Serbest Kürsü | Şeker de yiyebilsinler

Serbest Kürsü | Şeker de yiyebilsinler

Serbest Kürsü | Şeker de yiyebilsinler

KEREM USLUER

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.

Nazım Hikmet                              

Bugün karneler dağıtılacak, gelecekteki sınavları da etkileyecek notlar o karnede yer alacak ve notlar başarının “tek ölçütü” olarak kabul edilecek.

İki yıl önce bir kızımız bugün artık olmayan TEOG sınavındaki başarısızlığı nedeniyle hayatına son vermişti. Bugün o sınav yok ve bunun gerekçesi sistemin yanlışlığı değil, kapitalizme eklenen gericiliğin yeteri kadar okullara sızamaması. Sistem tüm güçleri ile yükleniyor,  başarılı olmak tek koşul haline geliyor. “Başaramayanlar”, bu başarı için olanakları olmayanlar zaten eğitimin dışına itiliyor. Bugün 2 milyona yakın çocuk işçi ucuz, kayıtsız iş gücü olarak sistemin içinde yer alıyor. Eğitimine devam edebilenler ise “başarı” baskısı altında kalıyorlar.

SEN DE BAŞARABİLİRSİN

Kapitalizm ideolojisini sürdürebilmek, hegemonyasını güçlendirebilmek için sürekli bireysel başarının propagandasını “ sende başarabilirsin”  sloganı ile yapar.  Bu propaganda ilk yaşlardan başlar, eğitim ile içselleştirilmeye çalışılır ve süre giden yaşamın her alanında karşına çıkartılır. Başarısızlık, senin yeterince çalışmamanın, eğitimin zayıflığının ve “şansının” sonucudur. Bu sonuç kabul ettirilir artık kendini sorgulama dönemi başlamıştır, tesellin ise hiçte yalnız olmadığındır. Kapitalizm bu ideolojisini karşısında olduğu sınıfa öyle becerikli bir yöntem ile enjekte eder ki,  mesela bir şehrin herhangi bir sınavda birinci çıkarması sevinç yaratırken, aynı ilin genel başarıda çok geride kalması umursanmaz. Tekil başarılar gündemi belirler ve bu gündem takip edilir.

Olası başarısızlığın çocuklarda yarattığı hasarlar nedir? Sorumluluğu tek başına üstlenmek zorunda kalmak, yetersizlik duygusu ile oluşan özgüven kaybı ve bunun kendini cezalandırmaya kadar gitmesi.

Ki sorunlar yalnızca bireysel başarı ile sınırlı değil. Bugünkü eğitimin sınıf ayrımını nasıl keskinleştirdiğini, devlet okullarının itaatkâr öğrenciler yetiştirmek için müfredatlarını sürekli güncellediğini, eğitim olanaklarının yetersizliklerini ve sermaye düzeninin bir yanda özel okulları nasıl teşvik ettiğini, diğer yanda devlet okullarını nasıl imkansızlıklar içinde bıraktığını da biliyoruz. Başarı kaygısı yüzünden hayatına son veren kızımızı unutmuyoruz, peki ya Cennet, Sare, Sema, Zeliha, Sevim, Nurgül, İlknur, Tuğba’yı? Bu kızlarımız da evlerinden uzakta okumak için gittikleri Adana’da yurt yangınında yitirdiğimiz canlarımız. Onları belki unutmadık ama onları o yetersizliğe mahkûm eden koşulları da değiştiremedik.

BİZ BAŞARABİLİRİZ

Bugün çocuklarımız okuması gerekirken çalışıyor, okuyorsa da daha küçük yaşlarda psikolojileri alt üst oluyor ve geleceğe öz güvensiz, depresif karakterler taşıyor. Çözüm içinse reform ve iyileştirme öneriliyor ancak hiçbir reform ve iyileştirme sistemi besleyen eşitsizliğin çözümü olamayacağı sonucu hasıraltı ediliyor.

Olanaksız bir çözümden bahsetmiyoruz ve elbette yepyeni bir sorun tespitinde de bulunmuyoruz.

Evet çözüm olanaksız değil hatta nasıl bir eğitim olması gerektiğini Ekim Devrimi sonrası Sovyet deneyimi çok iyi gösterdi. Not, karne sistemleri kaldırıldı, eğitim; parasız, eşit, zorunlu ve herkes için yapılmaya başlandı, farklı tür değil tek okul sistemine geçildi. Bugün mucize diye benzer örneklerin kutsanmasından çok evvel yapılan bir uygulamaydı bu. Ve bu uygulamanın bugünkü örneklerinden farkı, eğitimin bireyin topluma katacağı başarılara odaklanmasıydı.

Eğer çocuklarımız yanıyorsa, çocuklarımız genç yaşta sınav sonuçlarından dolayı hayatına son veriyorsa, çocuklarımız iş cinayetlerine kurban gidiyorsa gösterdiğimiz anlık tepkileri bilinçli bir mücadeleye dönüştüremediğimiz için, biraz da biz suçlu değil miyiz?

Bugün bize gerekli olan bu toplumsal düzeni kuracak olan iradeyi ortaya koyabilmektir. Bu irade de ancak örgütlenerek konabilir. Ve örgütlenmek içinde aşılamayacak engelimiz yok, başlayacağımız yer ise bu tür bir mücadeleden bizi alıkoymak için yeni bir düzenin kurulamayacağı propagandasını yerle bir etmektir.

Çocuklarımız geleceğimiz.  Ve bu gelecek için yapacağımız işlerimiz, verilecek mücadelemiz olmalı.