'AKP’li avukatlar seçimlerde kaybedince hakim ve savcı olarak atandılar'

"Böylece yargı iktidarın talepleri ve HSK aracılığı ile siyasallaştırıldı…"

'AKP’li avukatlar seçimlerde kaybedince hakim ve savcı olarak atandılar'

Kılıçdaroğlı, “İktidar partisinden avukat olarak seçimlere girip kaybedenler hakim ve savcı olarak atandılar” diye konuştu.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, OdaTV’den Nurzen Amuran’ın sorularını yanıtladı.

O röportajın bir bölümü şöyle:

Son grup toplantılarınızdan birinde, “Adaleti yok eden yargının ta kendisidir. Eğer yargıç vicdanına göre karar vermezse hukuku katlederse ona biz yargıç diyemeyiz” demiştiniz. Yargı bağımsızlığı sadece yasalarla kazanılmıyor. Yargı siyaset ilişkisinin kırmızı çizgileri neler olmalı? YSK’nın oluşumundan başlayarak yargıç teminatına değin bir dizi sorun oluştu. Sizin yargı reformundan kastettiğiniz nedir?

Kılıçdaroğlu: İstediğimiz başta yargıçlar olmak üzere tüm yargı mensuplarının Anayasanın 138. maddesinde öngörülen ilkelere uymalarıdır. Ne diyor Anayasanın 138. maddesi? “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Ama bugün belli yargı çevrelerinin Anayasanın öngördüğü bu evrensel ilkeye uymadıklarını görüyoruz. Ben bir grup toplantısında HSK’nın yargıçlara “Tahliyeler konusunda HSK ile mutlaka istişarede bulunun” içerikli bir kitapçık çıkardığını ve bunu yargıçlarda eğitim materyali olarak sunulduğunu belirtmiştim…

Yapılan uygulama tümüyle yargı bağımsızlığına ve Anayasanın 138. maddesine aykırıydı. Üstelik bunu yargıda en üst organ olan Hakimler Savcılar Kurulu yapıyordu.

Bugün üzülerek ifade edeyim iktidar partisinde il, ilçe yöneticiliği yapan ya da iktidar partisinden avukat olarak seçimlere girip kaybedenler hakim ve savcı olarak atandılar… Bu atamaları da HSK yaptı… Böylece yargı iktidarın talepleri ve HSK aracılığı ile siyasallaştırıldı…

Bir başka garabet daha var… 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun ek 7’nci maddesine göre; seçimlere giren bir hakim veya savcı, seçimi kazanırsa milletvekili oluyor, ama kazanamazsa mesleğine dönemiyor. Çünkü siyasal düşüncesi ortaya çıktığı için bu yargıcın kürsüde adalet dağıtırken tarafsız olamayacağı şeklindeki bir kanaatin yargılananda oluşmasıdır. Eski TBB Başkanı Özdemir Özok, geçmişte CHP üyesi olduğu için Anayasa mahkemesine seçilmesine karşın, Anayasa Mahkemesinin tarafsızlığına düşebilecek bir gölgeyi kabul etmediğinden istifa etmiştir.

Siyaset yargıya her dönem müdahale etmek istemiştir. Ancak yargıçlar Anayasanın kendilerine verdiği güvenceyle siyasal müdahalelere izin vermemelidirler. İzin vermemesi gereken ve Anayasanın verdiği güvencenin uygulamasını sağlayacak olan HSK’dır…

Kaldı ki yargıçlığın evrensel kuralları vardır… Bıraktık evrensel kuralları, Mart 2019 tarihinde sözde üzerinde 3 yıl çalışılmış olan “Türk Yargı Etiği Bildirgesi”ne uysunlar yeter… En azından bizim ülkemizde yargıç bu kurallara uymalıdır. Uymayan kişiyi yargıç olarak tanımlamak yanlıştır ve yargıçlık mesleğinin onuruyla oynamak demektir. Bunu denetleyecek olan da HSK’dır…”

GÜCE TESLİM OLANA YARGIÇ DENMEZ

“Biz yargıçlardan kimsenin önünde cübbelerini iliklememelerini istiyoruz… Güce teslim olana yargıç denmez. Güce teslim olmak zulme ortak olmak demektir.

