Beyaz Miğferler: Kadere bak, kimler kimlerle beraber!

CIA, MI6, El Kaide, İsrail, Amerikan Kalkınma Ajansı, Soros ve daha da uzayıp giden bu listeye bakınca insanın “kadere bak kimler kimlerle beraber” diyesi geliyor.

Beyaz Miğferler: Kadere bak, kimler kimlerle beraber!
Haber Merkezi

Suriye’de 2011’den beri her türlü karanlık tezgâhın arkasında bulunan El Kaide bağlantılı Beyaz Miğferler’in kurucusu eski İngiliz istihbarat subayı James Gustaf Edward Le Mesurier’in İstanbul’daki evinin yakınlarında ölü bulunması kamuoyunun en çok tartışılan konularından bir tanesi oldu. Medyamız işin kriminal boyutu ile uğraşadursun biz meselenin aslına odaklanarak, sivil toplum kuruluşu olarak lanse edilen bu cihatçı yuvasının sicilini biraz inceleyelim.

Beyaz Miğferler’in kuruluş tarihi Mart 2013, yani Suriye’de provokasyon fitilinin ateşlenmesinden tam iki yıl sonra.  Eski bir İngiliz istihbarat subayı olan James Le Mesurier tarafından kurulan örgütün, kuruluş yeri ise ne Halep, ne Şam ne de Suriye’de başka bir yer; İstanbul. 2001 yılında eski bir asker ve Blackwater çalışanı Erik Prince tarafından kurulan ve merkezi Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) bulunan Olive Group’un paralı askeri olduğu herkesçe bilinen Le Mesurier’in cv’si ise NATO’nun Yugoslavya müdahalesinden, Irak, Lübnan ve Filistin’deki çatışmalara varana kadar bir dizi “faaliyet” ile dolu.

AKP iktidarı sayesinde düşük İhvancıları himaye merkezi haline dönüştürülen İstanbul’da kurulan Beyaz Miğferler’in finans kaynakları ise çok çeşitli emperyalist merkezler. Brandon Turbeville’den aktaracak olursak:

“Her ne kadar Beyaz Miğferler yarım istekle finansman kaynağını saklamaya çalışsa da, kuruluş, Esad’a karşı Batı müdahalesini savunan savaş yanlısı bir PR firması olan Purpose Inc. üzerinden George Soros’la bağlantılıdır. Purpose’un eş kurucusu, aynı zamanda Soros’un Açık Toplum Vakfı ile bağlantılı bir ‘demokrasi yanlısı’ grup olan Avaaz’ın, SEIU’nun ve MoveOn.org’un da kurulmasına yardım etmiş olan Jeremy Heimans’tır.”

Ancak bu Soros bu finansmanın yalnızca tek bir ayağı ki daha da fazlası var. Vanessa Beeley’nin, örgütü ifşa ettiği “Beyaz Miğferler: Aldatmaca yoluyla savaş” başlıklı makalesinde, finansman ağı en ince ayrıntısına kadar ortaya saçılıyor, kaldı ki örgüt bu ilişkiler ağının açığa çıkmasından hiç de rahatsız değil.

Beyaz Miğferler’in başlangıçtaki 300 bin dolarlık tohum yatırımının arkasında, ABD ve Suriye muhalefetinin olduğu biliniyor.

2013 yılında Beyaz Miğferler’in kasasına giren 13 milyon dolar ise bizzat Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı’ndan (USIAD) hibe ediliyor.

USAID’in Temmuz 2015 tarihli raporunda Beyaz Miğferler’e 16 milyon doları aşkın yardım yaptıkları açıkça kabul edilirken, Beyaz Miğferler’in USAID üzerinden ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yaklaşık 23 milyon dolar aldığı biliniyor. Biliniyor çünkü bu rakam, bizzat Dışişleri Bakanlığı ikinci sözcüsü Mark Toner tarafından, 27 Nisan 2016 tarihli bir bakanlık brifinginde teyit ediliyor.

BEYAZ MİĞFERLER’İN İCRAATLARI

Dünyanın parası ile İstanbul’da kurulan Beyaz Miğferler; iktidarından, yandaşına bir sivil Toplum kuruluşu olarak lanse edilse de, örgütün el Kaide’nin “basın ve halkla ilişkiler” departmanı olarak çalıştığı, Suriye’de uçuşa yasak bölge oluşturulması ve Libya’daki senaryonun Suriye’de de yaşanması için lobi faaliyeti yürüttüğü biliniyor. Bu cihatçı oluşum AKP iktidarı ile o kadar entegre ki, AKUT tarafından eğitim alıyor, Türkiye’nin sığınmacılar için açtığını iddia ettiği kamplarda kalabiliyor.

Öyle ki,  AKUT’un başındaki isim Nasuh Mahruki kurumunun bu örgüte verdiği “desteği” yıllar sonra “özrü kabahatinden beter” şu açıklama ile savunuyordu:

“Biz eğitimlerimizin tamamını Türkiye’de verdik, hiç Suriye’ye gitmedik ve sadece arama ve kurtarma eğitimi verdik. Eğitimimize katılan 1500 kişinin tamamı devletin kontrolü altında seçildi, devletin verdiği kimliklerle, devletin imkanlarıyla resmi olarak Türkiye’ye getirildi ve arama kurtarma konusunda eğitilmek üzere AKUT’a teslim edildi. Her savaş coğrafyasında olduğu gibi büyük istihbarat savaşlarının da yaşandığı Suriye’de, daha sonra bu ekiplerin içine ajanların girmiş olması, teröristlerin girmiş olması, yapmadıkları operasyonları yapmış gibi göstermeleri, kurtarmadıkları insanları kurtarmış gibi göstermeleri, CIA bağlantıları, Soros uzantıları, vs bizim sorumluluğumuz da değildir, konumuz da değildir. Biz hayat kurtarmayı amaç edinmiş bir STK olarak, uluslararası dünyanın bizden istediği çok zor bir görevi dört dörtlük olarak eksiksiz yerine getirdik ve eğitmen eğitimlerini de vererek, devamında bize ihtiyaç duyulmayacak hale getirerek projeyi sonlandırdık.”

Beyaz Miğferler’in geniş ilişkiler ağındaki bir başka ülke ise İsrail idi. 2018’de Doğu Guta’nın Suriye ordusu tarafından temizlendiği günlerde, basında kopan yaygaranın, tüm kimyasal silah palavralarının temelinde ise, orada sıkışıp kalan cihatçı çeteler vardı. Kuneytra’da sıkışıp kalan Beyaz Miğferler militanlarının “teslim olun” çağrılarına aldırış etmemesi  İsrail’in hamiliğine güvenmeleriydi ki, Beyaz Miğferler’den 442’si İsrail tarafından Golan üzerinden Ürdün’e tahliye edilirken, İsrailli kaynaklara göre toplamda 800 kişiyi kapsayan tahliye talebi ABD, Fransa, Britanya ve Kanada’dan gelmişti.

SONUÇ YERİNE

Kurucusu Le Mesurier’in ölümü ile gündeme tekrar gelen Beyaz Miğferler’in Suriye’de son demlerini yaşadığı ve ilişkili oldukları devletlerce tahliye edildikleri biliniyor. Bu tahliyelere İsrail’in destek verdiği ve militanların Avrupa ve ağırlıklı olarak Kanada’ya gittiği de…

CIA, MI6, El Kaide, İsrail, Amerikan Kalkınma Ajansı, Soros ve daha da uzayıp giden bu listeye bakınca insanın “kadere bak kimler kimlerle beraber” diyesi geliyor.