2019'da 49, son 7 yılda en az 485 mülteci iş cinayetlerinde hayatını kaybetti

2019'da 49, son 7 yılda en az 485 mülteci iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi...

2019'da 49, son 7 yılda en az 485 mülteci iş cinayetlerinde hayatını kaybetti

İzmir İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, dün Büyükçekmece’deki fabrika yangınında 4 göçmen/mülteci işçinin yaşamını yitirmesinin ardından bir açıklama yayınladı.

Açıklamada, “Ankara’daki yangında ölen 7, Kocaeli’deki yangında ölen 5 mülteci/göçmen işçi gibi bu arkadaşlarımızın da ismini dahi bilmiyoruz…” denildi.

İzmir İSİG Meclisi imzalı göçmen/mülteci işçilerle ilgili raporda 2019’da 49, son 7 yılda en az 485 mülteci iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği tablo gözler önüne serildi.

O açıklama şöyle:

“Savaştan kaçan mülteciler iş cinayetlerinde ölüyor!

2019’da 49, son 7 yılda en az 485 mülteci iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi

Savaş, çatışma, işkence, kötü muamele ve ekonomik koşullardan nedeniyle ülkelerini terk ederek Türkiye’ye göç eden mülteciler bir Dünya Mülteciler Günü’ne daha statüsüz ve gelecek belirsizliği ile girerken mülteci işçiler ise en ağır koşullarda, ölümle burun buruna kayıt dışı çalışmak zorunda bırakılıyor.

Suriye’de 2011 yılında başlayan savaş ile birlikte Türkiye, dışarıdan en çok göç alan ülke konumu haline geldi.  İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 16 Mayıs 2019 tarihli verilerine göre Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli mülteci sayısı 3 milyon 606 bin 737 iken diğer Asya ve Afrika ülkelerinden gelen mültecilerle bu rakam 4 milyonu aşıyor.

Türkiye, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’nin 1967 tarihli protokolüne koyduğu “coğrafi” sınırlamayla sadece Avrupa’dan gelenleri mülteci olarak kabul ediyor. Mülteciler için uygulanan ‘geçici koruma statüsü’ ise insanca bir yaşam kurmalarını sağlayamadı. Türkiye’deki mülteciler, Mülteciler Günü’nü yoksulluk, güvencesiz çalışma, iş cinayetleri, sömürü, geleceksizlik, statüsüzlük, nefret söylemleri ve linç girişimlerinin kıskacında karşılıyor.

Ocak 2016’da çıkarılan “Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik” ile mültecilerin çalışma izinleri düzenlendi ancak bu düzenleme de hayatta yer bulamadı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Uluslararası İşgücü Genel Müdürlüğü’nün 2018 dahil rakamlarına göre çalışma izni verilen yabancı sayısı 100 bin civarında ancak Türkiye genelinde 1 milyonun üzerinde mültecinin çalışma hayatında olduğu tahmin ediliyor.

İSİG Meclisi olarak elimizdeki bilgileri göre; 2013 yılında en az 22, 2014 yılında en az 53, 2015 yılında en az 67, 2016 yılında en az 96, 2017 yılında en az 88, 2018 yılında en az 110, 2019’un ilk 5 ayında ise 49 mülteci iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. 2013 yılında yüzde 2 olan mülteci işçi ölümü 2018 yılında yüzde 6’ya kadar yükseldi. Ölümlerin en çok yaşandığı iş koşulları ise inşaat, tarım, belediye ve tekstil. Yakın zamanda Ankara’da 5, Kocaeli’nde de 4 mülteci işçi çalıştıkları atölyelerde çıkan yangınlarda yaşamını yitirdi.

Mülteciler, kent merkezinde patronlar, kırsalda ise dayıbaşları tarafından özellikle kayıt dışılığın yaygın olduğu sektörlerde çalıştırılıyor. Ucuz iş gücü olarak görülen mülteciler Türkiyeli işçilere göre daha uzun saatler ve daha düşük yevmiyelerde çalıştırılıyor. Patronlar karlarına kar katarken mülteci işçiler artan işsizliğin ve düşen yevmiyelerin sorumlusu olarak görülüyor.

Mültecilerin yoğun olarak çalıştığı Işıkkent Ayakkabıcılar Sitesi’ndeki ‘Suriyelileri İstemiyoruz’ eylemleri bir süre sonra Türkiyeli ve Suriyeli ayakkabı işçilerinin ortak eylemlerine döndü ve kazanım getirdi. Yine Torbalı’da çalışan Türkiyeli ve Suriyeli tarım işçilerinin yevmiyelerin artırılması için kurdukları birlik ve iş bırakma, kısmi zam getirdi.

Ancak gerici ırkçı politikalar gün geçtkçe mülteciler üzerinden tırmandırılmaya hatta plajlardan Suriyelilere kovmaya kadar varan bir iklimin de zemini hazırlanıyor.

Dünya kapitalizmi halkları düşmanlaştırma ve savaş politikaları ile sadece insanları yerinden yurdun etmiyor. Ucuz işçi sömürüsüyle ekonomik krizlerin bedelini hem işçi sınıfına ezilen halklara ödetmekle kalmıyor, aynı zamanda kitleleri gerici, ırkçı politikalarla sürekli yedeklemenin aracı olarak kullanıyor. Bu nedenle işçi sınıfının her milliyetten ortak mücadelesinin örülebilmesi bugün başta sendikalar olmak üzere tüm demokrasi güçlerinin ırkçılığa, gericiliğe karşı mültecilerin yanında olması gerekiyor. Elimizi bugün ülkemizde en zayıf halkaya uzatmalı, enternasyonalizmi geliştirmeliyiz.

İzmir İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi”