'Çiftçi kardeşlerim traktöre nasıl binilir, nasıl kullanılır bana öğrettiler'

Erdoğan, eskiden bin liraya satılan bor ham maddesinin işlenmiş ürün olarak 100 liraya, hatta bin liraya geri alındığını, şimdi ise bunların Türkiye'de üretilmeye başlanacağını anlattı.

'Çiftçi kardeşlerim traktöre nasıl binilir, nasıl kullanılır bana öğrettiler'

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MÜSİAD Vizyoner’19 toplantısında açıklamalarda bulundu.

Erdoğan bor madeninin çıkarılması ve işlenmesiyle ilgili olarak, “Askeri kıyafetlerde, zırh olarak kullanılacak bor karbürü üretimine başlıyoruz. Balıkesir Bandırma’da temelini attığımız fabrikayı 2 yılda tamamlayacak ve yılda 1000 ton bor karbürü üreteceğiz. Dünyada 8 tondur.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, “Türkiye’nin içinde olmadığı, rıza göstermediği, katkı vermediği hiçbir projenin, bu bölgede hayata geçirilebilmesi mümkün değildir. İnancımıza, ahlakımıza, vicdanımıza uymayan, tarihimizle ve kültürümüzle çelişen hiçbir projenin içinde yer almadık, almayız. Aksi bir durumu medeniyetimize ve ecdadımıza ihanet olarak görürüz.” şeklinde konuştu.

Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen MÜSİAD Vizyoner’19 Zirvesinde konuşan Erdoğan, Türkiye için çalışan, üreten, ihraç eden, yenilik ve ilerleme peşinde koşan herkesin başının üzerinde yerinin olduğunu ifade ederken, MÜSAİD’ın misyonuna değindi.

Dünyanın 94 ülkesinde ve 224 noktada aktif faaliyet yürüten MÜSİAD’ın bu önemli gücünü ülke ekonomisinin emrine vererek çok önemli bir misyonu yerine getirdiğini anlatan Erdoğan, “Geniş örgütlenme ve faaliyet ağı ile kendi alanında dünyanın sayılı kuruluşları arasında yer alan MÜSİAD camiasını ekonomimize sağladığı katkılar için şahsım ve milletim adına tebrik ediyorum” diye konuştu. Erdoğan MÜSİAD’a dair ise, “Sizlerin bu potansiyeli harekete geçirmek için yürüttüğü çalışmaları yakından takip ediyorum, yakından biliyorum.” ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN 28 ŞUBAT’I HATIRLATTI

Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Türkiye geçmişte dünyadaki yeni yönelimlerin pek çoğunu maalesef kaçırmış bir ülkedir. Dünya sanayileşme sürecindeyken biz vatanımızı ve varlığımızı koruma mücadelesi içindeydik. Teknolojinin gelişmesiyle kitlesel üretim ve ticaret ağları genişlerken biz yeni devletimizi ayakta tutmanın derdindeydik. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra küresel çapta bir dönüşüm yaşanırken, biz kendi içimize kapanmış, darbelerin, cuntaların pençesinde kıvranıyorduk. Rahmetli Menderes ve Özal dönemlerinde yaşanan kıpırdanmalar kayıplarımızı telafi etmeye yetmedi.”

‘İÇİMİZDEN ATILAN GÜLLER YARALAMIŞTIR’

“Bundan 17 yıl önce ülkemizin yönetimini devraldığımızda böyle bir Türkiye fotoğrafıyla karşı karşıyaydık. Milli geliri 3 bin 500 doları ancak bulan, ihracatı 36 milyar dolar olan, eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye her alanda yetersiz bir altyapıyla ağır, yüksek ve aksak yol yürümeye çalışan bir ülkeydik. Demokrasimiz derseniz darbelerin, cuntaların ve en son 28 Şubat’ın ağırlığı altında adeta iki büklüm haldeydi. Karşımızdaki bu manzaranın ağırlığı bizi ürkütmedi. Tam tersine çalışma azmimizi biledi. Hemen kolları sıvadık, cumhuriyet tarihimizin en büyük demokrasi ve ekonomi hamlesini başlattık. Hem makro ekonomide hem alt yapıda hem temel hizmet alanında Türkiye’ye kelimenin tam anlamıyla çağ atlattık. Asırlık ihmalleri kısa sürede telafi etmekle kalmadık, ülkemizi çok daha ileriye taşıdık. Milli iradenin üstünlüğünü tahkim ederek demokrasimizi güçlendirdik. Hak ve özgürlük alanlarını genişlettik. Devletimizle milletimiz arasında geçmişte olmadığı kadar yakın ve güçlü bir bütünleşme sağladık. ”

“Türkiye’nin içinde olmadığı, rıza göstermediği, katkı vermediği hiçbir projenin, bu bölgede hayata geçirebilmesi mümkün değildir. İnancımıza, ahlakımıza, vicdanımıza uymayan, tarihimizle ve kültürümüzle çelişen hiçbir projenin içinde yer almadık, almayız. Aksi bir durumu medeniyetimize ve ecdadımıza ihanet olarak görürüz. Bu onurlu duruşun bir bedeli var. Son yıllarda başımıza gelen her hadise işte bu bedelin bir parçasıdır. Bizi bu zorlu süreçte düşmanlarımızın attıkları taşlardan ziyade içimizden atılan güller yaralamıştır. Aşık Reyhani ne güzel söylemiş, ‘Dağ odur ki üzerinde kar ola, bülbül odur ki ötüşünde zar ola, dost odur ki dar gününde yar ola, geniş günde düşman bile yar olur.’ Evet biz de ülkemizin dar günlerinde fikrine, zikrine, siyasetine bakmaksızın herkesin milletimize yar olmasını beklerdik. ama maalesef bu konuda sürekli hayal kırıklığı yaşıyoruz.”

ÇİFTÇİ KARDEŞLERİM TRAKTÖR KULLANMAYI ÖĞRETTİ

“Türkiye FETÖ gibi eşine benzerine az rastlanır bir ihanet çetesine karşı mücadele ediyor, birileri sürekli bunların değirmenine su taşıyor. Türkiye, güney sınırlarında kurulan bir tuzağı, Suriye’de yürüttüğü operasyonlar ile paramparça ediyor, birileri yine karşımızdakilerin yanında saf tutuyor. Türkiye ekonomisine yönelik saldırıları bertaraf edip, yeniden yükselişe geçmenin heyecanını yaşıyor, birileri moral bozmanın peşinde koşuyor. Kendi ülkelerine gül değil, alenen taş atan bu kesimlerin yaptıkları işin adı siyaset değildir. Bunun adı en hafif tabiriyle fırsatçılık asıl olarak da kör düşmanlıktır. Dün birisi çıkmış, güya Türk tarımının nasıl bittiğini, battığını, mahvolduğunu anlatıyor. Tarımdan da alakasının ilgisinin olduğunu hiç mi hiç bilmiyorum. Ama ben yeri geldiğinde Polatlı’dayım, yeri geldiğinde Şereflikoçhisar’dayım, yeri geldiğinde traktöre de zaman zaman aynı şekilde biniyor ve traktörü de bana çiftçi kardeşlerim nasıl binilir, nasıl kullanılır, bunu da öğrettiler ve bu işi de yapıyoruz.”

AKŞENER’E YÜKLENDİ

“Söylediği her şey yanlış, kullandığı her rakam yanlış. Mesela Tarım ve Orman Bakanlığı bütçemizin yarıdan fazlasını destekleme ödemelerine tahsis ettiğimiz halde, tam tersini iddia ediyor. Ülkemizde 2002 yılında tarımsal destekleme ödemeleri için 1,8 milyar lira kaynak kullanılmışken, bu rakamı önümüzdeki yılın bütçesinde 22 milyar lira olarak belirledik.”

Küçükbaş hayvan sayısını 32 milyondan 50 milyona çıkardıklarını, bunu gelecek yıl 56 milyona, 2023’te 100 milyona yükseltmeyi hedeflediklerini anlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu rakamlardan tutarsızlık çıkartmaya kalkıyor. Tarım ve mera arazilerimizin toplam büyüklüğünün 37,8 milyon hektar olduğunu, bunun 23,2 milyonluk bölümünde tarım yapıldığını, kalanının mera olduğunu söylüyoruz. Aynı şekilde rakamları katıp karıştırıp, kendince milletin kafasını bulandırmaya çalışıyor. Türkiye’deki sulanabilir tarım arazilerinin büyüklüğünün 8,5 milyon hektar olduğunu, bunun 6,6 milyon hektarının sulandığını, sulanan kısmın 4,3 milyon hektarının da kamu yatırımı olduğunu ifade ediyoruz. Yine rakam oyunları oynuyor. Halbuki biz polemik yaparak, konuları sulandırmanın değil, toprakları sulamanın peşindeyiz.