Bakınız YSK bugün Yüzde 80 oy alan bir partinin belediye başkanını “sen kazanmadın Yüzde 20 oy alan aday kazandı” diye karar alabilir… Ve sizin bu karara karşı itiraz edebileceğiniz hiçbir merci yok… AİHM dahil… Anayasa Mahkemesi bu hukuksuzluğa oluşturacağı bir içtihatla bakabilirdi. Ama maalesef o da “Başımı siyasal iktidarla belaya sokmayayım” anlayışı ile sorunu halının altına süpürdü… O nedenle bugün YSK, siyasal iktidarın baskı ve yönlendirmesiyle dilediği gibi karar alabiliyor… Ve Saray rejimi de bundan çok memnun… İradesini siyasal iktidarın taleplerine endekslemiş bir organı ya da bu organ içindeki kişileri yargıç olarak tanımlayamayız… “Çete” dememin temel nedeni de bu…”

SALDIRI ÖNCEDEN PLANLANDI

“Akkuzulu köyünde yapılan saldırı önceden planlanmış bir saldırıydı… Kimin planladığını öğrenmek istiyorsa Sayın Erdoğan MİT Müsteşarını çağırıp sorabilir. Bir linç girişimine sahip çıkmak, linç girişiminde bulunanları savunmak bırakın demokrasiyi insanlık açısından da büyük bir ayıp… Bunu ancak insanlıktan nasibini almayanlar yapabilir… HDP bu ülkenin legal partisi… Tıpkı Ak Parti gibi… Milyonlarca vatandaştan oy almış… Biz bir siyasal partiyiz ve bütün vatandaşların oyuna doğal olarak talibiz. Tıpkı diğer siyasal partiler gibi… Son seçimler vatandaşların artık bu tür suçlamalara itibar etmediğini gayet net gösterdi. Ki bu nedenledir ki Ak Parti şimdi Kürt vatandaşlarımıza sıcak mesajlar vermeye başladı… Seçmen aslında siyasal partilerin önündedir. Ben en başından beri şunu söylüyorum. “Biz sandıkta ittifak yapacağız. Kiminle yapacağız, AK Partili, MHP’li, İYİ Partili, HDP’’li, Saadet Partili ve diğer partilerin seçmenleriyle ittifak yapacağız, Yani biz herkesin ve her kesimin oyuna talibiz” dedim. Bunu da başardık, bugün Türkiye’nin en büyük illeri, en büyük büyükşehir belediye başkanlıkları CHP’li başkanlar tarafından yönetiliyor. Ancak onlar seçildikleri andan itibaren yakalarındaki CHP rozetlerini çıkardılar. Çünkü CHP’li başkanlarımıza sadece CHP’liler değil, diğer tüm partilerin seçmenleri de oy verdi. Biz bu bilinçle hareket edeceğiz, kimseyi ötekileştirmeden, kimseyi dışlamadan, partizanlık yapmadan hizmet üreteceğiz.”

İSTANBUL’A İHANET EDENLER İSTANBUL’A NE VEREBİLİR?

“İstanbul’a ihanet ettiklerini açıkça söyleyenler İstanbul’a ne verebilirler? İstanbul’un bugüne değin hangi sorununu çözdüler ki bundan sonraki sorunlarını çözecekler… Bir gerçek var. İmamoğlu İstanbul için bir gelecektir, umuttur… Binali Bey ise İstanbul’a ihanet eden ve bunu da itiraf eden bir anlayışın temsilcisidir, bugüne kadar beslenen umutsuzluktur. İmamoğlu umudu yeşertmiştir… Ve umudu büyütecektir… İmamoğlu, her şeyinin güzel olacağı bir İstanbul yaratacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekten de olağanüstü bir bütçesi var. Peki, sorun nerede? Sorun bütçenin yönetiminde… Bütçe hizmet anlayışıyla değil, talan anlayışı ile yönetiliyor, kullanılıyor. Bu talan düzenini Sayın İmamoğlu değiştirecek.”