Çav Bella: Bir ezginin hikâyesi...

Çav Bella türküsü, 1919 yılında kayıt altına alınmış Klezmer* müziğinin örneklerinden biri olan “Mishka Ziganoff” adlı sanatçı tarafından enstrümantal olarak icra edilen ezgi ile benzerlikler taşımaktadır.

Çav Bella: Bir ezginin hikâyesi...

ERCAN TEMİZ

Çav Bella türküsü, 1919 yılında kayıt altına alınmış Klezmer* müziğinin örneklerinden biri olan “Mishka Ziganoff” adlı sanatçı tarafından enstrümantal olarak icra edilen ezgi ile benzerlikler taşımaktadır. Bu yüzden Çav Bella türküsünün köken olarak buradan geldiği düşünülmektedir. Ezginin ismi ise “Oioidi Koilen”dır. Bilinen hikayesi ise İtalya’da pirinç tarlasında çalışmaya giden bir tarım işçisinin eşine ‘elveda güzelim’ diyerek yazdığı halidir.

Dünya halkının hafızalarına yer edinmesi ise 2. Dünya Savaşı sırasında anti-faşist güçlerin Mussolini ve Alman faşist güçlerine karşı sözlerini değiştirerek kullanmasıyla başlar. İtalyan partizanlarının resmi marşı haline gelir. Mücadelenin önemli bir simgesi, ezgisi olur. Anonim olarak bilinen türkümüz o tarihten sonra dünyada anti-faşist, emek mücadelesi veren insanların diline pelesenk olmuştur. Çünkü Çav Bella türküsünün sözlerine baktığımızda işgale karşı mücadeleyi, anti-faşizmi, özgürlüğü, emeği simgelemektedir.

Çav Bella türküsünün melodik olarak Türkiye’ye ilk girişi 1968 yılında Mehmet Taneri’nin seslendirdiği Sezen Cumhur Önal’ın sözlerini yazdığı haliyle kayıtlara alınmıştır. Ezgimiz İkinci Dünya Savaşı sırasında anti-faşist güçlerin seslendirdiği haliyle değil o dönemin gazinolarında eğlence müziği olarak kullanılmıştır.

Türkiye’ye anti-faşist mücadele anlamıyla ilk olarak Grup Yorum 1988 yılında Berivan adlı albümüyle seslendirip kayıt altına almıştır.Günümüze kadar da 1 Mayıslarda, eylemlerde, sosyalizm mücadelesi veren yapıların etkinliklerinde, gençlik mücadelelerinde, söylenen bir türkü haline gelmiştir. Devrimci marşlar denilince ilk akla gelenlerden Çav Bella türküsü üniversitede faşist saldırılar sonrası devrimci gençlerin okuduğu, bir ilden başka bir ile bir etkinliğe giden komünistlerin araçlarında yoldaşlarıyla seslendirdiği anti-faşist devrimci bir marştır. Hilal Cebeci’nin yorumladığı gibi kulüplerde çalınan, müziğin ritmine göre kliplerinde kadınların twerk yaptığı değil. İtalyan devrimci kadınlarının, faşizme karşı mücadele veren devrimcilerin marşıdır. Bu yüzden bu marşa saldırmak değiştirmek kolay değildir!

Biliyoruz Türkiye bir dönüşüme girdi. Bu dönüşüm kimilerinin aklını kaybetmesine sebep oldu. Kimilerinin ise bilinçli olarak kendi iradelerini sermayenin eline teslim etmesine…

Sanatçı üniforması ile saray soflarına meze olanlar, her fırsatta sarayın savunuculuğuna soyunanlar, Sabah gazetesinin korosuna katılıp iktidar güzellemeleri yapıp “ben de muhafazakârım”, “Türkiye’de sosyalizm zor”, “yüzde 52’yi kabul edeceksiniz”, “pantolon için valiliğe gitseydi” gibi söylemlerle iktidara meşruluk kaynakları yaratıp, Türkiye’de yaratılan gerici sermaye düzenine bastonluk yapan sanat anlayışı ile Hilal Cebeci’nin yaptığı şey arasında bir fark yoktur. Bugünlerde her fırsatta dile getirdikleri aynı gemideyiz söylemiyle ne kadar haklı olduklarını bir kez daha görüyoruz. Evet, hepiniz aynı gemidesiniz.

Her şeyin alınabilir satılabilir olduğu, duyguların, düşüncelerin, ezgilerin maddi çıkarlara alet olduğu bu çürümüş düzende hepiniz suçlusunuz. Kiminiz bu çarka su taşıdınız kiminiz bu çarkı kurdunuz kiminiz de bu çarkı savundunuz. Bunlarda yetmezmiş gibi kültür sanat kurulu kurup kendinize Saray’da yemek masaları dışında bir yer edinip yeni dönemin kadroları olarak karşımıza çıktınız.

Sermaye düzeniniz TEKEL’i, TÜPRAŞ’ı ,şekeri, SEKA’yı, madenleri parsel parsel sattı. Siz de kendinizi sattınız.

Sanatçı topluma ışık olmalı, örnek olmalıdır. Emekçi halka düşman olanların değnekçisi olmamalıdır. Emeğin değerlerine sahip çıkmalı, onun içini boşaltanlara karşı mücadele vermelidir. Elbet bu tablo değişecektir. İşte o gün bizler sizlere tekrardan bizim bildiğimiz anlamıyla elveda diyeceğiz. İçini boşaltmaya çalıştığınız her şey yeniden yeşerecektir.

* İbranice “kle” ve “zemer” sözcüklerinin birleşmesinden oluşur. İbranice “kli” kelimesi “alet” ve “zemer” kelimesi “ezgi” anlamına gelmektedir. Klezmer sözcüğü enstrümantal folklorik halk dansı ezgisidir.

Not: Çav Bella’nın değişik bir yorumunu da şuradan dinleye bilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=piRkBQUPAEw