Yeni Akit yazarından pedofili savunusu ve 'zina suç olsun' talebi

Yeni Akit Gazetesi yazarı yazarı Ali Karahasanoğlu bugünkü köşe yazısında, çocuk yaşta evliliklerin yasak olmasına ilişkin "16-17 yaşında evlenen gençleri cezaevine gönderme operasyonu" ifadelerini kullandı.

Yeni Akit yazarından pedofili savunusu ve 'zina suç olsun' talebi

Yeni Akit Gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu bugünkü köşe yazısında, çocuk yaşta evliliklerin yasak olmasına ilişkin “16-17 yaşında evlenen gençleri cezaevine gönderme operasyonu” ifadelerini kullandı. Karahasanoğlu Anayasa Mahkemesinin kadın – erkek eşitliğine ilişkin kararlarına da tepki göstererek “zina”nın suç olmaktan çıkarılmaması gerektiğini savundu.

İktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Akit Gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu bugün yayımlanan “Nedir bu eşitlikten çektiğimiz?” başlıklı yazısında gerici fikirlerin ve pedofilinin alenen savunusunu yaptı.

Karahasanoğlu yazısında Anayasa Mahkemesi’nin, aile hukukuna ilişkin verdiği kararlarda uyguladığı eşitlik anlayışından şikayetçi olduğunu belirterek en büyük şikayetinin ise “zinanın serbest olması” olduğunu söyledi.

Karahasanoğlu, 1926 tarihli eski TCK’da suç olarak düzenlenen ve kadın ile erkek için ayrı ayrı ele alınan “zina suçu”na ilişkin “İslam dininde, Kadının zinası şöyle olur.. Erkeğin zinası böyle olur diye bir farklılık var mı? Yok. Erkek de olsa kadın da olsa günahtır” dedi ve eşitliğe aykırı olması gerekçe gösterilerek kanunun Anayasaya aykırı bulunarak kaldırılmasına tepki gösterdi.

Karahasanoğlu yazısında şu ifadeleri kullandı;

“Eşitsizliğin giderilerek, erkeğin de tek bir ilişkisinin zina suçu için yeterli olacağı şekilde düzenleme yapılması yerine..

Eşitsizliği kaldırıyoruz mantığı ile..

Kadının da, erkeğin de zinası, suç olmaktan çıkarılmış!”

Çocuk yaşta evliliklerin yasaklanmasına da karşı!

Çocuk yaşta evliliklerin yasak olmasından da şikayetlenen Karahasanoğlu söz konusu yasayı “bazı kesimlerin küçük yaşta evlilik diye engellemek istediği ve sonuçta da 16-17 yaşında evlenen gençleri cezaevine gönderme operasyonu”olarak adlandırdı.

Karahanoğlu, söz konusu yasaların yapımında eşitlik ilkesinin gözetilmesine ilişkin ise “Eşitlik gibi, herkesin tartışmasız kabul ettiği bir kavram bile, insan hayatını, çekilmez hale getirebiliyor!” dedi.

Ali Karahasnoğlu’nun skandal yazısının tamamı şöyle;

“Eşitlikten kim şikayetçi olabilir?

Adı üstünde “eşitlik..”

İnsanın bir kibri yok ise..

Küçük küçük dağları ben (haşa) yarattım.. Diğer insanlar benimle nasıl eşit olur ki!” şeklinde bir  büyüklük takıntısı yok ise..

Veya..

Seçimden seçime..

Özellikle de, seçim sonuçları ortaya çıktıktan sonra..

Seçimde başarısız olanlar, içlerinden okumuşları öne çıkartıp, “Bir profesörle bir çobanın oyu nasıl eşit olur? Herkesin oyunun eşit olması, büyük bir adaletsizliktir. Haksızlıktır!” söylemi ile karşımıza çıkan marjinal tipleri hariç tutarsak..

Akıllı bir insanın eşitlikten şikayetçi olması, düşünülemez..

Ama gelin de…

Anayasa Mahkemesi’nin, özellikle aile hukuku bağlamında verdiği kararları ve sonuçlarını gördükten sonra..

Eşitlikten şikayetçi olmayın..

Ne mümkün? 

Bugün aile hayatının en büyük şikayetlerinden birisi olan “zina”nın serbest olmasının arkasında ne var?

“Eşitlik” soslu Anayasa Mahkemesi kararı var!

Diyeceksiniz ki, “Zina ile eşitlik kavramının ne alakası var?”

Anlatayım..

Ama önce, günlerdir Akit’in manşetinden verdiği, bazı kesimlerin “küçük yaşta evlilik” diye engellemek istediği ve sonuçta da 16-17 yaşında evlenen gençleri cezaevine gönderme operasyonunun ardında da “eşitlik” var diyeyim..

Siz yine şaşırıp..

“Kafayı eşitliğe takmışsın ama.. Bakalım nasıl izah edeceksin” diye izahat beklerken..

Ben “eşitlik” kavramının aile hayatına neler ettiğini, anlatmaya başlayayım..

1926 yılında kabul edilen Türk Ceza Kanunu’nda, zina suç olarak düzenlenmişti..

Ancak kadının zinası ile erkeğin zinası farklı tanımlanmıştı..

