CHP'li Erdoğdu: Davutoğlu ya da Babacan’ın çıkışı yoktan bir çıkış değil

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, son günlerde AKP’de yaşanan istifa ve bölünme sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

CHP'li Erdoğdu: Davutoğlu ya da Babacan’ın çıkışı yoktan bir çıkış değil

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, AKP’nin artık bir dağılma sürecinin içine girdiğini belirterek, “Bunu herkes görebiliyor. Seçmenin yeni bir hikayeye, yeni bir vizyona ihtiyacı var. Millet İttifakı bu hikayenin ilk yazanı oldu. Bu hikayeyi kim geliştirir, öngörülebilir bir zenginlik ve kardeşlik hikayesini kim yazarsa o kazanacak” dedi.

Erdoğdu, son günlerde AKP’de yaşanan istifa ve bölünme haberlerine ilişkin yaptığı değerlendirmede, seçmenin yeni bir arayış içinde olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

“Millet İttifakı bu arayışın bir neticesiydi. Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in öncülüğünde kurulan Millet İttifakı, yerel seçimlerde gösterdiği performansla bunun neticesini aldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tek derdi bu ittifakı dağıtmak. Kayyum atamasının amacı da bu. Şimdi bizim bu ittifakı daha da güçlendirmemiz gerek. Hepimizin adalet ekseninde, demokrasi ekseninde bir araya gelmemiz gerekiyor. Geçmişte sen öyle yaptın sen böyle yaptın demeden, geçmişte bize oy vermeyenleri önceleyerek, uygun bir lisan kurarak ve bu insanları dinleyerek ortak bir hikaye yazmaya, öngörülebilir bir zenginlik, kardeşlik ve barışı yazmaya ihtiyacımız var. Bunu kim yazarsa o kazanacak.”

Dünyada hiçbir diktatörlüğün geniş insan kaynaklarını beslemeden ayakta duramayacağını kaydeden Erdoğdu, “Dünyada diktatörlüklerin olduğu ülkelere bakarsanız ağırlıklı olarak petrol sahibi olduklarını görürsünüz. Ama Türkiye böyle bir ülke değil. Türkiye’nin ayrıca demokrasi geçmişi, demokrasi kültürü ve doğal Anadolu kültürü, diktatörlüğe uygun değil” diye konuştu.

“MUHAFAZAKAR SEÇMEN ARAYIŞ İÇİNDE”

Özellikle muhafazakar seçmenin bir arayış içinde olduğunun çok belli olduğunu kaydeden Erdoğdu şöyle devam etti:

“Ahmet Davutoğlu ya da Ali Babacan’ın çıkışı yoktan bir çıkış değil. Davutoğlu yüzde 49’la başbakan seçilmiş biriydi ve kendi partisinin iç darbesiyle uzaklaştırıldı. Şimdi yönetime muhalif olan bu grubun, AKP’nin 2002’deki kuruluş dönemiyle bugünü arasında çok fark bulduklarını görüyorum.

AKP’de bir ailenin, bir hanedanın dışında kalan kadroların tamamının dışladığını, kimisinin bu dışlanmaya ses çıkarmadığını, kimisinin ise hala kendisine düşecek payları beklediğini ama önemli itirazların yükseldiğini uzaktan görebiliyoruz.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan bu ses yükseltilmesine karşı tehditle karışık, tipik bir otokrat tavrı gösteriyor, kendisine karşı başlatılan hareketi yok etmeye çalışıyor. Ama bilmesi gereken, artık vatandaş Türkiye’de yeni bir öykü bekliyor. Tayyip bey ise son dönemini yaşadığının farkında ve topluma karşı işlediği günahların korkusunu yaşıyor.”

