"Bir deprem olduğunda bina başımıza çöker mi sorusuyla ders işlemek istemiyoruz"

"Taşındığımız bu binada herkesin rahatça ders işleyebileceği doğru düzgün bir amfi yok. Bulunan amfide sık sık su basma olayları yaşanıyor. Her laboratuvar dersinde yeterli laboratuvarımız olmadığı için sınıf üçe bölünmek zorunda kalıyor."

İstanbul’da yaşanan 5.8 büyüklüğündeki depremin ardından İstanbul Üniversitesi’nin binalarında da çatlaklar oluştu. “Bir deprem olduğunda bina başımıza çöker mi sorusuyla ders işlemek istemiyoruz” diyen İstanbul Üniversitesi Biyoloji bölümü öğrencileri oturma eylemi başlattı. O öğrenciler Manifesto’ya konuştu:

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan depremden sonra İstanbul Üniversitesi’nde fakülte binalarına yönelik tartışmalar başladı. Bu gündeme dair ne söyleyebilirsiniz?

“Diş hekimliği fakültesinde oluşan çatlaklardan dolayı oradaki binanın tahliye kararı çıktı. Bu karadan sonra orada bulunan öğrencileri geçici olarak Beyazıt yerleşkesinin farklı yerlerine dağıttılar. Biraz İktisat fakültesine biraz Siyasal Bilgiler fakültesine yerleştirdiler. Daha sonra Diş hekimliği öğrencilerini geçici olarak Vezneciler’de bulunan inşaat halindeki binanın yapımı tamamlandığında oraya yerleştireceklerine dair söylentiler çıktı. Öğrencilerin şuan rahatsızlık duyduğu mesele de biraz bu. Çünkü biz yıllardır o binanın tamamlanmasını bekliyoruz, ama hiçbir şey yok ortada. Şimdi de tamamen başka bir fakülteye verileceği söylentisi dolaşıyor ama kesin bir şey yok şuan.”

Fakültenin Botanik kısmıyla ilgili de birtakım tartışmalar olmuştu. Bunlar nedir?

“Aslında Fen Fakültesine ait olan botanikle ilgili tartışmalar bundan biraz daha eskiye dayanıyor. Az önce bahsettiğim inşaat halinde olan binanın yerinde Biyoloji, Moleküler Biyoloji ve Genetik öğrencilerine ait farklı bina varmış. Hocalarımızla konuştuğumuzda hepsi orada okuduklarını oradan mezun olduklarını söylüyorlar. Bu bina 99 depreminde tahliye edilmiş. Bizim bir de Biyoloji bölümü Botanik Anabilim dalının olduğu botanik bahçemiz vardı. Bahçe dediğime bakmayın neredeyse 200 öğrencinin aynı anda ders görebileceği büyük bir laboratuvardan bahsediyorum. Bu bina iki-üç yıl önce tamamen İstanbul Müftülüğü’ne verildi. Şu an oraya girişimiz dahi yasak. Sadece hocadan imzalı bir kağıt alarak girebiliyoruz. İçerideki laboratuvarlar tamamen dağıtılmış durumda. Arada bir okul kulüplerinden öğrenciler oraya gidip temizlik, düzenleme yapıyor bu kadar.

Botanik Bahçesinin kapatılmasından sonra bizi eskiden Sosyal Bilimler Yüksekokulu’nun bulunduğu Eczacılık Fakültesi arkasındaki binaya taşıdılar. Bu binanın sağlam olmadığı söyleniyordu ve görülüyordu zaten. Son yaşanan depremde bu binada da çatlaklar oluştu.”

İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nin sizin açınızdan yetersizlikleri neler?

“Taşındığımız bu binada herkesin rahatça ders işleyebileceği doğru düzgün bir amfi yok. Bulunan amfide sık sık su basma olayları yaşanıyor. Her laboratuvar dersinde yeterli laboratuvarımız olmadığı için sınıf üçe bölünmek zorunda kalıyor. Bu durum hem bizim için hem de hocalarımız için çok sıkıntılı. Bu yıl Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünün laboratuvarını kullanıyoruz ve sınıf yine üçe bölünmek durumda kalıyor. Tek laboratuvar olduğu için dersi ancak üç haftada bir işleyebiliyoruz. Ufak tefek malzemeleri (lam, lamel, önlük gibi.) biz alıyoruz fakat bu tabii ki yeterli olmuyor sağlıklı ders işleyebilmek için. Bazen bir mikroskobu üç kişi kullanmak durumda bile kalabiliyoruz. Tarihten geleceğe bilim köprüsü diyen bir üniversitenin bilim adına öğrencilerin önünü açması gerekir. Ben biyoloji öğrencisi olarak büyük umutlarla gelmiştim üniversiteye fakat çok da büyük hayal kırıklığı yaşadım. Geleceği yaratacak olan biz gençlerin bilimsel eğitim alması, bilimin ilerlemesinde katkıda bulunması gerekirken maalesef ki durum binaların kapatılmasından, yetersiz dersliklerden ibaret.

Bize vaadedilen yeni binanın inşaatı ise yıllardır devam ediyor. Biz bu binanın yapımının bir an önce bitmesini istiyoruz. Her derste farklı bir binaya gidip göçebe bir şekilde ders görmek istemiyoruz. Bir deprem olduğunda bina başımıza çöker mi sorusuyla ders işlemek istemiyoruz.”