İslam dininde, “Kadının zinası şöyle olur.. Erkeğin zinası böyle olur” diye bir farklılık var mı?

Yok..

Zina, kişinin eşi dışında birisi ile birliktelik yaşamasıdır..

Nokta..

Erkek de olsa, İslam’a göre bu günahtır, suçtur..

Kadın da olsa, günahtır, suçtur..

Ama, kadın hakları konusunda İslam dinine sabahtan akşama kadar saydıran laikçiler..

Türk Ceza Kanunu’nda zina suçunu düzenlerken, kadının zinası ve erkeğin zinasında, erkek lehine bir ayrıcalık yapmışlar..

Kadın, eşi dışında birisi ile tek bir defa birliktelik yaşadığında eylemi suç olarak tanımlanmış iken..

Erkek egemen toplumuz ya..

Erkekler lehine, suçları mümkün olduğu nispette azaltmaya çalışıyoruz ya..

Erkekleri hoşgörüyoruz ya..

1926’da Atatürk’ün büyük devrimi olarak gösterilen Türk Ceza Kanunu’nda da, erkek lehine şöyle bir ayrıcalık getirilmiş:

“Erkeğin, eşi dışında birisi ile karı koca hayatı yaşaması halinde, zina suçu işlenmiş olur.”

Haydaaa..

Kadının bir tek eylemi suç..

Ama erkeğin aynı suçu işlemiş sayılması için, bir gecelik, iki gecelik eylemi yetmiyor..

Uzun süredir, aynı kişi ile birliktelik yaşaması gerekiyor..

Dikkat edin.

Nerede akşam, orada sabah mantığı ile..

Her gün farklı bir kadın ile birliktelik yaşıyorsa..

O da suç değil..

Bir kadınla, 1 aydır, iki aydır, bir senedir karı koca hayatı yaşaması lazım..

O zaman, eylemi suç oluyor..

Bu düzenleme 1990’lı yıllara kadar yürürlükte idi..

1990’lı yılların sonunda..

Anayasa Mahkemesi önüne giden konu..

“Kadının tek bir ilişkisi zina sayılır iken, erkeğin tek bir ilişkisi zina sayılmıyor. Burda eşitsizlik var..” denilmiş..

Doğru olarak eşitsizliğin tespiti yapılmış..

Ama..

Eşitsizliğin giderilerek, erkeğin de tek bir ilişkisinin zina suçu için yeterli olacağı şekilde düzenleme yapılması yerine..

Eşitsizliği kaldırıyoruz mantığı ile..

Kadının da, erkeğin de zinası, suç olmaktan çıkarılmış!

Eşitlik kavramı, Türkiye gibi muhafazakar bir toplumda sonuçta zinayı suç olmaktan çıkartmış..

“16-17 yaşlarındaki evliliklerde, tarafların cezaevine girmelerine sebebiyet veren uygulama niye, eşitlik kavramı kaynaklı” diye soracaksınız..

Onu da anlatalım..

Yine düzenleme, 1926’da kabul edilen Türk Ceza Kanunu’ndaki bir madde ile ilgili..

Önce, 17 yaşından küçüklere yönelik olarak, rızaya bağlı da olsa, cinsel birlikteliklerin suç olduğu düzenlenmiş..

Ardından da..

17 yaşından küçük olan taraftan bahsedilirken, “kız” ifadesi kullanılarak, onunla evlenilmesi eyleminin suç olmaktan çıkacağı düzenlenmiş..

Anayasa mahkemesi, yine “eşitlik” kavramından yola çıkarak..

“Küçük olan taraf kız ise, onunla evlenildiğinde eylemin suç olmadığı düzenlenmiş. Ama küçük olan erkek ise, onunla birliktelik yaşanıp, sonrasında evlenilmesi halinde, eylemin suç olmayacağı düzenlenmemiş..” diye girmiş konuya..

Ardından da..

“Küçük kızı kaçıran erkek, sonradan evlenince fiil suç değil..

Ama küçük erkeği kaçıran kadın, sonradan o küçük ile evlense bile, eylemi suç.. Burda eşitsizlik var!” demiş..

Bu maddeyi de iptal etmiş..

Sonuç?

Bir anlamda, küçük yaşta evliliklerde, taraflar kötü niyetli değil iseler, evlenme amacı ile dini nikah kıyılmış ise, bilahare resmi nikah da kıyılması ile birlikte, küçük yaştaki birlikteliğin suç olmaması uygulaması, ortadan kaldırılmış..

Kızın kaçırılması ile, erkeğin kaçırılmasında eşitlik sağlanmak istenir iken..

Devasa bir sorun, önümüze konulmuş..

Şimdi buyrun..

“Eşitlik” kavramına dayalı olarak Türk aile hayatına sokulan bu problemleriçözün..

Onun için diyorum, “Nedir bu eşitlikten çektiğimiz!”

Böyle absürt yorumlar olmasa..

Tabii ki kimsenin, “eşitlik”ten şikayeti yok.. Olması mümkün de değil..

Ama.. 

Karanlık niyetliler, ortalıkta vızır vızır dolaşıp.. Toplumu ifsat etmek için, fırsat kollarsa..

Eşitlik gibi, herkesin tartışmasız kabul ettiği bir kavram bile, insan hayatını, çekilmez hale getirebiliyor!”