Çocuk istismarını haber yapan gazeteciye hapis cezası!

Bitlis’in Tatvan ilçesinde yaşanan bir çocuk istismarı olayını ortaya çıkartarak haberleştiren gazeteci Sinan Aygül’e 10 ay hapis cezası verildi. Cezanın onaylanması durumunda Aygül cezaevine girecek.

Çocuk istismarını haber yapan gazeteciye hapis cezası!

HABER MERKEZİ

Bitlis’in Tatvan ilçesinde 10 Temmuz 2019 günü yaşanan ve bir kız çocuğunun yaşlı bir adam tarafından istismara uğradığı olayı haberleştiren Bitlis News Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sinan Aygül hakkında açılan “Soruşturmanın Gizliliğini İhlal” davasında, gazeteci Aygül’e 10 ay hapis cezası verildi.

Tatvan 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşmasında gazeteci Aygül’e 10 ay hapis cezası verilirken, daha önce yapmış olduğu haberlerden dolayı hakkında çok sayıda dava açılmış olması gerekçesiyle “Sanığın suçlu kişilik özellikleri, suç işleme konusundaki ısrarı göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği yönünde mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığından…” denilerek, verilen ceza ertelenmedi.

“HABER YAPMAZSAM BELKİ ÜSTÜ ÖRTÜLECEKTİ!”

Sosyal medyada ulaştığı görüntüleri teyit ettikten sonra yaptığı haberin yerel ve ulusal medyada geniş yer bulması üzerine soruşturmaya ciddiyetle yaklaşıldığını ve zanlının yakalandığını ifade eden Aygül, aksi durumda olayın üstünün örtülebilmesi riskinin olduğuna dikkat çekti.

Adli mercileri harekete geçirmek için olayı haberleştirdiğini söyleyen Aygül “Taciz, cinsel istismar, kadına ve çocuğa şiddet gibi olayların önüne geçebilmek için özellikle görünür kılmak gerekiyor. Zira üstü örtülen veya ihmalden dolayı sonu çok dramatik biten olaylara tanık oluyoruz her gün. Haber yapmaktaki kastım buydu. Sosyal medyada dolaşan görüntüyü önce ilçe emniyet müdürüne teyit ettirdikten ve yeterli bilgi alamadıktan sonra haber yaptım. Haberimde kullandığım dil ne özel hayatı ne de masumiyet karinesini ihlal eder nitelikte değildi. Son derece mimiksiz ve isnatsız bir dille, isim vermeden ve görüntüleri buzlayarak hazırladığım haberi yayınladım. Haberi yayınladıktan iki gün sonra yayın yasağı kararı alındı. Haberin akabinde zanlı tutuklandı. Haberi yapmaz, olayı kamuoyu nezdinde görünür kılmasam belki olayın üstü örtülecekti.” dedi.

Soruşturma ve kovuşturma sürecinin çok hızlı tüketilip hemen karar verilmesini de eleştiren gazeteci Aygül, “Soruşturma, yargılama süreci ve verilen kararın adaleti geçtim meriyette olan mevzuata bile uyar yanı yok. İlk olarak soruşturma savcısının ifade alma talimatı polis tarafından yerine getirilirken sürecin anormal ilerleyeceğini tahmin etmiştim. Zira adresim belli iken, her davete icabet etmişken ve halihazırda karakolda haftada iki gün imza atıyorken savcı talimatının verildiği gün teamüllere aykırı bir şekilde akşam saat 9’da evimden gözaltına alınarak ifadeye götürüldüm. İfadeden hemen sonra hakkımda iddianame hazırlandı, iddianame eksikliklere rağmen mahkemece kabul edildi, henüz ilk duruşmada daha hiç ifadem bile alınmamışken hakkımda hapis kararı verildi. Hantallığıyla bilinen yargının bu kadar hızlı hareket etmesi ve sürecin tamamının sayısız usul hatasıyla ilerlemesine ve bunların normal karşılanmasına bakınca neresinden tutacağıma şaşırıyorum zira neresinden tutsam elimde kalıyor.” ifadelerini kullandı.

“YA HUKUKİ BİLGİLERİ YETERSİZ YA DA İYİ NİYETLİ DEĞİLLER’”

Soruşturma, kovuşturma ve karar aşamalarının olmazsa olmaz kuralları olduğunu ve söz konusu davada bir dizi usulsüzlük olduğunu söyleyen Aygül, verilen kararın “adaletli” olmadığını vurguladı.

Aygül, şöyle konuştu: “Soruşturmayı başlatan ve iddianameyi hazırlayan savcının her şeyden önce delil toplama görevinin kendisinde olduğunu bilmesi gerekir. Savcının toplaması gereken delil lehe ve aleyhe olan delildir. İddianamede niçin sadece aleyhe olan deliller var da lehe olan deliller yok bunu merak ediyorum. Savcı ya bu temel prensibi bilmiyor ki bu vahim bir durum ya da biliyor buna rağmen uygulamıyor bu daha da vahim bir durum. Yine kendisine iddianame gelen hakim delil toplama görevinin kendisinde değil savcıda olması gerektiğini bilmesi ve eksikse iddianameyi iade etmesi gerekmekteyken, lehe toplanan delilin kararı tam tersine etkileyecek bir davada bu önemli adımı atlamasını, iddianameyi kabul etmesini, kovuşturma aşamasında hiçbir delil toplamadan ve sanıktan adeta savunma almadan karar vermesini bilgi eksikliğine mi art niyete mi yormak gerekir? Söz konusu kararın gerekçesi görüntünün ilk olarak benim tarafımdan paylaşılmış olması iddiası ve bunun tek delili ise polis fezlekesindeki sözde rapor. Muhtemelen internet ortamında basit bir tarama ile oluşturulmuş bu dijital raporun ne içeriğini görebildim, ne kapsamını biliyoruz ne de mahkeme huzurunda tartışabildik. Kaldı ki yargı camiasında neredeyse karine niteliğine varan yaygın kanaat ‘dijital delillerin’ tek başına yeterli olmayacağıdır. Ortada delil yokken ne yazık ki ceza aldım.”

“HAKİME HANIM SENDEN NEFRET EDİYOR GALİBA, DAVANA BAKAMAM’

Davada kendisini savunacak avukat bulamadığını söyleyen Aygül, hakimin daha önce kendisine bir kaç ceza verdiği için avukatların davaya bakmak istemediklerini de iddia etti.

Aygül, “2. Asliye Ceza Mahkemesinin hakimi daha önce sanık olduğum iki dosyada zorlama bir şekilde hakkımda mahkumiyet kararı verdi. Yine müşteki olduğum bir dosyada da sanığa, dosyadaki delili Yargıtay Ceza Kurulu içtihatlarına aykırı bir şekilde kabul etmeyerek beraat vermişti. Vekalet vermek istediğim bir avukat bana ‘Hakime hanım senden nefret ediyor galiba, benim aram iyi ben dosyana bakarsam belki benim de aram bozulur’ diyerek dosyaya müdahil olmayı reddetti. Bunun akabinde sosyal medyada avukatlara ve baroya çağrıda bulundum ancak yine savunacak bir avukat bulamadım.” dedi.

Gazeteci Sinan Aygül, hakkında Tatvan 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen 10 aylık hapis cezası için istinaf mahkemesine itiraz etti. Cezanın onaylanması durumunda 6 ay önce cezaevinden çıkan Aygül tekrar cezaevine girecek.

“İSMİMİ GÖRÜNCE CEZA VERİYORLAR”

Manifesto olarak hapis kararı için Gazeteci Aygül’le görüştük. Bitlis’te uzun yıllardır yerel ve ulusal medyada gazetecilik yapan Aygül, imza attığı haberlerin yoğunluğunu genelde siyasilerin yaptıkları yolsuzluk ve usulsüzlüklerle ilgili haberlerin oluşturduğunu belirtirken “Bu konuda açıkçası uzman sayılırım. Yaptığım her haber haliyle hedef oluyor. Hakkımda bugüne kadar 121 soruşturma açıldı. Devam eden onlarca dava var. 2 yıl önce AKP’li Tatvan Belediye Başkanıyla ilgili yolsuzluk haberleri yapmıştım. Bu çok uzun bir süre boyunca sıkıntılar yaşattı. Bu süreçte zaten ‘Yargı bizim elimizde. Gerekeni yapacağız’ diyorlardı ve yaptılar da. Birçok kez ceza aldım. Yani aslında hakimlerin hedefine sokmuşlar beni, önlerine ismim gittiğinde doğrudan ceza veriyorlar.” dedi.

Bu durumla eskiden beri karşılaştığını ancak ilk kez bu kadar sistematik hale geldiğini gördüğünü söyleyen Aygül, son istismar” haberiyle ilgili verilen ceza için “Aslında soruşturmanın gizliliğini ihlal şartları kesinlikle oluşmuş değil. Usule uygun yargılama olsa kesinlikle ceza olmayacak. Alel acele, savunma alınmadan ceza verilemez. İktidarın yargı üzerinde baskısı olduğunu biliyorum ama bu kadar etkili olabileceğine ilk defa şahit oldum” ifadelerini kullandı.

MAĞDUR AİLENİN TANIKLIĞINI DA KABUL ETMEDİ

Sinan Aygül, istismar sanığı zanlının “çocuğun cinsel istismarı” suçundan ağır ceza mahkemesinde tutuklu olarak yargılanmasının devam ettiğini aktarırken, çocuğun ailesinin kendisi için lehte şahitlik yapabileceğini söylediğini ancak mahkemenin bu talebi de reddettiğini söyledi.