurttaşlarımızın inanç ve öğreti temelli taleplerine, geleneksel Mürşid, Pir ve Dede ocakları esas alınarak ve modern Alevi örgütlerinin talepleri göz önünde bulundurularak, eşit yurttaşlık hakkı ve demokratik uzlaşı temelinde çözüm bulunacaktır. Gayrimüslim vatandaşlarımızın talep ve sorunları, eşit vatandaşlık ve din ve vicdan özgürlüğü ilkeleri temelinde çözülecektir. Hangi görüş ve ideolojiye mensubiyet söz konusu olursa olsun, siyasetin dini semboller ve hassasiyetler üzerinden güç devşirmesinin önüne geçecek bir kurallar ve teamüller manzumesi oluşturulacaktır. Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine müsaade edilmeyecektir.
Toplumun manevi olgunluğu için çaba göstermesi gereken dini/mezhebi referanslı yapıların, devletin rasyonel bürokratik mekanizmalarla işleyen yapısına müdahale ederek paralel yapılanmalara yönelmesi engellenecektir.

ADALETTE ‘ESASLI REFORM’

Toplumsal düzen anlayışımızın temel ilkesi adalettir. Sağlam bir adalet felsefesine yaslanan hukuk yapısı aracılığıyla; insan hayatının, aklının, inancının, neslinin ve mülkünün teminat altına alınmadığı sosyal ve siyasal düzenler,  iç ve dış her türlü darbe girişimine, kaosa ve saldırıya açık hale gelir. 
Yargının hızlı ve etkin çalışması ve adil kararlar verebilmesi için esaslı bir reform yapılacaktır. Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), ‘Hâkimler Kurulu’ ve ‘Savcılar Kurulu’ olarak ikiye ayrılacaktır.  HSK’nın disiplin kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulmasını engelleyen hüküm değiştirilecektir. Adil yargılanma hakkı, savunma hakkı, mahkemeye erişim hakkı gibi evrensel değerler haline gelmiş hakların, vatandaşlarımız tarafından etkin bir şekilde kullanılmasının yolu açılacaktır. Tutuklamanın istisna olması ilkesi titizlikle uygulanacak ve objektif kıstaslara bağlanacaktır.  Suçların şahsiliği ilkesine, masumiyet karinesine ve lekelenmeme hakkına özen gösterilecektir.

YENİ ‘SİVİL’ ANAYASA VAADİ

Türkiye’nin en eski tartışmalarından birisi ülkemizin tam demokratik, özgürlükçü ve sivil yeni bir anayasaya kavuşmasıdır. Demokratik bir anayasa olmadan Türkiye’nin müreffeh ve demokratik bir geleceği olmayacaktır.  Partimiz, milletimizin hak ettiği yeni anayasanın mümkün olan en geniş katılımla sıfırdan yazılması gerektiğini savunmaktadır.

“PARLAMENTER SİSTEMİ SAVUNUYORUZ”

Türkiye’nin çözülemeyen bir diğer sorunu, hükümet sistemidir. Hükümet sistemleri ile demokrasi arasında doğrudan ilişki bulunmaktadır. Hükümet sistemini demokratik olmasını temin edecek üç önemli kriter mevcuttur:  Hukuk devleti ilkesine riayet,  hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınması ve denge/denetleme mekanizmalarının varlığı.

Yeni sistemle birlikte; karar alma süreçlerinde ve yetki kullanımında yaşanan daralma, yönetimde ciddi bir verimlilik, etkinlik ve güven sorunu ortaya çıkarmanın yanında, demokratik standartlarda da sert bir düşüşe yol açmıştır. Bu sistem devam ettiği takdirde demokratik toplum düzenini sürdürmek mümkün olmayacaktır.  Bu çerçevede, ülkemizin tarihi tecrübesi ve mevcut yapısını göz önünde bulundurarak, her türlü vesayetten arındırılmış demokratik bir Parlamenter Sistemi savunuyoruz.

TAVİZSİZ SERBEST PİYASA

Ekonomi alanında temel hedefimiz âdil ve sürdürülebilir refahtır. Geçmişten tevarüs edilen büyük sermaye birikimine ve zengin enerji kaynaklarına sahip olmayan ülkemizin en önemli ekonomik güç unsurları; özgürlükçü demokrasisi, uzun yıllara dayanan serbest piyasa tecrübesi, dinamik insan kaynağı ve ekonomik fırsatlar açısından eşsiz coğrafyasıdır. Bu güç unsurlarını ekonomik etkinliğe dönüştürebilmek için ticaret ve sermaye hareketlerinde dünyaya açık, serbest piyasa ekonomisi ilkelerini benimsiyoruz.
Bu çerçevede devletin ekonomideki rolünün, nesnel ve genel kurallar koymak ve bu kurallara uygunluğu denetlemek olması gerektiğine inanıyoruz.

Rekabet ettiğimiz diğer ekonomilerin kıta ölçekli ekonomiler olduğu göz önüne alındığında, bu hedefe ulaşmanın olmazsa olmaz koşulunun, dünyada açık ekonomilerin ve serbest ticaret sisteminin yaygınlaşması olduğu açıktır.

ABD İLE KURUMSAL VE SÜREKLİ İLİŞKİ

Dış politikanın ülke içi siyasi rekabetin değil, Türkiye’nin çıkarlarının konusu olması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’nin, 21. yüzyılda dünyadaki saygın yerini koruması ve daha da geliştirmesi için

• demokratik değerlere yaslanan,
• küresel kamplara sıkışmayan,
• dünyada yaşanan jeopolitik dönüşümü dikkate alan ve
• bölgesel kısır döngülere itibar etmeyen
• bir dış politika perspektifine sahip olmasını hedefliyoruz.
Bugün küresel kırılganlıkların ve bölgesel çatışmaların oluşturduğu bir jeopolitik ortamda bulunan ülkemizin, bir istikrar adası olma hüviyetini korumanın, en önemli vazifelerimizden birisi olduğunu düşünüyoruz.

Bu çerçevede ABD ile inişli çıkışlı seyreden ilişkilerimiz kurumsal ve süreklilik arzeden bir çerçeveye oturtulacak, NATO bünyesindeki ittifak ilişkilerimiz ve AB üyeliği yönündeki stratejik perspektifimiz korunacak. Türkiye, Batı ile yaşadığı sorunları yine Batı içerisindeki tartışmaların öncüsü olarak, orada müttefikler bularak daha etkin bir şekilde çözebilir.

Buna ilaveten, başta Rusya ve Çin olmak üzere Asya derinliğindeki ilişkilerimiz güçlendirilecektir.
Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Ortadoğu gibi komşu bölgelerde ve yakın coğrafyamızda kalıcı istikrar ve barışı temin edecek öncü ve vizyoner bir rol benimsenecektir. ”