Davutoğlu’nun 7 Haziran ve Kasım 2015 seçimleri arasında geçen sürece atıfta bulunarak, “beni konuşturmayın” şeklindeki sözünü de hatırlatan Erdoğdu, “Büyük ihtimalle Davutoğlu başbakanlığı döneminde bazı şeylere şahit olmuş biri ve bu meyanda şeyler söyledi. O süreçte vatandaş iradesinin terörle birlikte gerçekleştirilen ortak operasyonla nasıl alındığını o biliyordur. Keşke AKP kadroları o seçimin sonuçlarına razı olmuş olsaydı. Bunu yapmayarak hem Türkiye’ye hem kendilerine büyük kötülük yaptılar. Bu ülke hain bir darbe girişimine maruz kaldı ve baş aşağı gider bir hale geldi” diye konuştu.

Ekonomide baş aşağı gitmekten daha kötüsünün; ahlaki yozlaşma ve çürüme olduğuna işaret eden Erdoğdu, şu görüşleri dile getirdi:

“Her tarafa sirayet eden, bürokrasiden iş dünyasına, tarikatlardan sivil toplum örgütlerine kadar komple bir çürümenin içine düşürüldük. Yolsuzlukların mübah kabul edildiği bir ortam var. Eskiden arkadaşımızın kalemliğinden bir kalem alsak ailemiz bizi cezalandırırdı. Hepimize kamu malının ne kadar aziz olduğu öğretilirdi. Şimdi bakıyorsunuz yolsuzlukları sabit olanlar ortalıkta kahraman gibi dolaşıyor.

Kurumsal çöküntü, bürokrasideki çöküntü korkunç boyutlara ulaştı. Buralardan muhakkak çıkarız. Ama keşke bu kadar dibe batmasaydık. Çünkü Türkiye’nin çok özel bir yeri var. Bir taraftan AB adayıyken, bir taraftan Müslüman bir ülke olma itibariyle Ortadoğu’da saygınlığı olan bir ülkeydik. Dış politikada hakemliğine başvurulan bir ülkeydik. Bütün bunlar o kadar eritildi ki, memleketin geçmişine yazık. Cumhuriyet kadroları iyi kötü bize bir şeyler bırakmışlardı, hepsi yerle yeksan edildi. Hepsini yeniden kurmamız, yeniden çalışmamız gerekecek.”

AKP’lilerin kendilerine başka, muhaliflere başka bir hukuk uyguladığını kaydeden Erdoğdu, “Muhaliflere düşman ceza hukuku uyguluyorlar. Kendileri için her şey mubahken, diğerlerini suçsuz yere içeri atmakta, uzun yargılamalarla tutsak tutmakta sakınca görmüyorlar. Bunlar zulümdür ve bu zulüm düzeni fazla uzun sürmeyecek” dedi.

Devletin liyakatli kadrolarla yönetilmesi gerektiğini ifade eden Erdoğdu, etnik kökenine ve mezhebine bakılmaksızın, görevini en iyi şekilde yapan dürüst ve namuslu insanlar tarafından yönetilen bir devletin başarılı olacağını vurgulayarak değerlendirmesini şöyle tamamladı:

“Adalet Bakanlığı içinde bilmem ne cemaati, sağlık bakanlığında filanca tarikatın egemen olduğu bir devlet, ancak çadır devletidir. Biz, 17 yılda devlet ve toplumsal değerlerimizden neler kaybettiğimizin farkındayız. Bu dönem geçtikten sonra, devletin başına kim gelirse gelsin bir daha, din ya da başka bir takım olgularla vatandaşı istismar edecek hareketlerin yeniden ülkenin başına gelmesine ve zarar vermesine engel olacak, sağlam demokratik tedbirler almak zorundayız.

Onun için hepimizin görevi öncelikle bu düzene bir dur demek. Hiçbirimiz Erdoğanların kölesi değiliz. Bu cumhuriyeti atalarımız can vererek kazandı. Şimdi o atalarımıza layık olma dönemindeyiz. Artık hepimizin adalet ve demokrasi ekseninde bir araya gelmemiz gerekiyor. Vatandaş bizden bunu bekliyor.”