Tarımsal ihracatı 3,8 milyar dolardan 17,7 milyar dolara çıkardıkları halde bunu bile tersine çevirmenin hesabını yapıyor. Türkiye, 44 milyar dolarlık tarımsal milli geliri ile Avrupa’da ilk sırada yer aldığı halde, bizi gerimizdeki ülkelerle kıyaslamaya kalkıyor. ‘Şekerpancarı’ diyor. Biz gelmişiz, glikoz kotasını yüzde 10’dan yüzde 2,5’a düşürerek çiftçimizi korumuşuz. Bunlardan haberi yok. Sen nasıl siyasetçisin? Bunları öğren, kılavuzunu da değiştir. ‘Çeltik üretimi’ diyor, 360 bin tontan 940 bin tona çıkarmışız, ‘muz üretimi’ diyor 90 bin tondan 540 bin tona yükselterek üretimin, tüketimi karşılama oranını yüzde 52’den yüzde 70’e ulaştırmışız.”

GAFİLLERE RAĞMEN…

Türkiye’nin büyümesinden, gelişmesinden, güçlenmesinden, ileri gitmesinden bazılarının rahatsız olduğunu iddia eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Milletin gönlünü kazanacak hiçbir projeleri, planları, siyasetleri olmadığı için bizi başarısız göstererek öne çıkmanın hesabı içindeler. Halbuki biz, 22 milyar destekleme demişiz. Yapın hesabını kitabını, siz daha fazlasını ortaya koyun. Biz, ‘Küçükbaş hayvan sayısını 50 milyondan 100 milyona çıkartacağız.’ demişiz, siz bulun formülünü daha fazlasını taahhüt edin. Biz, sulanan arazileri 6,6 milyon hektara çıkarmışız, siz bunu 8,5 milyon hektara tamamlayacak projeler geliştirin. Aynı şekilde tüm tarım ürünlerinde üretimi ve geliri nasıl artıracaksınız, bunun yöntemleriyle milletin karşısına çıkın. Bunların hiçbiri ortada yok. Sadece rakam oyunlarıyla, sadece laf ebeliğiyle, sadece altı da üstü de boş eleştiriyle, sadece kafa karıştırmayla uğraşıyorlar. Çünkü bunların heybelerinde millete sunacak hiçbir şeyleri bulunmuyor. Zaten öyle bir dertleri de yok.”

Mevlana’nın “Testinin içinde ne varsa, dışına da o sızar.” dediğini hatırlatan Erdoğan, “Bunların içi de belli, dışı da belli. Biz bu gafillere rağmen, hedeflerimize dört elle sarılmaya, ülkemizi büyütmeye, güçlendirmeye, milletimizin refahını artırmaya devam edeceğiz.” dedi.

Türkiye’de içi boş muhalefetin malzemelerinden birinin de bor meselesi olduğunu aktaran Erdoğan, Türkiye’de yıllarca bor madeni üzerinden spekülasyonların yapıldığını, efsanelerin üretildiğini, komplo teorileri geliştirdiğini ama hiç kimsenin “Bor nedir?”, “Nasıl çıkarılır?”, “Nasıl satılır?”, “Nasıl değerlenir?” kısmına kafa yormadığını söyledi.

BOR AÇIKLAMASI

Erdoğan, AKP’ye yönelik saldırıların arttığı bir dönemde Erke Dönergeci adı ile bir balonun uçurulduğunu belirterek, “Dönemin anlı şanlı paşaları, hukukçuları yan yana dizilip, bedava elektrik üreteceği iddia edilen bir aletin icat edildiği müjdesini verdiler. Ortada ne bir icat ne bir emek ne bir cihat ne de bedava elektrik olmadığı için bu balon kısa sürede söndü, hatta patladı. Bor meselesi de işte böyle sürekli gündeme getiriliyordu.” dedi.

Türkiye’de bor madenini değerlendirecek çalışmaların kendi dönemlerinde yapıldığını anlatan Erdoğan, önceden sadece ham maden olarak satılan, dolayısıyla katma değeri çok düşük olan boru işlediklerini, geliştirdiklerini, ürüne dönüştürdüklerini, taktik araçlarda, helikopterlerde, uçaklarda, top namlularında, askeri kıyafetlerde zırh olarak kullanılabilecek olan bor karbürü üretimine başlayacaklarını belirtti.

Dünyadaki toplam bor karbürü üretiminin 7 ile 8 bin ton arasında olduğunu vurgulayan Erdoğan, fabrikanın bu açıdan önemli bir kapasiteye sahip olduğunu kaydetti.

Dünya bor rezervlerinin yaklaşık dörtte üçü Türkiye’de olduğu için bu üretimin uzun yıllar sürdürülmesi imkanı bulunduğunu ifade eden Erdoğan, eskiden bin liraya satılan bor ham maddesinin işlenmiş ürün olarak 100 liraya, hatta bin liraya geri alındığını, şimdi ise bunların Türkiye’de üretilmeye başlanacağını anlattı.